|
|
MEVZUATTAN KAYNAKLANAN SORUNLAR İthalat mevzuatımızdan kaynaklanan ithalatın zorlaştırılması yönündeki genel eğilim, maalesef sadece tüketim malı ithalatçılarını değil, imalatçı-ihracatçı firmalarımızın hammadde temini maksadıyla gerçekleştirdikleri ithalatlarda da ciddi sıkıntıları gündeme getirmektedir. İthalattaki gecikmeler, gümrüklerde ithal izinleri süresince oluşan zaman kaybı, imalat sürecini geciktirmektedir. Gecikmelerin yarattığı maddi kayıplar ve gümrüklerdeki ardiye, liman ücretleri vb harcamalar da maliyete yansıyan olumsuz faktörler arasındadır. İthalattaki bürokratik zorlukların ortadan kaldırılması, en azından imalatçı-ihracatçı firmaların hammadde ithalatları için daha esnek bir yapıya kavuşturulması yönünde mevzuat düzenlemesi yapılmasında fayda olduğu kanısındayız. KKDF KALDIRILMALI Türkiyede vadeli ithalat işlemlerinden tahsil edilen mal bedelinin yüzde üçü oranındaki Kaynak Kullanım Destekleme Fonu da, ihraç malının maliyetine doğrudan yansıyan bir maliyet kalemi olarak düşünülmesi gereken bir husustur. 80li yıllarda Özal dönemi ekonomisiyle birlikte oluşturulan pek çok fondan birisi olan kaynak kullanım destekleme fonu, halen ithalatçılarımızı üzen bir uygulama olarak karşımıza çıkmaktadır. Bütün dünyada korumacılık modelinin terk edilmeye başlandığını göz önüne alacak olursak, bu uygulamayı yürürlükten kaldırmanın vakti gelmiştir diye düşünüyoruz. Hele hele ithalat ve ihracatı, gelişen dünya ekonomileri içinde tamamen birbirinden ayırmanın mümkün olmadığı ve dış ticaret olgusuna bir bütün olarak bakmak gerektiğini unutmamak gerekir. İthalatı engellemek maksadıyla bulunacak yöntemlerin, dolaylı olarak ihracatta maliyeti artırıcı bir unsur olarak karşımıza çıkacağını ve ihracatçıyı da üzeceğini dikkate almak zorundayız. Gümrük Birliği sürecinden sonra yürürlüğe giren dahilde işleme izin belgesiyle her ne kadar hammadde ithalatlarındaki vergi ve fon uygulamaları kaldırılmış olsa da, her ihracatçının bu izin belgesini almasının mümkün olmadığını ve ihracatçıya mal satan ithalatçıların maliyetlerinin de bir biçimde dolaylı olarak ihracatçılara yansıdığını gözden uzak tutmamak gerekir. KAMBİYO MEVZUATI YENİDEN ŞEKİLLENDİRİLMELİ Türkiyede 80li yıllarla birlikte liberalleşen ve kısmen esnek bir yapıya kavuşan kambiyo mevzuatında yeni düzenlemelere gitmekte de fayda olduğu kanısındayız. Nitekim son günlerde Türkiye İhracatçılar Meclisinin de bu konuyu gündeme getirmiş olmasını manidar ve yerinde bir çıkış olarak görüyoruz. Enflasyonist bir ortamda, ihracatçılara ihraç bedeli dövizlerini 180 gün içinde ülkeye getirmeleri gerektiğini söyleyip, gelen dövizi de mutlaka Türk lirasına çevirmelerini şart koşmak, Türkiye gibi ihracatını artırmak isteyen bir ülke için çok anlamlı, doğru ve yerinde bir söylem olarak gözükmüyor kanısındayız. İhracatçı firmalarımızın hammadde alımlarında ciddi bir yüzdeyle yurtdışına bağımlı olduklarını düşünecek olursak, kambiyo mevzuatındaki düzenlemenin ve özellikle enflasyon muhasebesinin önemi daha iyi anlaşılır. ENERJİ SORUNUNA ÇÖZÜM GETİRİLMELİ Türkiye için her zaman sorun teşkil eden enerji problemi, üzerinde ciddi olarak düşünülmesi gereken ve makro planda uzun vadeli ve kalıcı master planlar hazırlanması gereken bir sorunlar yumağı olarak karşımızda durmakta. Plansız atılan kimi adımlar, Türkiyenin gelecekte ciddi enerji darboğazına girmesine sebep olabilecek nitelikte. Kalıcı ve iyi planlanmış adımlar atılmamasına en iyi örnek ise Rusyayla yapılan doğalgaz projesi anlaşmasında karşımıza çıkıyor. Rusyaya barter kapsamında ihracat yapılması düşüncesiyle imzalanan ve uzun vadeleri içeren doğalgaz sözleşmesi, Türkiyede bir doğalgaz enerji fazlasını gündeme getirecek boyutlar arzediyor. Depolanma özelliği de olmayan doğalgazın ilerde ne yapılacağı ayrı bir sorun olmakla birlikte, ucuz ve alternatif enerji kullanımının önünde de bir engel teşkil eder nitelik taşımakta. En azından kısa vadede Genel tespitlerin yanı sıra, durumsal olarak baktığımızda da, imalatçı-ihracatçı firmalarımızın özellikle yaklaşan Irak saldırısı esnasında ve sonrasında petrol fiyatlarındaki artıştan kaynaklanan ciddi bir enerji maliyet sorunu ile karşı karşıya kalacaklarını görmezlikten gelemeyiz. KDVNİN FİNANSMAN MALİYETİ İhracatta gerçek manada bir türlü çözüme kavuşturulamayan KDV İadesi sorunu da ihracatçılarımız için ciddi bir maliyet yaratıcı unsur olarak karşımızda duran temel sorunlardan birisi. Bazı firmalarımızın kimi zaman sadece KDVnin finansman maliyetini düşünerek ihracattan kaçındıklarını ve yurtiçi satışı tercih ettiklerini, bir dış ticaret danışmanı olarak yakından gözlemlediğimi belirtmek istiyorum. Özellikle kar marjı düşük sektörlerde, KDV iadelerindeki gecikmeler firmaları ihracattan kaçınma eğilimi içine itmektedir. Bu soruna köklü ve kalıcı bir çözüm getirilmesinde fayda vardır. VERGİSEL DÜZENLEMEYE GİDİLEBİLİR Her ne kadar hukuk devleti içinde, kişiye veya sektöre özel uygulamalar doğru karşılanmasa da, ihracatçılarımız için farklı bir vergisel düzenlemeye gidilmesinde fayda olabilir kanısındayız. Özellikle Türkiye gibi vergi oranlarının oldukça yüksek olduğu ve dolayısıyla tüccarımızın fiyatlandırma politikalarında ister istemez dikkate almak zorunda kaldığı bu önemli hususta genel kuralı bozmakta yarar vardır. İhracatçı firmalardan düşük vergi almak yönünde bir öneriyi kamuoyunda tartışmaya açmak isteriz. | ||||
Bankaların kara tahtaları siliniyor | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||