|
|
BOYKOT ÇÖZÜM MÜ? Başta Ankara Sanayi Odası Başkanı olmak üzere pek çok çevreden Çin mallarının alınmaması yönünde uyarılar ve boykot çağrıları geliyor. Yerli malı haftası tekrar gündeme gelecek gibi Yerli sanayiyi korumak adına, tüketicide belli bir bilinç oluşması yönünde mevcut çağrıları anlamlı bulmuyor değiliz. Ancak gelişen küresel ekonomi dengeleri içinde tüketicileri göz göre göre daha pahalı ürünleri almaya yönlendirmek de çözüm gibi görünmüyor. Bugüne kadar üretmekten çok tüketmeye alışmış bir toplumu, küresel ekonominin çılgın tüketim eğilimiyle paralel giden rekabetçi fiyatlarının dışında tutmak çok zor görünüyor. DIŞ TİCARET MÜSTEŞARLIĞI TEDBİRLERİ Dış Ticaret Müsteşarlığı, geçtiğimiz hafta yaptığı açıklama ile Çin mallarına karşı bir dizi önlem alındığını kamuoyuna açıkladı. Yerli üreticilerimizin Dış Ticaret Müsteşarlığına yaptıkları başvurular neticesinde alınan önlemler, 1 geçici ve 15 kesin olmak üzere Çin mallarındaki dampinge karşı yeni vergi uygulamasını gündeme getiriyor. Çin hükümetinin dünya pazarlarında rekabet edebilmeleri için Çinli üreticilere bazı teşvikler uygulamasını damping olarak değerlendiren Müsteşarlık, bu konuyla ilgili olarak 5 ürün grubunda da soruşturma başlatmış bulunuyor. Türkiyenin Gümrük Birliği süreciyle birlikte başta tekstil alanı olmak üzere Çin mallarına karşı uygulamakta olduğu kota ve gözetim uygulamasının da süreceğini düşünecek olursak, son aylardaki ABDnin Çine tavır koymasını andırır bir tutum içinde olduğumuzu söyleyebiliriz. ABDYİ ÖRNEK ALMAK DOĞRU MU? ABD, geride bıraktığımız 2003 yılında Çin ile olan dış ticaret açığının büyümesinden dolayı, Çin tekstil ürünlerine karşı üç kategoride safeguard (koruma tedbiri) maddesini işleterek kota uygulayacağını resmen açıklamıştı. Bu konuda ABDnin elinde hukuki bir dayanak vardı. ABD, Çin ile yaptığı serbest ticaret anlaşmasının ilgili maddesi gereğince Çin ürünlerinin fiyat ve miktar olarak ABD sanayine zarar vermesinin tespit edilmesi halinde tekrar kota koyabileceğini veya gümrük vergilerini artırabileceğini Çine kabul ettirmişti. Geçen yıl Çin mallarının ABDyi istila etmesi sonucunda 350 Amerikan tekstil şirketinin kapanması, tekstil sektöründe yüzde 20lere varan işten çıkarmaların yaşanması, ABDnin bu maddeyi işlerliğe koyması için yeterli bir sebepti. ABDnin Çin mallarına karşı almış olduğu bu tedbir kararı, Türkiyede kimi çevreleri çok sevindirdi. İşte, ABD bile dayanamamış ve Çin mallarını boykot etmişti. Serbest ticareti ve küreselleşmeyi savunan gelişmiş ülkeler, kota uygulamasını ve korumacılık yönündeki tedbirleri tekrar gündemine almıştı. Oysa, gelişmiş ülkelerin serbest ticaret söylemindeki çifte standart içeren tavırları bir kenara, güçlü olmalarından kaynaklı tavır alışlarını Çin gibi bir ülke karşısında biz ne kadar örnek alabiliriz tartışmak gerekir. ÇİN TAVIR ALIRSA NE OLACAK? ABDnin bu tavrını örnek alarak Çin mallarını boykot kararının ne kadar doğru ve tabii yeterli bir hareket olup olmadığını ayrıca düşünmek gerekir kanısındayım. Çinin alacağı karşı tedbirlere ABD kadar direnç gösterebileceğimizi sanmıyorum. ABD, Çin mallarına karşı uyguladığı önlemler karşısında Çinden gelecek karşı tedbir hareketlerinden ne kadar sarsılabilir sizce? Ayrıca, ABDnin bu tavrının, iç siyasetindeki değişik sebeplerden kaynaklandığını ve geçici bir karar olduğunu söyleyenler de yok değil. Bu söylemi ileri süren çevreler, ABD gibi gelişmiş bir ülkenin zaman içinde tekstil sektörünü gözden çıkarabilmesinin de mümkün olabileceğini ileri sürüyorlar. Peki ya ihracatı halen tekstile dayalı olan Türkiye böyle bir değişime hazır mı dersiniz? Örnek aldığımız ABD tavrını öykünerek hamasi boykot söylemleri Çini rahatsız etmeyecek mi? Nitekim bu tür boykot söylemlerinin artmasının hemen ardından, Çin cephesinden bazı ikazlar gelmeye başladı bile. Çin mallarının ucuzluğunun yanı sıra kalitesizliğine yapılan vurgu, gelen eleştirilerin ana konusunu oluşturur nitelikte. Ayrıca, Türkiyenin yıllarca üretmeyen bir ülke olarak Çinin ucuz seri üretimi karşısındaki tavrının kendi ayıbımız olduğu yönündeki eleştiriler çok da haksız görünmüyor doğrusu. Yıllardır ürettiğinden çok tüketen, hazırdan kazanmaya alışmış, plansızlığın yaşamın her alanında bizi kuşattığı bir toplum olarak bugün Çin mallarının istilasına açık olmamız kaçınılmaz görünüyor. Ama bu durum, bizi yine yan gelip yatmaya, atalete sevketmemeli. Hiçbir felaket, bizim onun karşısında duyduğumuz korkudan daha büyük değildir diyor Konfüçyüs. Pek çok şeyi ithal ettiğimiz Çinden bu sözü de düşünce sistemimize ithal edebilirsek stratejik çareler üretmek için harekete geçirici bir enerji yakalayabiliriz belki. Çünkü, bugüne kadar belli bir stratejiden yoksun seyreden dış ticaretimiz benzeri, kapıda bekleyen Çin tehlikesi karşısındaki tavrımız da bulduğumuz anlık çözümler ve günübirlik çarelerden öteye gitmiyor. | ||||
Bankaların kara tahtaları siliniyor | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||