|
|
Hakan Yaman: Bu savaşın alternatifi barış değil Hakan Yaman: Abdurrahman Çelebi sendromu Hakan Yaman: Bıkmak özgürlüğü Hakan Yaman: Yetenek ekonomisi Hakan Yaman: Kıbrıs Türkleri tavuk yemek istiyor |
|||
Pes yani, bu şansın onda biri bile eski iktidarlara nasip olmamışken, AKPnin elini attığı her şeyin altından bir yurt dışı krizi çıkması büyük haksızlık. Hani siyaseti düzenleyen bir Rekabeti Koruma Kurumu olsaydı, bu kriz tekeline mutlaka müdahale etmesi gerekirdi. Kriz nasıl şans olur kardeşim; sen ne dediğinin farkında mısın? diyorsanız hemen açıklayayım: Bu krizler, AKP hükümetine iki taraftan koltuk çıkıyor. Birincisi; ekonomi formülündeki dış etkenlerin ve kontrol edilemeyen değişkenlerin ağırlığı artıyor. Olur ya, ileride hedefler saparsa, istemediğiniz kadar mazeret stokta hazır bekleyecek. Acil durum sirenleri çaldığı sürece de hükümet, zaten yapmaya pek hevesli olmadığı yapısal reformları erteleyecek... İkincisi; krizler, AKPnin iktidara ve özellikle ekonomi yönetimine ne kadar hazırlıksız olduğunu gizliyor. Her biri ekonominin başka ucundan tutan kabine üyeleri öyle çelişkili mesajlar veriyorlar ki, savaş koşuşturmalarıyla dikkatimiz dağılmasaydı AKPnin hali acep ne olurdu diye düşünmekten kendimizi alamıyoruz. Gelin bu haberlerden birkaçına birlikte bakalım... DEVLET BABA MI DEĞİL Mİ; ARTIK BİR KARAR VERELİM... 20 Şubat: Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, devletin yatırım yapacak gücünün bulunmadığını söyledi. TÜSİAD tarafından düzenlenen Türk Vergi Sisteminde Yeniden Yapılanma İhtiyacı konulu seminerde konuşan Unakıtan: Devlet artık, baba devlet değil, bu bilinsin dedi. Buraya kadar gayet güzel; vergi gelirlerinden sorumlu bakan, haklı bir görüş bildiriyor. Oysa Bu konuda somut ne yapmayı düşünüyorlar? diye sormaya hazırlanırken, ertesi gün, bu sefer aklımızı ters köşeye yatıran bir başka haber okuyoruz. 21 Şubat: Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, Kamu Personel Rejiminin Yeniden Yapılandırılması Sempozyumu öncesinde düzenlediği basın toplantısında, bir yıl içinde kamu reformunu gerçekleştireceklerini belirtti. Bir soru üzerine, stand-by anlaşmasında KİTlerdeki 45 bin 800 istihdam fazlası personelin tasfiyesinin planlandığına dikkat çeken Şahin, bunların 21 bin civarında bölümünün emekli edildiğini, geriye 24 bin dolayında personelin kaldığını vurguladı. Söz konusu personelin 10 bininin emekliliğinin geldiğini belirten Şahin, Bunları emekli ederek, diğerlerini ise memur yaparak ve ihtiyaç duyan diğer kuruluşlara göndererek sorunun çözülebileceği inancındayız. dedi. Hiç kimsenin işinden olmasını istemediklerini, ancak Türkiyenin şartlarının da bazı tedbirlerin alınması sonucunu doğurduğunu anlatan Şahin, önceki hükümete bu konuda yapılan eleştirilere dikkat çekilerek, Sizin ne farkınız var? sorusuna, Biz kimseyi mağdur etmek istemeyiz, sokağa atmayız. Bizden böyle bir şey istense dahi bunu yapmayız. Farkımız bu dedi. Hükümetin kamu personeline desteği bununla da bitmiyor. Tüm kabine onların gönüllerini hoş tutmak için canla başla çalışıyor. İşte size bir haber daha: Hükümet olarak, kamu görevlilerinin ücretlerinin düzenlenmesine önem verdiklerini belirten Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu: Son maaş iyileştirmeleri, bu iyi niyetin en önemli tezahürüdür dedi. Eksik olmasın babacan devletimiz, personel fazlasını başka kurumlarına transfer ederek verimsizliği bir cepten ötekine taşımayı kamu açıklarına çözüm olarak düşünüyor: Bir tür dostlar ekonomik reformda görsünler vakası... O da yetmedi; fırsat bu fırsattır diyerek, kamudaki maaşları da iyileştirip güven tazeleyiveriyor. Bu haberlerden benim anladığım o ki; ülkemizde devlet ile özel sektör tamamen farklı dünyalarda yaşıyorlar. Özel sektörde; uzmanlaşmış, eğitimli ve yüksek verimle çalışan kişiler en ufak bir krizde işlerinden olurken, devletimiz, kamudaki istihdam fazlasını bile işten çıkarmıyor. Aman ha, sakın arada kaynamasın; burada, kamu sektöründe verim artışından, toplu olarak işten çıkarmalardan veya yirmi birinci yüzyıl şartlarına uyum sağlamaktan filan söz etmiyoruz. Üzerinde tartışılan konu; istihdam fazlasının ne yapılacağı... Bütün bu haberler benim aklımı feci şekilde karıştırıyor. Devletimiz baba mı değil mi, birisi karar verip bize de söylesin. Yok, ortada hala bir anlaşmazlık kalırsa önerim, devletimize DNA testi yaptırıp sulh olmaktır!... BAŞKASININ PRİMİYLE HOVARDALIK 22 Şubatta yayımlanan bir başka haberde ise Maliye Bakanı: Yeni alınacak işçilerden vergi alınmayacak, sigorta primleri de düşürülecek dedi. Ertesi gün, bu habere nazire yapar gibi, başka bir gazetede SSKnın prim borçları açıklanıyordu. Habere göre SSKya, kamu sektörü kuruluşlarının 1 katrilyon 50 trilyon 962 milyar lira, özel sektör kuruluşlarının ise 2 katrilyon 533 trilyon 724 milyar lira tutarında borcu var. Yani, hükümet bırakın bu borçları tahsil etmeyi ve vergi gelirlerini artırmayı öngören önlemler almayı, primleri azaltacak planlardan söz edebiliyor. HAYIRLI BİR SAVAŞ!... Yeni hükümetin düştüğü çelişkiler bitmiyor: Buyrun Dış Ticaretten Sorumlu Bakan Kürşad Tüzmenin Irak incilerine. 25 Şubatta, bir haberden öğreniyoruz ki Tüzmen, Irakla ilgili soruları yanıtlarken: Herkes olumlu baksın, bu iş birçok kişinin tahminlerinden öte bizim için daha hayırlı olacak demiş. Haber biraz kısa; bu yüzden bu iş kod adıyla anılan eylemin yaklaşan Irak savaşı olduğunu var sayıyoruz. Sanırım savaş gibi bir fecaate doğrudan savaş demek insanı zorluyor. Bu yüzden de onun takma adı kullanılıyor. Siyasetin zerafeti burada işte; bize kalsa o işe langır lungur savaş der çamları devirir, altında kalırız... Değerli bakan aslında, canım işi büyütmeyin ve beni de çok konuşturmayın, ama içinizi rahat tutun. Bildiklerimi paylaşabilseydim, siz de Irak savaşının bizim için nice ekonomik ve siyasi hayırlara vesile olacağını anlardınız, bana hak verirdiniz demeye getiriyor. Garip, çünkü aynı bakanımız bu yılın Ocak ayında, atının terkisine iş adamlarını da alarak sürpriz bir şekilde Bağdatı ziyaret ediyor ve şunları söylüyordu: Türkiye savaş istemiyor. Körfez Krizi Türkiyeyi çok etkiledi. Kişi başına gelirin 3 bin dolardan 2 bin dolar seviyesine inmesinde bunun da etkisi var. Türkiyenin 10 yılda, Körfez Krizi nedeniyle, yaklaşık 80 milyar dolar kayba uğradığını, teröre harcanan 100 milyar dolar ile yaklaşık bir yıllık gayrisafi milli hasılaya eşit bir rakamı kaybettiğini belirten Tüzmen, şöyle devam ediyordu: Dolayısıyla, yeniden benzer bir tecrübe yaşamak istemiyoruz. Bölgede böyle bir sıkıntının bütün ülkelere yaratacağı maliyetler var. Türkiye olarak elimizden geldiği kadar barışçı bir çözümden yana olmalıyız. Seçim öncesi başladığımız yerde; Afganistan ve Irakta kardeş ve müslüman halklar yaşıyordu ve onlara karşı düzenlenecek bir eyleme ortak olmak doğru değildi. Bugün, bu noktaya nasıl geldik? Nerede yanlış, pardon düzeltiyorum, doğru yaptık? Gel de çık şimdi bu işin içinden... Bu arada, Yakışın son ABD ziyaretinden bize hediye niyetine getirdiği haberlere ne demeli?... Aslına bakarsanız, Dışişleri Bakanımız söylemese ruhumuz bile duymayacaktı. Başkan Bush, bakanlarımızla Beyaz Sarayda yaptığı görüşme sırasında: At pazarlığı yapmayın gibisinden bir şeyler demiş. Anlarım ve beklerim; böyle bir patavatsızlığı Bush yapar. Ama sineye çektiğimiz bu lafı, seyahatten döndükten sonra çekilen resimleri eşe dosta gösterir gibi, basına aktarmak ne derece akıllı bir iştir? Açıklama şeffaf devlet adına yapılmışsa lafımı geri alırım, ama o zaman şu savaş pazarlığının ayrıntılarını da bizimle bir zahmet paylaşsınlar saydamlığımız tam olsun... DUDAKLARIMIZI OKUYUN Büyütme yahu; yazdıkların siyasette olağan şeylerdir, bu oyun böyle oynanır mı diyorsunuz? Belli ölçüde kabul ediyorum. Ama bu haberlerin ortak yönü, AKPnin yaptığı önemli bir hatayı işaret ediyor olması. Benzer bir olayla açıklamaya çalışayım, daha kolay anlatırım... George the baba Bush, sekiz yıl Ronald Reaganın yardımcılığını yaptıktan sonra Ağustos 1988de başkanlığa adaylığını koyduğunu açıklamıştı. O zamanlarda Bush, çoğunluğun gözünde, Reaganın gölgesinde kalan, renksiz bir karakterdi. Bush, adaylığını koyarken yaptığı konuşmada, tipik bir Cumhuriyetçi yaklaşımıyla, vergileri indirerek ekonomiyi canlandırma politikasına sırtını verip şunları söylüyordu: Eminim Kongredeki Demokrat çoğunluk vergileri artırmam için bana baskı yapacaklar, ama ben hepsine hayır diyeceğim. Onlar bana baskı yaptıkça, ben hayır demeye devam edeceğim. Bush, devam eden konuşmasının bir yerinde, etkiyi artırmak için duraklayıp dramatik bir ses tonuyla ekliyordu: Dudaklarımı okuyun: Yeni vergi yok! Sözleri, renksiz Busha ihtiyaç duyduğu karakteri kazandırmıştı. Sıkıcı ve çirkin kurbağa, beş kelimenin öpücüğüyle bir anda yakışıklı prense dönüşüyordu. Lafı uzatmayalım; Bush, bu gazla başkan seçildi, ama konuşmasının üzerinden iki sene bile geçmeden, ekonominin gereklerine karşı duramayarak, vergi artırımını öngören bir tasarıyı Haziran 1990da onaylamak zorunda kaldı. Demokratlar, Beyaz Saraydan yapılan basın açıklamasının hemen ardından Bushun kabinesinin altını oymaya başlıyorlardı. Açıklamanın ertesi gününde ise New York Post, o ünlü Dudaklarımı okuyun: Yalan söyledim manşetini attı. Vergi konusunda gereksiz sözler veren Bush, golü kendi kalesine bırakmıştı. Çoğuna göre de bu gol, Bushun yeniden seçilememesinin arkasında yatan birinci nedendi. AZINI SÖZ VER, ÇOĞUNU YAP Siyasetteki başarının göstergelerinden birisi seçmen memnuniyeti ise bunu sağlamanın en basit yöntemi şudur: Azını söz ver, çoğunu yap. Oysa AKP, meclise ayağını atabilmek için yapabileceğinden çok fazlasını ve farklısını söz verdi. AKP, seçim öncesinde halka, Dudaklarımızı okuyun: Biz farklıyız. Öncekiler gibi sizin zararınıza politika seçimleri yapmayız mesajlarını verip kendisini dar bir alana sıkıştırdı. Çok önceden belli olan planlara ve ekonomik politikalara meydan okudu. Baba Bushun gereksiz sözler verip düştüğü durumun AKP için tekrarını şimdilik malum krizler erteliyor ve gizliyor. Ama eninde sonunda yapılması gerekenleri yapmak zorunda kalacaklar. Bakalım yeni hükümetimiz kriz kartını daha ne kadar kullanabilecek. Bakalım, bu krizler sona erince neler olacak... | ||||
Bankaların kara tahtaları siliniyor | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||