|
|
Hakan Yaman: AKP'nin dudaklarını okumak... Hakan Yaman: Bu savaşın alternatifi barış değil Hakan Yaman: Abdurrahman Çelebi sendromu Hakan Yaman: Bıkmak özgürlüğü Hakan Yaman: Yetenek ekonomisi |
|||
Bir Zamanlar Amerika adlı film 1985 yılında pek çok 2 BAFTA ödülü kazanmıştı. |
Kapı önünde beklerken ve pasta gözlerini dikmiş ona bakarken, Patsynin çocukluğu içeriden fokurdamaya, iştahı da guruldamaya başlar. Kız geciktikçe pasta lezzetlenir, kız uzaklaştıkça pasta ufalır. Patsy, sonunda dayanamaz ve pastayı bir şehvette bitirir, sonra da ağzına bulaşan kremayı yalaya yalaya evine döner. Bu sahne Sergio Leonenin Bir Zamanlar Amerika isimli filminden. Eser, noodles (Robert de Niro) ve çete arkadaşlarının hikayesini anlatır. AKPnin kaybettiği savaş pazarlığı da filmin bu sahnesine benziyor, ama bir farkla: Patsy pastayı yedi ve başka bir beklentisi kalmadı. AKP ise, önce pastayı mideye indirip sonra da bütün fantezilerini gerçekleştirmeyi hedefledi. Siz, hem muhafazakar oylarla hükümet olan partinizi hasar görmeden bir arada tutacaksınız hem de kendinize milyar dolarlık bağış yontacaksınız. Bunlar yetmezmiş gibi, bir de petrol kuyusu manzaralı kelepir arsa kapmaya çalışacaksınız. Dünyanın kanunu bunun tersini yazıyor: Ya pastanızı yiyin ya da onu verip yerine başka şeyler alın. İkisi aynı anda olmuyor... PAZARLIĞIN OYSALARI Türkiyenin bugünkü çıkmazını açıklamanın en kolay yolu, AKPnin pazarlık sürecinde yaptığı hataları sıralamak. Evet, dünyanın her yerindeki hükümetler büyük baskı altındalar. Bir taraftan savaş istemeyen halkı ikna etmek için uğraşırlarken diğer yandan Amerikanın tarzına karşı önlem almaya çalışıyorlar. Ancak AKPnin falsolarının çoğu, sporda baskı yokken yapılan hata (unforced error) dediğimiz türden. Bakın bunlardan birkaçı: Irak savaşı politikamız, kendi haklarını savunma ve zararlarını tazmin edebilme çabası yerine bir pazarlık efsanesine dönüştürüldü. Tayyip Erdoğanın Ben, ülkemin kasasına ne girecek ona bakarım sözleri de bu kampanyanın sloganı oldu. Görüşmeler, eğreti bir serin kanlılık makyajı arkasında uzadı da uzadı. On alabilmek için elli istemek gibi ilkel bir pazarlık tarzı benimsendi. OYSA, Türkiyenin söylemi -bir ayağı koalisyon içinde, diğeri de dışarıda dururken- hem ağlarım hem de destek veririm olmalıydı. Hükümet, inisiyatifin sadece kendisinde olduğu izlenimini verdi. OYSA, pazarlığın en hayati bölümleri askeri maddelerden oluşuyordu. AKP, iktidara geldikten hemen sonra, pazarlıkta aynı safta yer alacağı asker ve bürokrat ortaklarıyla anlamsız ve zamansız bir ideolojik mücadeleye girişti. Bu tutum da AKPye pahalıya mal oldu. AKP, pazarlığı tek seferlik bir alış veriş gibi ele aldı. Bu bakış açısıyla, anlaşma yapıldıktan sonra ABD ile ilişkimiz bitecekmiş gibi davranıldı. OYSA, askeri ve siyasi konulara öncelik verip ekonomik ayrıntıları savaş sonrasına ve daha uzun vadeye bırakmak, Türkiyenin her alandaki pazarlık gücünü artırabilirdi. Ekonominin bütün yumurtaları, dibinin sağlamlığı bile şüpheli bir sepete yerleştirildi. ABD hibesi, Asteriksin sihirli iksiri gibi sunuldu. Böyle olunca da, sığ ve nanemolla piyasamız tezkere ve pazarlık haberlerinden gereğinden fazla etkilendi. OYSA, bundan daha dört ay öncesine kadar gündemin ilk maddeleri IMF ile ilişkiler, yapısal reformlar ve bütçe gibi konulardı. Bu hata yetmezmiş gibi, ikinci tezkere öncesi Hazineden Sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan, ABD ile daha önce yapılan anlaşmalar geçerli. 6 milyar dolar geliyor deyiverdi. Takke düşüp öyle olmadığı ortaya çıkınca da Hangi gün ne açıkladıysak o andaki gerçekleri yansıttı düzeltmesini yaptı. Gereğinden fazla olumlu mesajlar vermek, ekonomiyi rahatlatmak ve faizleri aşağıya çekmek adına iyi niyetli bir hareket gibi görülebilir. OYSA, bu tarz ekonominin yetkililere olan güvenini daha da azaltacaktır. Hükümet şimdi de, planlı hareket ediyormuş edasıyla kürekleri ABye doğru çekmeye başladı. Amaç; Amerikaya, Bak sana alternatif buldum mesajını vermek ve AB üyeliğini çabuklaştırmak. OYSA, bölgemizdeki güvenlik ve inisiyatif söz konusu olduğunda, ABD dışında bizi destekleyebilecek ikinci bir seçenek yok. Hepsinden önemlisi AKP, algılamanın gerçeğin ta kendisi olduğunu atladı. Hiçbir aşamada kamuoyuna derdini anlatmaya çabalamadı. Verilen hayati kararlar, ayaküstü demeçlerle veya seyahat dönüşü yapılan yorgun basın toplantılarıyla geçiştirilmeye çalışıldı. OYSA, halkları bilgilendirme ve iletişim, günümüz savaşlarında ilk açılan ve en zorlu çarpışmaların yaşandığı cephe. Danimarkalı fizikçi Niels Bohr, Tahmin yapmak güç iştir, özellikle gelecekle ilgili demiş. O da bir şey mi, bu savaşı öngörmek geleceği tahmin etmekten bile daha zor! Kim bilir, belki de gelişmeler, AKPye sürpriz yeni pastalar sunar. Ama her durumda pazarlık sırasındaki düşük performanslarını unutturmaları kolay olmayacak... | |||
Bankaların kara tahtaları siliniyor | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||