|
Pek çok yazımda vurguladım; Meclisten geçen yasalar öyle değişiklikler ve düzenlemeler getiriyor ki, artık siyasiler eskisi gibi hareket edemeyecek, siyaset de böylece değişecek, diye. Bunu anlamayan kalmadı diye düşünürken, Başbakanın çıkışını gördük. Önümüzdeki günlerde siyasilerin buna benzer başka türlü çıkışlarını da göreceğiz; şunu da yapamıyoruz, bunu da yapamıyoruz, diye. Bunlar beklenmesi normal olan ve bence olumlu görülmesi gereken gelişmeler. Yani siyasilerin kamu bankalarının yönetimine etki etmesinin bugüne kadar bir yararı görüldü mü ki, Başbakan şimdi çıkmış, Kamu bankalarının karlı olması için siyasilerin etkesi olmalı diyor. Hangi siyasi kamu bankalarını karlı hale getirdi ki? Hayır, bu devir bitti. Bırakalım kamu bankaları karlı çalışsın. Normali, kamunun banka sahibi olmaması, elindeki tüm bankaları özelleştirilmesidir. Zaten, Başbakanın ilk imza sahibi olarak Meclise gönderdiği ve oradan yasalarak geçen düzenlemelerin amacı da kamu bankalarını özelleştirmeye hazırlamak, siyasilerin bu bankalar üzerindeki etkilerini sıfıra indirmekti. Özelleştirme için de bu bankaların karlı hale getirilmesi gerek. Ama karlı hale gelebilmesinin ilk şartı da kamu bankalarına, Şuraya bunu verin, buraya bunu verin şeklindeki talimatlarına bir son vermekti. Bu yapıldı. Şimdi farkıl ses çıkarmanın hiç bir anlamı yok. Ama, özerk kuruluşların denetiminin en sıkı şekilde yapılmasına da bir itiraz olamaz. Siyasilerin yapması gereken iyi bir denatim mekanizması kurmaktır, bu kurumlara müdahale değildir. ARTIK BABANIN ÇİFTLİĞİ YOK Şimdiden söyleyelim, Başbakanın bugün yaptığı çıkış seçim yaklaştıkça pek çok siyasi tarafından meydanlara taşınacak. İlk vaadlerden biri de, bu özerK kuruluşları yeniden siyasilerin emrine vermek olacak. Ama öyle tahmin ediyorum ki, bunlar sadece vaadlerde kalacak. Hele işler daha da düzenli gitmeye başladığında, siyasilerin müdahale olanağı daha da zayıflayacak.Yani siyasiler artık anlamak zorunda ki, artık köylüye, esnafa, memura bol keseden vaadler dönemi sona eriyor. Henüz istenen noktaya gelinmediyse de kurallılık, standartlara uyum oturmaya başlıyor. Yok öyle; Verdimse ben verdim, Kim ne verirse onun 5 bin lira fazlasını veriyorum devirleri sona erdi. Eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Köşeler yazarların babasının malı mı? diye haklı bir soru soruyor. Soru haklı da soruyu soran haksız. Çünkü millet yetki verdi diye, ülkeyi Babasının çiftliği gibi yönetme hakkı da kimsede yoktu. Ama Demirel 40 yıl öyle yaptı. Yukarda yazdığım iki örnek cümlenin sahibi de kendisi. Demirel devri sona eriyor. Yapması gereken köşesine çekilmek de değil. Artık siyasi hayatına son verdiğini belirterek, akil bir adam olarak bugunü kadar yaptığı yanlışları örnek göstererek, ülkeye yararlı olmaktır. ÖZEL SEKTÖR DE DEĞİŞECEK Başbakanın yakınmasında, Özel sektör bana geliyor, ama onlara birşey söyleyemiyorum diyerek, sıkıntısının nereden kaynaklandığını ortaya koydu. Sadece siyasiler değil, bu ülkenin medyasından özel sektörüne, eğitim kurumlarından bürokrasisine kadar her kesim değişecek. Artık, öyle Ankaraya gidip, siyasilere baskı yapıp kamu bankalarından ucuz kredi koparma devri sona eriyor. Başbakanın bağırması da bundan. Özel sektör de bu çabalardan vazgeçip, siyasete sığınacağına, piyasa kurallarına göre hareket edecek. İflas eden edecek, iyi yöneten ise ayakta kalacak. ŞARON KASAPLIĞINI GÖSTERİYOR Orta Doğuda yaşananlar giderek daha büyük bir felakete dönüşüyor. İsrail Başbakanı Şaron, Başbakan olmasından önce El Aksa Camiine yaptığı ziyaret ile ortalığı birbirine kattı, kalıcı bir barışı, son imzadan alıkoydu. Küçük siyasi geleceği için bunu yapti ve başarılı da oldu. Ama o günden belliydi, İsrailde sertlik rüzgarlarının eseceği. Sonuç ortada; iki halkın da ağır bedel ödediği bir fatura ortaya çıktı. Bence, bu fatura Şaronun faturası ve ne acıdır ki dünya hala bunu görmüş değil. | |||||||||
Türkiye yeterli etkinlikte siyaset izleyemedi. Roma- Galatasaray maçı sonrası İtalyan polisine, Musollininin polisleri diyen Dışişleri Bakanı İsmali Cemden, Şaron kasaplığını yine gösteriyor demecini de beklerdim. Ama cesareti olamadı. Arap ülkeleri ise sanki, Orada bir Filistin devleti kurulmasın anlayışındalar. Sanki elleri kolları bağlanmış, oturuyorlar; kendi aralarında bile anlaşma sağlayamıyorlar. AB, sadece İsraili kınayan demeçlerle yetiniyor. ABD ise hala fanatik İsrail taraftarlığını bırakmıyor. 11 Eylül sonrasının en önemli yanlışlığını yapıyor. Filistinde barış sağlanmadan, dünya barışı çok zor. İsrailin estirdiği terörün ABDye de maliyeti çıkabilir. Çok geç kalındı, Şarona dün Dur demeyenler, bundan sonra onu durdursa bile, dünya barışına büyük darbe indirdiler. İsrailde yaşananlar fanatizmi daha da güçlendirecek, bunun anlamı da daha çok masumun zarar görmesi değil mi? | |||||||||
Bahçeli'nin, 'MHP kurmayları' merakı Eski solcularla ülkücülerin dikkatine Samimiyet birazcık Kamu zammında adalet yok! Ayrık otları meselesi Birileri İsrail'e "dur" demeli Komşular çok önemli Ortaklar arasında yanık savaşları İhanet (!) sürüyor Ergenekonda 16 kişi daha gözaltında |
|||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||