|
|
BAKLİYAT ÜRETİMİ BİTME NOKTASINDA 1990lı yıllarda dünya lideri olduğumuz bakliyat üretimi, on yıl öncesine oranla yüzde 75 gerilemiş durumda. Senede 300 bin ton bakliyat üretimi yapan Türkiye, bugün 70 bin ton civarında bakliyat üreten bir ülke konumunda. Türkiyenin yıllık bakliyat tüketiminin 250 bin tonun üzerinde olduğu düşünülecek olursa, üretimdeki boşluğun ithalatla kapatıldığını söylememize gerek yoktur diye düşünüyoruz. Türkiyenin bakliyat alanındaki bu üretim açığı, pek çok yabancı ülkenin iştahını kabartmakta ve bu ülkeler gözlerini Türk pazarına dikmiş durumdadır. Türkiyeye coğrafi olarak uzaklığına rağmen Kanadadan bile bakliyat ürünleri ithalatı yapılıyor olması üzerinde düşünülmesi gereken önemli bir sorundur. Nitekim geçtiğimiz günlerde konuyla ilgili olarak Kanadanın Ankarayla temaslarda bulunmuş olmasına ilişkin aldığımız haberler bu acı gerçeğin önümüzdeki günlerde daha da belirginlik kazanmasının bir işareti niteliğindedir. AYÇİÇEĞİ EKİMİ AZALIYOR Teşvik politikalarındaki yanlış uygulamalar ve tarımdaki prim sistemine bir türlü sağlıklı işlerlik kazandırılamamış olması, her alanda olduğu gibi ayçiçeği üretiminde de gerilemelere sebep oluyor. Türkiye için büyük öneme sahip olan bitkisel yağ açığını kapamaya yönelik yağlık ayçiçeği üretimi, 80li yıllardaki 1,5 milyon tonluk yıllık kapasiteden günümüzde 700 bin ton seviyelerine gerilemiştir. Yarı yarıya düşen ayçiçeği üretimindeki bu boşluk, yine ithalatla kapatılma yoluna gidilmektedir. Sadece geçen yıl yapılan ithalata Türkiyenin ödediği para yarım milyar dolar düzeyinde. Ayçiçeği üretiminin bu yıl da yüzde 15-20 seviyelerinde gerileyeceği bekleniyor. Topraklarının büyük kısmı boş olan Türkiyede ayçiçeği ekim alanlarında da yüzde 25ler düzeyinde bir gerileme sözkonusu. 2002 primlerini dahi alamayan üreticiler, başka ürünlere yönelmiş durumda. Dolayısıyla bu yıl da ayçiçeği ithalatının artması bekleniyor. PAMUK İTHALATI ARTIYOR Tekstil sektörü için vazgeçilmez bir öneme sahip olan pamuk üretimi de, gün geçtikçe gerilemekte. Hükümetler tarafından uygulanan yanlış politikaların yanı sıra, özellikle Türk pamuğunda yaşanan kalite sorunu, üretim ve toplama esnasında yaşanan problemlerin çözülmemiş olması, Türk tekstilcilerini ithal pamuğa yönlendiriyor. Dünyada beşinci sırada yer aldığımız pamuk üretiminde, çiftçinin bilinçsizliğinden dolayı pamuk toplama esnasındaki sorunlar, teknik olarak kontaminasyon (kirlenme) adını verdiğimiz bir kalite sorununa sebep olmaktadır. Bu sorun, neredeyse kumaş üretimi aşamasına kadar çoğu zaman fark edilemediği için Türk pamuğuna olan ilgiyi azaltmaktadır. Tarımda uygulanan yanlış prim sistemi ve yeterli desteğin sağlanamıyor olması gibi sebepler de eklenince, pamuk üretimi de gün geçtikçe gerilemeye devam ediyor ve dışa bağımlılık artıyor. Nitekim üretim ve ithalat rakamlarına bakılınca bu tablo kendini net bir biçimde ortaya koyuyor. Türk tekstil sanayinin yıllık pamuk ihtiyacı yaklaşık 1,5 milyon ton seviyelerindedir. Türkiye bu ihtiyacın sadece 1 milyon tona yakınını cevaplandırabiliyor. Yarım milyon tonluk ithalat ise dünyanın önemli diğer pamuk üreticileri olan ABD, Çin, Mısır ve Yunanistandan sağlanıyor. Türkiye, pamuk ithalatı için her yıl yurtdışına yaklaşık 750-800 milyon dolar civarında ödeme yapıyor. Pamuk üreticisi de primlerin ödenmemesinden, geç ödenmesinden, prim miktarlarının düşüklüğünden ve genel olarak tarımsal üretimdeki desteklerin azlığından şikayetçi. TARIMSAL DESTEKLER ARTIRILMALI Türkiyede tarıma sağlanan destekler gün geçtikçe azaltılmakta. Buna sebep olarak da ülke genelindeki mevcut ekonomik krizin yanı sıra dünya ülkelerinin Türkiyede desteklerin çok olduğu yönünde yaptıkları baskılar dile getiriliyor. Küreselleşme paralelinde alınan dünya ticaretinin serbestleştirilmesi kararı karşısında desteklerin ve sübvansiyonların azaltılması gerekliliği hatırlatılıyor. Ancak özellikle son DTÖ Cancun Zirvesinde gelişmiş ülkelerin tarımsal sübvansiyonlar konusundaki çifte standartları ve samimi olmayan yaklaşımları, bu baskıları haksız ve yersiz kılıyor. Türkiyede uygulanan tarımsal desteklerin dünya ülkeleri tarafından yüksek olarak gösterilmeye çalışılması, istatistiklerin yanlış yorumlanması ve bir tür saptırma olarak yorumlanabilecek nitelikte. Türkiyenin tarımsal nüfusunun yüksek olmasından dolayı, tarımsal destek tutarının toplamda yüksek görünmesi gayet doğal; ancak kişi başına düşen tarım destekleri, bir hektar üretim alanına tekabül eden destek tutarları türünden istatistikler incelendiğinde Türkiye dünya ortalamasının son sıralarında yer alıyor. Tarımsal desteklerin azaltılması yönünde gelişmekte olan ülkelere baskı uygulayan gelişmiş ülkelerdeki tarım destekleri ciddi rakamlara ulaşmakta. Bir hektar tarım üretim arazisi başına tarım desteğinde Güney Kore 9.341 dolarla birinci sırada yer alıyor. Onu 9.028 dolarla Japonya, 3.197 dolarla İsviçre izliyor. ABde bu rakam 730 dolar düzeyinde olup Türkiyede ise sadece 151 dolar. Türkiyede kişi başına düşen tarımsal destek tutarı da çok iç açıcı düzeyde değil: sadece 113 dolar. Bu rakam İsviçrede 635 dolar, Norveçte 489 dolar, Japonyada 438 dolar, ABDde 317 dolar, ABde ise 304 dolar seviyesinde. Dünya genelinde tarımsal destek tutarı ise toplamda 300 milyar dolar olup bu rakamın 280 milyarlık kısmı gelişmiş ülkelere ait. Bize sürekli baskı yaparak tarımsal destekleri kaldırmamız yönünde baskı yapan Avrupa Birliğinde ise tarımsal destek tutarı 100 milyar dolar seviyelerinde. TARIMDA STRATEJİ YOKSUNLUĞU Türkiyenin dış ticaret alanında bir stratejiden yoksun olduğunu sürekli yazıyoruz. Maalesef bu strateji yoksunluğunu tarım alanında da gözlemliyoruz. Türkiyenin tarımsal alanda bir devlet politikası mevcut olmayıp, maalesef tarım sektörü hükümetlerin geçici, anlık politikalarıyla yönlendirilmektedir. Yıllarca uygulanan yanlış teşvik politikaları ve destekleme alımı, taban fiyat uygulamaları türünden yaklaşımlar maalesef Türk tarımının daha fazla çıkmaza girmesine sebep olmuştur. Dünya Bankasının Meksika örneğinde gördüğümüz fiyaskoyla sonuçlanan yanlış uygulamalarını hayata geçirmeye çalışan Türkiye, bugün bu tarz işlemlerin ağır faturalarını ödüyor. Türkiye gün geçtikçe daha fazla dışa bağımlı hale geliyor ve yabancı ülkelerin bir pazarı olmaktan öteye gidemiyor. Bunca verimli topraklara rağmen tarımda bile üretim-ihracat ekseninde hareket edilemiyor olması, Türkiyenin ihracat hamlesi yönündeki umutlarıyla ters düşüyor. Özür: Geçen hafta bir seyahatte olmam dolayısıyla yazılarıma bir hafta ara vermek zorunda kaldığım için beni sürekli takip eden değerli okurlarımdan özür dilerim. | ||||
Bankaların kara tahtaları siliniyor | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||