|
Ergenekonda 16 kişi daha gözaltında | |||
Seçim sonuçları netleşmeye başladığı andan itibaren pek çok kesimden karamsar bir ifadeyle aynı soru geliyor; Nolacak şimdi? Soru sahipleri karamsarlık gerekçesi olarak da AKPnin dine yaklaşımı, oyların yüzde 45inin Meclis dışında kalması gibi noktaları gösteriyorlar. Haklılar. Sonuçlara bu pencereden bakarsanız, demokrasi adına bile can sıkacak noktalar var. Yalnız Türkiye böyle bir tabloyla, çarpıklıkla ilk defa karşılaşmıyor ki? Sanki önceki seçimlerde baraj yok muydu, oyların tümü bihakkın parlamentoya yansıdı mı? Üstelik şu soru da hep aklıma takılıyor; Acaba AKP değil de aynı oranla iktidara gelen CHP ya da DYP olsaydı, bu itirazlar aynı şiddette dile getirilir miydi? Hiç sanmıyorum. Sanki asıl kaygımız demokrasinin zedelenmiş olması değil de, bundan sonra demokrasinin tehdit altında olduğu endişesi. Oysa bugünkü duruma farklı bakış açıları da var. Demokrasiye inanıyorsanız, halkın doğruyu bulacağına güveniyorsanız, aslında dün sandıktan çıkan sonuçlar Türkiyenin önüne büyük fırsatlar da çıkarıyor. TEK PARTİ İKTİDARI İSTEMİYOR MUYDUK? Bir kere en büyük fırsat bir tek parti iktidarının çıkmasıdır. Koalisyonlardan neler çektiğimizi hepimiz hatırlıyoruz. Son ekonomik krizlerin gerisinde de, AB yolunda yaşadığımız güçlüklerde de koalisyon ortakları arasındaki görüş ayrılığının büyük payı yok mu? Herkes demiyor muydu, ABye inanan, IMF ile anlaşabilecek güçlü bir tek parti iktidarı sorunu çözer?. İşte güçlü tek parti iktidarı. ABye inanıyor. Üstelik bunu uyum yasaları çıkarılırken sergilediği tavırla da kanıtladı. IMFyle anlaşmaya hazır. Tayyip Erdoğan bunu defalarca meydanlarda bile deklere etti. Üstelik ekonomi programı da IMF yetkililerini rahatsız etmedi. DİNCİLER Mİ, TOPLUMU GERECEKLER Mİ? Saf dil olmaya gerek yok, AKPnin türban dahil pek çok konudaki görüşünü biliyoruz. Ama paniğe de gerek yok. Toplumu germenin, devletle restleşmenin ne büyük bedelleri olduğunu en iyi bilen parti AKPdir, geldikleri gelenektir. İktidar olup muktedir olamamanın acısını en çok AKPliler çekmedi mi? Tayyip Erdoğan başta tüm AKPliler kavga etmek istemediklerini net biçimde dile getiriyorlar. Farklılarmış gibi davranılıp üzerlerine gidilmezse, hakları gaspedilmeye kalkışılmazsa kavga etmeye de gerçekten niyetleri yok görünüyor. Çünkü onlar şimdi kendilerini iktidarda ispat edip, kalıcı olmak düşüncesindeler. Diyelim ki akılcı davranmadılar, iktidar sarhoşluğu içinde yarın sabahtan itibaren türban yasağı, anayasa değişikliği diye ortaya çıktılar. Sizce şansları var mı? Şansları olmayacağı, Türkiye Cumhuriyeti devletinin buna müsade etmeyeceği defalarca ispatlanmadı mı? Burada kritik nokta, herkes CHP tek başına iktidara gelseydi ya da ANAP ya da DYP, nasıl davranacakdıysa AKPye de öyle davranmak zorunda. Siz risklisiniz, farklısınız denmeye başlarsa, AKPliler de biz farklıyız demeye başlayabilirler. ESKİLERİN TASFİYESİ FIRSAT DEĞİL Mİ? Son dönemde toplumun hemen her kesimi siyasette artık bir yenilenme gereğine inanmıyor muydu? Eski kadroların, köhnemiş zihniyetin değişmesi gerektiğini savunmuyor muydu. İşte fırsat. ANAP, DYP, MHP, DSP, SP Parlamento dışı. Ecevit bırakıyor; Bahçeli, Çiller çekiliyor; Yılmazın, Kutanın, Erbakanın eli kulağında. Bu partiler için büyük bir yenilenme fırsatı değil mi? Dahası bu yalnız tek tek partiler için değil siyasetin yeniden yapılanması için de büyük fırsat. Merkez sağda bütünleşme için bundan iyi ortam olabilir mi? TAYYİP-BAYKAL ELELE, TÜRKİYE ABYE... Biliyorum, zor, hafifce uçuk bir formülü sloganize ediyorum. Ama gerçekleşse müthiş olmaz mı? Düşünün AKP ve CHP, münhasıran AB için ele ele vermiş. Tayyip Erdoğan ve Deniz Baykal Avrupa başkentlerine birlikte gidiyorlar, Biz diyorlar Türkiyedeki iktidar ve muhalefet olarak ABye girme konusunda son derece kararlıyız, gerekli adımları birlikte atacağız. Tamam uçmayalım, ayaklarımız yere bassın. Diyelim ki Erdoğan ve Baykal değil ama AKP ve CHP kurmaylarından oluşturulan özel bir heyet, Avrupa başkentlerine gidiyor. Ellerindeki dosyada da atılacak somut adımlar var. AB bu tabloya ne kadar direnebilir? Uzatmaya gerek yok. AKP de dahil hepimiz demokrasiye inanıp, sonuçlarını kabullenip iyi niyetle bu tablonun fırsatlarından Türkiye adına yararlanmaya çalışacağız, ya da şu meşhur fıkradaki cehennemden çıkmaya çalışan Türkü ayağından çeken diğer Türk misali aramızda debelenip duracağız. Ben Tayyip Erdoğan ve Deniz Baykalı dinledikçe umutlanıyorum. Ümit Sezgin/ NTV-CNBC-e Ankara Haber Müdürü | ||||
Oyumu Prof. Ekrem Akurgal belirledi Sezer'i doğru anlamak Farklı bir seçim anketi ve çarpıcı sonuçları Bir demokrasi mayını: DEHAP olayı İsmail Cem yol ayrımında Önerge vermeyi beceremeyenler neyi, nasıl düzeltecek?... 1 Ekim taktik savaşları Doğru her zaman doğru mudur? Yanlışı çok, doğrusu yok bir seçim Yeni hükümet kurulmalı, 3 Kasım'da seçim yapılmalı "Örtün" bu tartışmayı!... Derviş "Süper CHP'li" mi olacak? |
|||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||