|
|
İhracatçılarımızın bazı bürokratik engellerine çözümler getirilmiş olsa da yeni düzenlemeler özellikle yatırım teşvik belgeleri ve yabancı sermaye konusunda eleştiriyi hak eden maddeleri bünyesinde barındırmaktadır. GELİR VERGİSİ İSTİSNASI KALKIYOR İhracatı teşvik kapsamında, Türkiyede bulunan yabancı firmaların temsilciliklerinde çalışan personelden bugüne kadar gelir vergisi kesintisi yapılmazdı. Yabancı firmaların Türkiyedeki alım ofisleri niteliğinde çalışan ve özellikle tekstil sektöründe imalatçıların yurt dışına açılmalarında büyük öneme sahip olan irtibat ofisleri, bugüne kadar ihracatımızı destekleyen birer organizasyon olarak faaliyette bulunmuşlardır. Oysa, 9 Nisan 2003 tarihinde TBMMde kabul edilen 4842 sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklikler Yapılmasına Dair Kanun hükümleri çerçevesinde, Türkiyede faaliyet gösteren irtibat ofislerinde çalışan personel için gelir vergisi kesintisi yapılacağı hükme bağlanmıştır. 1 Haziran 2003 tarihi itibariyle yürürlüğe girecek olan yeni kanun, Türkiyenin yabancı firmalar nezdindeki istikrarsızlığına ilişkin kanaati güçlendirici nitelik taşımaktadır. Türkiyede 1000in üzerinde lejyon ofis olduğu düşünülecek olursa, son değişikliğin ciddi bir sıkıntı yaratacağı kaçınılmazdır. Özellikle yabancı firma temsilcileri, 2003 bütçelerinde böyle bir harcama kaleminin öngörülmemiş olması nedeniyle hazırlıksız yakalandıklarını ve bu durumun yabancı sermayenin Türkiyeye bakışına yönelik olumsuz bir boyut kattığını söylemektedirler. Bir yıllık bir bütçenin bile doğru olarak öngörülmesinde yaşanan zorlukların, uzun vadeli yatırımlar için şart olan istikrar ve güven ortamına olan inancı zedeleyeceği açıktır. OLUMLU DÜZENLEMELER 1 Haziran 2003 tarihinde yürürlüğe girecek olan 4842 sayılı kanun, bazı olumlu hususları da bünyesinde barındırmıyor değil. Özellikle, yurtdışı inşaat, onarım ve teknik hizmet kazançlarının kurumlar vergisinden istisna tutulması olumlu bir gelişme olarak görülebilir. Ayrıca, antrepolara yapılan teslimlerin ihracat sayılması gerektiğine ilişkin Gümrük Kanununda yer alan ama Gelir Vergisi Kanunu açısından açık hükümler içermediği ve mevzuatlar arasında uyumsuzluk bulunduğu için çoğu zaman uygulamada sıkıntılara sebep olan bir konunun da düzeltilmiş olması bizce atılmış olumlu bir adım olarak değerlendirilmelidir. Yıllardır hükümetlerden talep edilen KDV iade alacaklarının SSK primlerine mahsup edilmesinde kolaylık sağlanmasına yönelik olarak SSK mevzuatında yasal düzenlemelere gidilmesini öngören hükümleri de olumlu gelişmeler olarak anmak gerekir. Umarız bu hüküm, Resmi Gazete sayfaları arasında bir temenni olarak kalmaz ve SSK mevzuatında gerekli yasal alt yapı çalışmaları bir an önce gerçekleştirilerek yürürlüğe girer. DAHİLDE İŞLEMEDE BÜROKRASİ AZALTILIYOR Dahilde İşleme İzin Belgesi sahibi firmaların, bu belge kapsamında yaptıkları her ithalat işlemiyle ilgili olarak fiili ithalatı müteakiben 15 gün içerisinde bağlı oldukları ihracatçı birliklerine bilgi vermeleri gerekmekte idi. Bu durum da firmaların gereksiz bir bürokrasiye maruz kalmalarına ve işlerine yoğunlaşmaları yerine kırtasiyeye boğulmalarına sebep olmaktaydı. 25 Nisan 2003 tarihinde konuyla ilgili yayınlanan tebliğ, dahilde işleme izin belgeleri kapsamında yapılan bu işlemi zorunlu olmaktan çıkardı ve bürokrasinin azaltılması yönünde olumlu bir adım atılmış oldu. Özellikle izin belgesi kapamalarında bu bildirimin atlanmış olması durumunda yaşanan mağduriyetleri de önleyici bir nitelik taşıması açısından yeni düzenlemeyi takdirle karşıladığımızı belirtmek isteriz. ÖZEL FATURALARIN İŞLEYİŞİNDE KOLAYLIK Türkiyede özellikle ihracatı teşvik niteliğinde karşımıza çıkan özel fatura olayı, bilindiği gibi Sovyetler Birliğinin dağılması ile birlikte bu ülkelere yapılan yolcu beraberi mal teslimlerinin de kayıt altına alınması maksadıyla gündeme gelmiş ve daha sonraki yıllarda yapılan bazı yasal düzenlemeler çerçevesinde özendirilmiş ve teşvik edilmiştir. Ancak bu konuda bazı firmaların içine girdikleri yasal olmayan işler nedeniyle devlet özel faturalar konusunda zaman içinde bazı kısıtlamalar getirmiştir. Örneğin, özel faturalar ile yapılan ihracatların dahilde işleme izin belgesi kapsamındaki ihracat taahhütlerine saydırılması konusunda kısıtlama getirilmiş olup, sadece deri ve deri mamulleri ihracatında özel fatura ile yapılan teslimlerin ihracat taahhüdüne saydırılabileceği hükme bağlanmıştır. Ayrıca 2001 yılında yayınlanan bir tebliğ ile özel faturaların ihracat taahhüdüne saydırılabilmesi için mutlaka bir ay içerisinde ihracatçı birliklerine onaylattırılması zorunluluğu gündeme getirilmiştir. Özel faturalar ile ilgili yapılan son düzenleme ile (30 Nisan 2003 tarihinde) 2001 yılında yürürlüğe giren özel faturaların ihracatçı birliklerine onaylattırılması zorunluluğu yürürlükten kaldırılmıştır. Bürokrasinin azaltılması yönünde atılmış önemli bir diğer adım olarak değerlendirilebilecek olan bu değişiklik kararı, maalesef özel faturaların sadece deri ve deri mamullerine ilişkin mal teslimlerinde ihracat taahhüdüne saydırılabileceğine ilişkin kısıtlayıcı hükmü halen muhafaza etmektedir. YATIRIM TEŞVİKTE YENİ DÜZENLEMELER Geçtiğimiz günlerde hükümet özellikle Doğuya teşvik niteliğinde olması açısından yeni bir yatırım teşvik mevzuatı tasarısını kamuoyuna açıkladı. Doğu illerinin kalkınması için olumlu bir adım olarak görülebilecek olan bu tasarı, maalesef Türkiyede bir keşmekeş haline dönen yatırım teşvik konusuna bir yeni tartışma daha eklemekten öteye geçmeyecektir kanısındayız. Türkiyede yıllardır sürekli konuşulan ve bir türlü istikrarlı bir politika haline dönüşemeyen önemli bir konu da yatırımların teşvik edilmesi yönünde yapılan yasal düzenlemelerdir. Eskiden kötü niyetli kişilerin elinde bir suistimal aracı haline dönen ve haber-magazin programlarına kadar konu olan yatırım teşvik uygulamalarında, 1986 yılından itibaren nakit teşvik uygulamasının kaldırılmış olması bu kötü senaryoların önüne geçilmesi anlamında atılmış olumlu bir adımdı. Ancak nakit ödemeler yerine gündeme getirilen yeni teşvik unsurları da maalesef beklenen faydayı yatırımcıya sağlayamadı. Teşvikler sözde varolan destekler olarak kağıt üzerinde yer almaktan öteye geçemedi. Yatırımcıya sağlanan kağıt üzerindeki bu desteklerin pratikte yatırımcıya olumlu yansımalarını tam olarak görmek mümkün olamadı. TEŞVİKLER PRATİKTE BİR ANLAM İFADE ETMİYOR Yatırım indirimi adı altında verilen destek unsuru, pratikte çoğu firma tarafından neredeyse hiç kullanılamamış bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Bilindiği gibi yatırım indirimi, yatırım teşvik belgesinin alındığı tarihte başlatılmaktadır ve belli bir süre boyunca devam ettirilebilmektedir. Pratikte baktığımızda ise yeni yatırım yapan bir firmanın yatırım teşvik belgesi alımından itibaren yatırımı tamamlayıp üretime geçmesi kar etmeye başlaması, neredeyse bu teşvik unsurunun süresinin bitmesiyle aynı zamanlara denk gelmektedir ki bu durumda da yatırım indiriminden yararlanmak neredeyse hiç mümkün olamamaktadır. Yatırım teşvik belgesine bağlanmış ithal makinelerde vergi muafiyeti sağlanıyor olmasının da pratikte çoğu firma için bir anlam ifade etmediğini belirtmek isteriz. 1 Ocak 1996 tarihinde Gümrük Birliğine girmemiz ile birlikte Avrupadan ithal edilen sanayi mallarında gümrük vergisinin sıfırlanmış olması, teşvik belgeli yatırımcı firma açısından vergi muafiyetini bir destek unsuru olmaktan çıkarmıştır. POPÜLİST YAKLAŞIMLARDAN VAZGEÇİLMELİ En son yayınlanan ve halen yürürlükte olan 4325 sayılı teşvik yasasına güvenilerek kurulan pek çok tesis ve yapılan yatırım, eskiden olduğu gibi yine kendi kaderine terkedilecek ve belki de yarım kalmış tesisler olarak Türkiyenin bir yatırım çöplüğüne dönüşmesine katkıdan öte bir anlam ifade etmeyecektir. Yeni teşvik yasası tasarısının Meclise sunulan ilk halinde teşvik edilecek il sayısının 12 olarak açıklanması ve daha sonra her milletvekilinin kendi bulunduğu ili pakete sokmak istemesi sonucunda il sayısının 22ye çıktığını, hatta bu sayının ilerde 37ye kadar çıkabileceğini yetkililerin ağzından duymak, teşvikle ilgili yeni bir karmaşayla karşı karşıya kalacağımızı gösteriyor. Yatırım teşvik konusunun, her hükümet tarafından yeniden ele alınan bir konu olmaktan çok, devletin uzun vadeli projeleri ve stratejileri doğrultusunda belirlenmiş istikrarlı bir yapıya kavuşturulması kaçınılmazdır. NTVMSNBC.com yazarı Ali Dölek, DTR Danışmanlık Hizmetleri kurucusu ve başkanıdır. | ||||
Bankaların kara tahtaları siliniyor | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||