|
|
YOLLARIN KESİŞTİĞİ NOKTA: ORTADOĞU Ortadoğu, bugüne kadar bütün dünyanın gözünü üzerine diktiği, bütün oyunların onun üzerinde oynandığı adeta dünyanın merkezi konumu olma vasfını yirmibirinci yüzyılda da sürdürmeye devam ediyor. Tarihi geçmişi itibariyle hakim medeniyetlerin beşiği olmasının yanı sıra, Ortadoğu, özellikle son yüzyılda kazandığı petrol zenginliğinden dolayı da dünya devletlerinin üzerinde hakimiyet ve güç gösterisi yaptığı bir bölge. Sovyetler Birliğinin dağılmasının ardından soğuk savaş senaryolarının hızlanması da bölgenin süper güçler tarafından hakimiyet kurmaya çalıştıkları bir bölge olarak önemini daha da artırdı. Bölge üzerine yapılan senaryolar, bölge ülkelerinin silahlanma yarışını, kendi güçlerini gerek kendi içlerinde gerek bölge genelinde artırma mücadelesini tetikledi. Bütün bu ve benzeri gelişmeler, bölge ülkelerinin birbirlerine bakışını da etkiledi ve bölgede zaten her zaman için varolan güven sorununun daha da artmasına sebep oldu. TİCARET GÜVEN DUYGUSUYLA BİRLİKTE AZALDI Özellikle son yıllarda yaşanan Körfez Krizi ve ardından gelen Irak Müdahalesi, sadece bölge ticaretini değil, bilindiği gibi bütün dünya ekonomisini olumsuz etkilemiştir. Dünyadaki çeşitli dünya ekonomi kuruluşlarının yaptığı açıklamalara göre, sadece petrol fiyatlarındaki 10 dolarlık bir artışın dünya ticaret hacminde binde 6 seviyelerinde bir gerilemeye sebep olduğunu hatırlatmak isteriz. Güven duygusunun kaybolması, siyasi gerginlikler ve tedirginlikler, bölge ülkelerinin dış ticaretini de olumsuz yönde etkiledi. Bölge ülkeleri arasındaki ticari hareketlilik gün geçtikçe azaldı. Ortadoğunun dış ticaret hacmine ve ülkeler bazındaki dağılımına baktığımızda Irak müdahalesinden önce en yoğun olarak bu bölgeye ihracat yapan ülkelerin AB olduğunu görürüz. AB ülkeleri, 90lı yılların sonuna kadar Ortadoğunun yaptığı ithalatın neredeyse yarıya yakınını elinde tutuyordu. Oysa 2000li yıllardan itibaren Ortadoğu ithalatında başta ABD olmak üzere NAFTA üyesi ülkeler lehine bir artış gerçekleştiğini gözlemleriz ki bu durum üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur. Bu dönemde Türkiyenin Ortadoğuya yaptığı ihracatta da ciddi bir azalma dikkati çekiyor. 1990ların başında toplam ihracatımız içinde yüzde 2lik paya sahip olan ihracat hacmi, yüzde 1,6lara gerilemiştir. TÜRKİYE FIRSATI DEĞERLENDİRMELİDİR ABDnin Irak Müdahalesinin ardından önümüzdeki günlerde (belki bir süreliğine) Ortadoğuda görece huzur ortamı oluşacağı aşikar. Özellikle Irakın yeniden yapılanma projesinde ve oluşacak huzur ortamından dolayı da topyekün Ortadoğu coğrafyasında Türkiyenin doğru stratejiler izlediği takdirde ihracat imkanı yakalayacağı çok açık karşımızda duruyor. Ortadoğu ithalatını incelediğimizde gözlemlediğimiz kadarıyla bölge, sanayi ürünleri yanı sıra ikinci sırada tarım ve hayvancılık ürünleri ithalatçısı olarak dikkatleri çekiyor. NAFTA ve ABnin yıllardır sanayi ürünleri alanındaki bölge deneyimiyle rekabet edebilmek belki zor görünüyor. Ancak tarım ve hayvancılık sektörlerinde Türkiyenin Ortadoğu pazarından pay almaması için hiçbir sebep de yok. Bu çerçevede özellikle GAP projesinin hızlandırılması gerekiyor. Türkiyenin coğrafi yakınlığı da dikkate alınacak olursa, karşılaştırmalı üstünlükler teorisi gibi akademik söylemlere gerek olmadan, sokaktaki vatandaşın bile dile getirebileceği şekilde, bu alanlarda Ortadoğuda söz sahibi olmaması işten bile değil. Komşularıyla en az ticaret yapan ülke olarak Türkiyenin imajı kadar, dış ticaretinin artarak sürmesi için de Ortadoğu, değerlendirilmesi gereken bir fırsattır. Bu fırsatın kaçırılmaması için siyasi ilişkilerdeki istikrar ve güven ortamının da gerekli olduğunu hatırlatmak isteriz. | ||||
Bankaların kara tahtaları siliniyor | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||