Home page
Haber Menüsü


 
Yeni bir dönemin başındayız
 
Bu dönemde uluslararası hukuk ve kurumsallaşma ön plana çıkacak, devlet tarafından düzenlenen ve sıkı denetlenen bir piyasa ekonomisi hakim olacak.
 
Erhan Aslanoğlu
NTV-MSNBC
 
1 Kasım—  Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana, Türkiye’de ekonomi politikaları 15 -20 yıllık dönemler itibarıyla liberalizm ile devletçilik arasında gidip gelmiştir. 1923 yılından 1929 yılına kadar olan dönem liberal ekonomi politikalarına ve serbest ticarete dayanmıştır.

   
 
       
   
MSNBC News Erhan Aslanoğlu: AB üyesi olacağız!
MSNBC News Erhan Aslanoğlu: İç talepten olumsuz sinyaller
MSNBC News Erhan Aslanoğlu: Hazine'nin borç senaryoları
MSNBC News Erhan Aslanoğlu: Yeter ki talep olsun!
MSNBC News Erhan Aslanoğlu: Avrupa Hareketi 2002
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Gerek serbest ticaret rejiminde sanayileşmenin ve ulusal bağımsızlığın kazanılamayacağı fikrinin ağır basması, gerek 1929 dünya ekonomik buhranı, 1930 -1945 döneminde Türkiye’yi korumacı ve devletçi politikalara yönlendirmiştir. 1946-1960 arası ise tekrar serbest ticaret ile liberal ekonomi politikalarının ağırlıklı olarak uygulandığı dönem olmuştur.
       Savaş yıllarında milli korunma kanunu çerçevesinde uygulanan aşırı müdahaleci politikalar ve buna bağlı olarak ülke içinde oluşan dinamikler Türkiye’yi liberal politikaları savunan Demokrat parti iktidarına götürmüştür. Aynı zamanda, IMF ve dünya bankası gibi kuruluşların oluşturulması, savaş sonrası Avrupa’nin yeniden inşasında ABD öncülüğünde devreye giren Marshall planı, dünya’da da liberal politikaları tekrar ön plana çıkarmıştır.
       
ANLAŞMALAR UZUN ÖMÜRLÜ OLAMIYOR
       Türkiye’nin 1946 - 1960 liberal ekonomi deneyimi makroekonomik istikrarsızlık ve ödemeler dengesi krizi ile sonuçlanmış ve Türkiye ilk IMF stand-by anlaşmasını 1958 yılında imzalamıştır. Bu da uzun ömürlü olamamış, 1960 askeri müdahalesiyle tekrar korumacı ve ithal ikameci sanayileşmeye (İİS) dayanan planlı döneme geçilmiştir.
       1960 - 1980 yılları arasında korumacı ve İİS politikalar sadece Türkiye’de değil benzer durumdaki birçok gelişmekte olan ülkede de uygulanmıştır. Savaş sonrası uygulanan serbest ticaret politikası Latin Amerika başta olmak üzere birçok gelişmekte olan ülkeyi olumsuz etkilemiş, bu politikalara karşı direnç de artmaya başlamıştır. Bu ülkelerin sosyalist sisteme kaymasından korkan IMF, Dünya bankası gibi uluslararası kuruluşlar da İİS politikalarını desteklemiştir.
       1970’li yılların ortasına kadar İİS politikalarını başarılı olarak uygulayan Türkiye, 1974 petrol şoku sonrası popülist politikalar sonucu tekrar krize girmiştir. Artan petrol fiyatları ve yüksek faizler dünya ekonomisinde durgunluğa ve enflasyona, yani stagflasyona yol açmıştır. Artan petrol fiyatları petrol üreticisi olmayan gelişmekte olan ülkelerin dış açığını arttırmış, bunu finanse etmek için alınan borçlar bu ülkelerin borç stoğunu yükseltmiştir. Türkiye de 1970’li yılların sonunda dış borç servisini yapmakta çok zorlanan bir ülke konumuna gelmiştir. Bizim durumumuzdaki ülkeler için tek çözüm, ihracat yoluyla döviz kazanmak olmuştur. Yani, 1980 sonrası ile beraber tekrar liberal politikalar ve serbest ticarete dönülmiştür.
       1980 - 1990 yılları arasında dış ticaretini ve finans piyasalarını büyük oranda serbestleştiren Türkiye, 1990 -2000 yılları arasında bu serbestleşmenin sonuçlarıyla karşı karşıya kalmıştır. Artan sermaye hareketleri ve dış ticaret açıkları ekonomideki oynaklığı ve krizleri arttırmıştır. Bu durumu sadece Türkiye değil gelişmekte olan birçok ülkede yaşanmıştır.
       
DEVLETÇİLİK VE LİBERALİZM İKİLEMİ
       Sonuç olarak, Türkiye’nin cumhuriyet tarihi boyunca liberalizm ile devletçilik ve korumacılık arasında gidip geldiğini görüyoruz. Bu dönüşümler dünya ekonomisindeki gelişmelerden bağımsız değil, paralel olmuştur. Söz konusu politikalardaki geçiş, bir uçtan diğer uca gidiş şeklinde olmuş, başlangıçta başarılı olsa bile sonu krizlere varmış, krizler iyi idare edilememiştir.
       2000’li yılların başında dünya ekonomisi yeni bir döneme giriyor. Liberalizmden sonra tekrar korumacı ve devletçi bir döneme girmiyoruz. Uluslararası hukukun, kurumsallaşmanın, talebi canlandırıcı keynezyen politikaların öne çıktığı bir dönem başlıyor. Bu durum Türkiye’ye de yansıyor, yansımaya da devam edecek. Yeni dönem ne aşırı liberalizm ne de aşırı devletçilik olacak. Devlet tarafından düzenlenen ve sıkı denetlenen bir piyasa ekonomisi hakim olacak. Devletin bu işi doğru olarak yerine getirebilmesi için kurumsallaşmış, kişilerden ve keyfiyetten uzak bir devlet yapısı oluşturulması gerekecek.
        Türkiye’de bu süreç başladı, bunun ne kadar sürede tamamlanacağını siyasi gelişmeler ve AB ile ilişkilerimiz belirleyecek. Bu nedenle önümüzdeki seçim ya da seçimlerin son derece önemli olacağını düşünüyoruz. Bundan 20-25 yıl sonra Türkiye iktisat tarihi incelenirken 2001 ve sonrası yeni bir dönem olarak tanımlanacak. Şu anda böyle bir dönemim başındayız, değişimler zaman alıyor. İleride Türkiye’nin bu değişimi ne kadar başardığı tartışılacak, 2000’lerin başında hangi yılda tamamladığı değil.
 
       
    TOP5 Bankaların kara tahtaları siliniyor  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları