Home page
Haber Menüsü


 
Timsah, nehir ve baş örtüsü
 
Kendimizi AB’ye bu kadar yakıştırıyoruz; neden bizim gündemimizde baş örtüsü varken birlik yetkilileri başka konulara öncelik veriyorlar?
 
Hakan Yaman
NTV-MSNBC
 
9 Aralık—   Biz ekonomi elden gidiyor diye endişelendikçe gündem başka konulara eğrilmeye devam ediyor. Son günlerdeki örnek: baş örtüsü. Siyasiler, gazeteciler ve koca profesörlerimiz; maç sonrasında ofsayt pozisyonlarını tartışır gibi, baş örtüsünün “kamusal alanımız”ın içine mi yoksa dışına mı düştüğünü ele alıyorlar.

   
 
       
   
MSNBC News Hakan Yaman: "No Logo" neden büyümeli?
MSNBC News Hakan Yaman: AKP, omlet ve ekonomik tabularımız
MSNBC News Hakan Yaman: Annemin küresel tişörtü
MSNBC News Hakan Yaman: Yeni ekonomiye yeni lisan
MSNBC News Hakan Yaman: Küfüre kocakarı reçetesi
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Bunları izlerken kafamda bir dolu soru oluştu. Bakın bu listede neler var?
* “Baş örtüsü”, dinci siyasetin simgesiyse, “açık baş” hangi siyasetin simgesidir? Eğer kamusal alan bütün siyasi simgelere yasak bölgeyse, neden bu ikinci simgeye yasak değil?
* Eğer kadınlarımızın neredeyse yüzde 40’ı, bir simge kullanacak derecede siyasileşmişse, neden mecliste sayıları bu kadar az?
* Türk kadınının daha “çağdaş” bir seviyeye gelmesine bu kadar hassasiyet gösterenler, neden okula gönderilmeyen kız çocuklarını okutmak veya hanımlara daha fazla iş olanağı yaratmak için aynı hevesle çalışmazlar?
* Uçları aşağıya dönük bıyık veya çember sakal, baş örtüsünden çok daha iyi bilinen siyasi simgeler değil mi? Bunlar kamusal alanda şimdiye kadar hiç sorun olmadı da neden şimdi baş örtüsüne tepki gösteriyoruz? Yoksa, gücümüz sadece kadınlara mı yetiyor?
* İran’a giden aydın kadınlarımız, örtünmek zorunda kalmaktan şikayet ederler. Biz de Türkiye’de kadınların başlarını zorla açmaya çalışıyoruz. Eğer belli düşünceleri ve inançları başkalarına zorla benimsetmek yanlışsa, bizim İran’dan farkımız nerede?
* Her fırsatta övündüğümüz sağlam demokrasimize ve savunma gücümüze rağmen, basit bir kumaş parçası, bizi neden bu kadar ürkütüyor?
* Diyelim ki, başı örtülü bir bayan Türk profesörü, ABD’de, gelişmekte olan ülkelerin kalkınması alanında çok önemli bir kuram geliştirdi. Bir de üstüne Nobel Ekonomi Ödülü’nü aldı. Bütün dünya profesöre, “Gel teorilerini bizde uygula”, diye yalvarıyor. Ama, profesör: “Ah! vatanım” diyor da başka bir şey demiyor. O zaman böyle bir kişiden, başı örtülü diye yararlanmayacak mıyız?
* Geçenlerde, Avrupa Parlementosu Karma Parlamenterler Komisyonu Türkiye Raportörü Arie Oostlander şöyle bir demeç verdi: “AB’ye girişte müzakere tarihi istiyorsanız, insan hakları esas alınacaktır. Çünkü AB ülkeleri için insan hakları ve hukuk üstünlüğü çok önemli. Çatışmaların sona ermesinden sonra çok şey oldu, ama işkence hala sürüyor. Ülke bütünlüğünün korunmasını anlarım, ama bu sırada yapılan bazı şeyler doğru değil. Bu açılardan Türkiye birliğe girmeye hazır değil. Geçmişte bazı hatalar yapıldı ve Türkiye Avrupa’da hala bu hatalarla anılıyor. Türkiye, olmazsa olmaz koşulları yerine getirmedikçe tarihten söz etmek doğru değil...”
       
ÖRTÜ MÜ, FÖN MÜ?
        Biz kendimizi kaptırmış halde, kadınların başı örtülsün mü, fön mü çekilsin yoksa üniversiteye perukla mı gelsinler onu tartışıyoruz, ama AB yetkilisi diyor ki:
       “Ülkenizde hala insan hakları ihlalleri görüyoruz ve bu yüzden AB’ye girmeniz zor.” Aklıma hemen bir soru geliyor: Madem kendimizi AB’ye bu kadar yakıştırıyoruz; neden bizim gündemimizde baş örtüsü varken birlik yetkilileri başka başka konulara öncelik veriyorlar?
       AB ile, daha kendi ülkemizin gündeminde bile anlaşamıyorsak, koskoca Avrupa’nın sorunlarını el birliğiyle nasıl çözeceğiz?
* Gelin şimdi biraz AB fantezisi kuralım. Diyelim ki, bizi yarın AB’ye alıyorlar. Öyle kuru kuruya olur mu; elbette bir anlaşma, bir tören filan düzenlenecek. Sonuçta çok uzun süredir beklediğimiz bayramsal bir gün bu. Üst düzey heyetimizi, Brüksel’e anlaşmayı imzalaması için uğurlayacağız. Elbette, törende baş örtülü başbakan hanımı, meclis başkanı eşi filan istemeyiz! Yanlış anlaşılmasın, kişisel değil; anayasamız kamusal alanda baş örtüsüne izin vermiyor ya, o yüzden...Şimdi, benim yanıtını bulamadığım soru şu: Brüksel’de imzayı attıktan sonra heyetimiz yurda döndüğünde, Türkiye artık Avrupa yasalarının hüküm sürdüğü bir ülke olacağına göre, karşılama töreninde baş örtüsü kabul edilebilir mi edilemez mi?
* Fantezi bu ya; var sayın ertesi gün de bir yöneticimiz önemli bir AB komisyonunun Türkiye ofisinin başına getirildi. Haliyle ofiste Avrupa’nın farklı ülkelerinden gelen personel de çalışıyor olacak; örneğin, Pakistan asıllı bir İngiliz vatandaşı ve onun da başı örtülü. Şimdi Türk yönetici, şu karmaşık kamusal alan teorimize göre bu AB vatandaşına da “gidin simgelerinizden arının işe öyle gelin” diyemeyecek mi? Bizi, böyle gelişmiş (!) uygulamalarımızdan dolayı AB’ye aldıklarına göre neden bu devlet yönetme birikimimizden onlar da yararlanmasın? Eğer yararlanmayacaklarsa, bizim Avrupa medeniyetine ne katkımız olacak?
       
TİMSAH VE BAŞ ÖRTÜSÜ
        Bu sorular, evrim geçirmesini ümitle beklediğimiz mevcut devlet anlayışımızla öyle kolay yanıtlanacak türden değiller. Geçenlerde izlediğim bir televizyon programında, iki yıl kadar önce, bir Afrika köyünde nehrin kıyısında çamaşır yıkarken timsahların saldırısına uğrayıp, ağır yaralanan bir kadınla röpörtaj yapılıyordu. Kadıncağız kurtulmuştu, ama vücudunda ve ruhunda derin izler kalmıştı. Deneyimini anlatırken bir yerde dedi ki: “Nehre her baktığımda yaralarım o günkü gibi acıyor.”
        Bizim irticayla baş örtüsünü karıştırmamız da, Afrikalı kadının nehirle timsahları özdeşleştirmesine benziyor. Biz aslında baş örtüsüne değil, onunla kafamızda ilişkilendirdiğimiz başka suçlara ve olası felaketlere tepki gösteriyoruz. Ama hukuk devleti ve güvenlik güçleri, zaten bu olasılıkları ortadan kaldırmak için varlar, öyle değil mi?
        Nietzsche’ye göre yargılar, gerçeğin yalandan bile daha tehlikeli düşmanlarıymış. Dünyayı ve olayları sorgulamak yerine, önyargılarımızla algılamaya daha ne kadar devam edeceğiz? Sadece geçmişi dikkate alıp, yargılarla ve vizyonsuz politikalarla geleceğe hazırlanmak, tıpkı arabayı sadece dikiz aynasına bakarak kullanmak gibi. Umarım çok yakın zamanda önümüze bakmaya başlayıp, baş örtüsü üzerine yapışıp kalan şu timsah-nehir sarmalını kırarız.
        Bundan sonra da ben, ne kadar bilimsel olursa olsun, bir tane daha “baş örtüsü doğru mu, eğri mi” tartışması izlemek istemiyorum. Boş duvara bakarım daha iyi.
 
       
    TOP5 Bankaların kara tahtaları siliniyor  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları