Home page
Haber Menüsü


 
İhracat hacminde Türkiye’nin payı düşük
 
Dövizdeki düşüşle yaratılmak istenilen olumlu havanın ihracatçıya zarar vermeyecek şekilde ayarlanması önem arzediyor.
 
Ali Dölek
NTV-MSNBC
 
23 Eylül 2003—  İhracatımızda görülen son yıllardaki artış tabii ki bizi sevindiriyor olsa da bir gerçeği gözden uzak tutmamak gerekir. Bu gerçek de Türkiye’nin ihracattaki büyüme hızının aslında diğer gelişmekte olan ülkelere kıyasla geri olmasıdır. Dünya Ticaret Örgütü verilerine göre Türkiye, dünyanın en çok mal ihraç eden ülkeler sıralamasında 30. sıralarda yer almaktadır ve dünya ihracatının binde altısını gerçekleştirmektedir. Türkiye’nin 50’li yıllardaki ihracat hacminin de dünya ihracatı içinde binde beşler düzeyinde olduğu düşünülecek olursa, aslında sadece dolar bazındaki artışın, ticaretin serbestleşme ve globalleşme trendi doğrultusunda artan dünya ticaret hacmi içinde Türkiye’nin payının da artması anlamına gelmediği gayet açıktır.

   
 
       
   
MSNBC News Ali Dölek: DTÖ Cancun Zirvesi neler getirecek?
MSNBC News Ali Dölek: Karayolu Taşıma Kanunu'na eleştiri büyük
MSNBC News Ali Dölek: TSE uygulamalarında yaşanan sorunlar
MSNBC News Ali Dölek: Lojistik sektörü teşvik edilmeli
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Bu olumsuzluğa karşın, Türkiye’nin ticaretinin uluslar arası boyuta taşınması ve dışa açılması sürecinde tarih içinde yabana atılmayacak gelişmeler de küçük adımlarla da olsa atılmıştır. Türkiye’nin bugün itibariyle 170 ülkeye ihracatı sözkonusudur. Ancak toplam ihracatın %50’si halen Avrupa Birliği üyesi ülkelere gerçekleştirilmektedir. Bu durum, Türkiye’nin halen ticarette bölgesel bağımlılıktan kurtulamadığının ve gerçek global ekonomik entegrasyona dahil olamadığının bir işaretidir.
       
KÜRESEL REKABETTEKİ KONUMUMUZ
       Dünya Ekonomi Forumu tarafından hazırlanan 2002-2003 Küresel Rekabet Raporu’nda Türkiye, 69.sırada yer alıyor. Geçen yılki raporda 54.sırada bulunan Türkiye, bu yıl 15 basamak gerilemiş gözüküyor. Makro ekonomik rekabet açısından sözkonusu olan bu gerilemenin yanı sıra, şirketlerin kurumsal rekabet güçleri anlamında kullanılan “mikro ekonomik rekabet” sıralamasında da geçen yılki raporda 35.sırada yer alan Türkiye, bu yıl 54.sıraya gerilemiş durumda.
       Küresel Rekabet Raporu’nun yanı sıra pek çok diğer rapor ve ekonomik göstergeler de, Türkiye’nin, küreselleşen dünya içinde ticarette serbestiyetten ve dolayısıyla rekabetten beklenen faydayı sağlayamadığını ve dünya ile olan ekonomik entegrasyonda yeterli başarıyı gösteremediğini ortaya koyuyor. Bu üzücü tablo, Türkiye’nin ekonomisinin yeteri kadar uluslararasılaşamadığının ve global ekonomik entegrasyona beklenen ve özlenen seviyede dahil olamadığının bir göstergesidir.
       
İHRACATIMIZ ÖNÜNDEKİ ENGELLER
       Genel sorunların öncesinde güncel olarak yaşanan en büyük problem olarak kurdaki aşırı düşüşü belirtmek gerekir. İhracattaki kur beklentilerine göre yapılan tahminler ve fiyat ayarlamaları, ihracattaki hammadde ve enerji girdilerindeki yüksek fiyatlarla birlikte dikkate alındığında, dövizdeki düşüş ihracatın tıkanmasına sebep olabilecek bir gelişme olarak karşımıza çıkıyor.
       Kura müdahale, ihracatçılarımızın zaten düşük olan kar marjlarının iyice erimesine, hatta yok olmasına sebep oluyor. Dövizdeki düşüşle yaratılmak istenilen olumlu havanın ihracatçıya zarar vermeyecek şekilde ayarlanması önem arzediyor.
       İhracatçılarımız, aslında kura müdahaleden çok, hammadde girdileri ve enerji maliyetlerinde düşüşü sağlayacak müdahaleden ve ihracatın önündeki engellerin kaldırılması anlamında yapısal bir takım sorunların giderilmesinden yana görüş beyan ediyor. Özellikle sektörler bazında sorunların ele alınması ve ihracatın artışı için gerekli hukuki, ekonomik vb reformların yapılması zorunluluk olarak karşımıza çıkıyor.
       Tekstil sektöründeki markalaşma sorunu, madencilik, toprak ve seramik sektörünün enerji girdi maliyetleri sorunu, otomotiv ve beyaz eşya sektörünün yeterli arge desteği alamama sorunu vb. sorunlar, sektörlere özel yapılacak iyileştirme çalışmaları ile bertaraf edilmeyi bekliyor.
       
SEKTÖRLERİN ORTAK SORUNLARI
       Sorunların sektörlere göre özellik arzediyor olmasının yanı sıra, ihracat sözkonusu olduğunda bütün sektörlerin ortak sorunlarını dile getirmek gerekiyor: Kredi faizlerinin yüksekliği, sağlanan kredilerin yetersizliği, hammadde ithalatında alınan fonların maliyeti olumsuz etkilemesi, dış ticaret iş akışlarındaki bürokrasinin halen tam olarak giderilememiş olması, firmalara sağlanan teşviklerin ve devlet yardımlarının istenen düzeyde olmaması vb…
       İhracatçımızın en önemli sorunlarının başında gelen vergisel ve mali sorunları da gidermek büyük önem arzediyor. KDV İadelerinin geç alınmasının yarattığı finansal kayıp, teminat mektubu komisyonlarının yüksekliği gibi olumsuzlukların yanı sıra, ihraç mallarının maliyeti içine sızmış olan KDV yüklerinin giderilememesi de temelde önemli bir sorun olarak karşımıza çıkıyor.
       Gümrüklerde yaşanan gecikmeler ve bürokratik aksaklıkları da ihracatımızın önündeki engeller arasında sıralamakta fayda görüyoruz. Özellikle hammadde ithalatı esnasında kimi sektörlerde yaşanan TSE Uygulamaları, İthal İzinleri vb. problemler, üretimin gecikmesine, zaman ve enerjinin yanlış kullanılmasına sebep oluyor.
       
İHRAÇ ÜRÜNLERİMİZİN KATMA DEĞERİ DÜŞÜK
       İhraç ürünlerimizin katma değerinin düşük olması da makro planda ihracatımızın önemli sorunları arasında sıralanabilir. Çıktı değerlerinin girdi değerlerine bölünerek hesaplandığı sektörlerin katma değer katsayıları dikkate alındığında, Türkiye’nin ihraç ürünlerinin katma değer katsayılarının oldukça düşük olduğu gözlemleniyor.
       İhracatımızın yüzde yetmişini oluşturan ürünlerin katma değer katsayıları yüzde ikinin üstüne çıkmıyor ne yazık ki. Katma değeri yüksek sektörlerimizin ise ihracat hacmimizin sadece yüzde onunu oluşturduğu ise ayrı bir gerçek olarak karşımızda duruyor. Nitekim Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın geçtiğimiz günlerde yayınladığı “Türkiye Dış Ticaret Stratejisi” isimli yayın da bu soruna dikkat çekmesi açısından önemli.
       Türkiye’nin dış ticaret hacminin artırılması ve ihracata dayalı ekonomik kalkınma hamlesinin başlatılması için seksenli yıllarda gündeme gelen ve yasal zemini oluşturulan serbest bölgeler de, bugünkü tarih itibariyle baktığımızda maalesef beklenen faydayı sağlayamadı. Yatırım-üretim-ihracat çizgisi içerisinde gelişimi planlanan serbest bölgelerin temel kuruluş amacı, üretim yapıp üretilen malların ihraç edilmesi yönünde idi. Ancak zaman içinde serbest bölgeler, vergi avantajından dolayı, Türk pazarını hedef alan ithalatçı firmaların kar maksimizasyonunu yaptıkları offshore mantıklı bölgeler olarak işlev görmeye başladı.
       Bu gerçeği dile getirmekle birlikte, hükümetin serbest bölgelerle ilgili yapacağı reformun ve yapısal değişimin, bölgedeki gerçek üretici ve ihracatçıyı da tedirgin etmemesi gerekliliğinin altını çizmekte de fayda görüyoruz.
       İhracatımızın önündeki bu ve benzeri engellerin ve sorunların giderilmesi, genel ekonomik ve siyasi istikrarın sağlanması önkoşuluyla birleşebilirse, ülkemiz ekonomisinin gerçek manada iyileşme sinyalleri verdiğini söyleyebiliriz. Özlenen siyasi istikrar ve güçlü hükümet modelinin, bu tarihi fırsatı kaçırmaması en büyük temennilerimiz arasındadır. Güçlü devletin güçlü ekonomiyle mümkün olabileceği unutulmamalıdır.
 
       
    TOP5 Bankaların kara tahtaları siliniyor  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları