|
|
1999 yılındaki Helsinki zirvesi sonrası, Türkiyenin AB üyeliğinin geri dönülmesi zor bir yola girdiğini düşünüyorum. Türkiye gerekli şartları yerine getirdikten sonra, AB Türkiyenin üyeliğini ancak geciktirebilir, tamamen ortadan kaldıramaz. Ağustos ayında geçen yasalar Türkiyenin gerekli şartları zorlanarak da olsa sağlayacağının güçlü bir işaretidir. Zaman içerisinde Türkiye uygulamada da önemli ilerlemeler kaydedecektir. AB raporlarında Türkiye aleyhine bahaneler bulmak zorlaşacaktır. Diğer taraftan, ABde çoğunluğun bilinçli ya da bilinç altında Türkiyenin tam üye olmasını istemediği ve bundan son derece korktuğu görüşüne de katılıyorum. Aslında bu sadece Türkiye için değil, Romanya ve Bulgaristan gibi üyeliğe çok yakın diğer aday ülkeler için de geçerlidir. Aday ülkeler eninde sonunda şartları sağlayacağına göre, AB için en olası seçeneklerden birisi, mevcut kendi yapısını değiştirmektir. REFERANDUM GÖSTERGE OLACAK Yarın İrlandada gerçekleşecek olan referandum bu değişimi daha fazla gündeme getirecek öneme sahiptir. İrlandalılar ABnin 27 ülkeye kadar genişlemesini öngören Nice anlaşmasını ikinci kez oylayacak. Eğer bu oylamada yüzde 50 üzerinde Hayır oyu çıkarsa, AB genişlemesinin hukuki ve siyasi çerçevesini çizen yeni bir anlaşmanın yapılması gerekecek. İrlanda da Hayır diyenlerin temel gerekçeleri, birliğin genişlemesi sonucu ülke başına tarımsal desteğin azalacağı ve işgücünün serbest dolaşımı sonucu işsizliğin artacağı beklentisidir. Bu korkunun sadece İrlandada değil ABnin mevcut diğer üyelerinde de olması çok normaldir. İrlanda referandumunun sonucu ne olursa olsun, ABde bir değişim süreci başlamıştır. İrlanda referandumundan Hayır çıkarsa bu değişim hızlanacaktır. AB için tek bir anayasanın hazırlıkları sürmektedir. Bu anayasa güvenliktan dış politikaya kadar birçok konuda ABnin yapısını netleştirecektir. Bunun yanında, ortak tarım politikası ve işgücünün dolaşımını düzenleyen kuralların yeniden belirlenmesi tartışılmaya başlanmıştır. Tarımsal destek azalırken işgücünün dolaşımına sınırlamalar gelebilir. Bizim görüşümüz, ABnin bu yeniden yapılanması sırasında mevcut üyelerin, olası yeni üyelerden bazı ayrıcalıkları olacağı yönündedir. Bu, Birleşmiş Milletlerin 5 daimi üyesi olan güvenlik konseyine benzeyebilir. Adı konsun ya da konmasın, AB içinde örneğin Avrupa Süper Birliği gibi bir yapı olabilir. Bu tür değişimleri geçiren ABye Türkiyenin ya da Bulgaristan ve Romanya gibi ülkelerin üye olması sorun olmayacaktır. Sınırlı tarımsal destek ve sınırlı işgücü dolaşım hakkı ile katılan Türkiyenin ABye maliyeti zaten fazla olamaz. Türkiye AB şartlarını teori ve pratikte gerçekleştirdiğinde üye olabilir, fakat o tarihdeki AB şu andakinden daha farklı olacaktır. ŞARTLAR SAĞLANACAK Sonuç olarak, AB üyeliği safhasına gelen Türkiye, enflasyonun olmadığı, istikrarlı, daha demokratik, para olarak Euro kullanan, AB ile gümrük birliği olan bir ülke olacaktır. Türkiye er ya da geç AB şartlarını sağlayan bir ülke olacaktır, yararımıza olan bunun en kısa zamanda gerçekleşmesidir. Bu şartları sağladıktan sonra, ister AB üyesi olalım ister olmayalım büyük miktarda iç ve dış yatırım gerçekleşecek, ekonomik refahımız mutlaka artacaktır. | ||||
Bankaların kara tahtaları siliniyor | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||