|
|
DIŞ TİCARET AÇIĞINDAKİ ARTIŞ YÜZDE 40,9 Türkiyenin dış ticaret açığı, yani ihracatın ithalatı karşılama oranı, Ocak-Temmuz döneminde yüzde 40,9 oranında artış kaydetti. İhracatın arttığını dile getirip seviniyoruz ancak ithalatın artışı daha yüksek oranlarda seyretmeye devam ediyor. Nitekim Temmuz 2003 döneminde ithalat yüzde 34,6 oranında artış gösterirken, ihracat ise yüzde 32 oranında artış kaydetti. İhracatın ithalatı karşılama oranı, geçtiğimiz yılın Ocak-Temmuz dönemine göre yüzde 71.3den yüzde 69,7ye gerilemiş durumda. Devlet İstatistik Enstitüsü verilerine göre ithalatın mal gruplarına göre dağılımı incelendiğinde de karşımıza ilginç ve üzücü bir tablo çıkıyor. İthalatta en fazla artış kaydedilen ürünlerin tüketim malları grubunda olduğunu görüyoruz ve oran çarpıcı: yüzde 39,3. Geçen yılın aynı döneminde tüketim malları ithalatı 2 milyar 607 milyon dolar iken bu yıl 3 milyar 632 milyon dolara çıkmış durumda. Aşağıdaki tabloda da gayet belirgin olarak karşımıza çıkan dış ticaret açığındaki bu büyüme, ihracatın son günlerdeki görece artış kaydediyor olmasına sevinmemizi engelliyor. |
||||
| İTHALAT-İHRACAT DENGESİ İYİ KURULMALI Üretim ve ihracat ekseni üzerinde hareket etmekten başka kurtuluş yolu olmayan Türkiyenin ithalat-ihracat dengesini çok iyi koordine etmesi ve bu yönde bir strateji geliştirmesi kaçınılmazdır. Rüzgarın akışına kendini bırakmış tarzda savrulan operasyonel işlemler ve dış ticaret uygulamaları, uzun vadeli bir stratejik bakış açısından yoksun bir görünümde karşımıza çıkıyor. İthalatın serbestleştirilmesi esprisiyle vergi indirimlerine gidilirken aşırı ithalattan dolayı yerli üreticilerin zor duruma düştükleri gözleniyor ve ardından bir bakıyorsunuz antidamping vergisi uygulamaya kalkıp, konfeksiyon sektörünün önünde hammadde niteliği taşıyan ürünlerin ithalatı ve girdi maliyetini yükseltiyorsunuz ve bu sefer de imalatçı-ihracatçıların eleştirilerine muhatap oluyorsunuz. Hammadde niteliği taşıyan ürünlerin ithalatında uygulanan korumacı modellerin aynı zamanda yerli üretici ve ihracatçıların girdi maliyetlerini yükseltici bir anlam taşıdığını da unutmamak gerekiyor. İthalattaki kısıtlamaların dolaylı olarak ihracata zarar vermemesi için kısıtlama politikalarının yanı sıra yerli üreticiyi destekleyici önlemlerin de alınması zorunluluğu doğuyor. Uzun vadeli bir üretim ve ihracata odaklı büyüme stratejisinde geçici bir dönem için bazı fedakarlıkların yapılması kaçınılmazdır. Ancak bu fedakarlıklar mutlaka bir strateji doğrultusunda hareket edildiğinde bir anlam ifade edecektir. Türkiye, sürekli vurguladığımız stratejik arkaplanı güçlü bir ihracat hamlesine ve kendine yeter bir ülke görünümüne özlemini her geçen gün artırmaya devam ediyor. | |||
Bankaların kara tahtaları siliniyor | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||