|
|
Zaten açıklanan rakamlar, Türkiyede herkezin ve her sektörün geçen yıla göre daha iyi olduğunu ve büyüdüğünü ortaya koymuyor. Örneğin, bu yılın 2. çeyreğinde GSMH geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 8.8 büyürken, aynı dönemde işsizliğin yüzde 6.9dan yüzde 9.6ya çıktığını görüyoruz. Eğitimli gençler arasındaki işsizlik daha da vahim, yüzde 23.7den yüzde 27.2ye çıkmış. Üretim artarken, bunu hissetmeyen, işini kaybedenlerin sayısı hızla artmış. İşini kaybetmeyenlere de hayatın hiç kolay olmadığını kendimizden ya da çevremizden rahatlıkla izleyebiliyoruz. En son resmi istatistiklere göre, bu yılın 1. çeyreğinde üretimde çalışan kişi başına kazanç endeksi, geçen yılın aynı dönemine göre reel olarak yüzde 17 gerilemiş. Genel olarak, üretimi arttırdığımız, tüketemediğimiz ya da tüketimi ciddi olarak kıstığımız, ürettiğimizin çoğunu ihraç ettiğimiz bir dönem yaşıyoruz. Açıkçası bu, borcu yüksek olan ve krize giren bir ekonominin yaşaması kaçınılmaz olan bir durumdur. Ekonomik büyümenin faydalarını, ancak istihdamı, reel geliri ve tüketimimizi ciddi olarak arttırabildiğimizde hissedeceğiz. ÜRETİM ARTIŞI SEKTÖRLERE YAYILMADI Tekrar baştaki sorumuza dönersek, beklenenin üzerinde gerçekleşen üretim artışı tüm sektörlere yayılmış değil. Yılın ilk 6 ayında, GSMH yüzde 4.7 büyürken, inşaat sektörünün yüzde 5.3, madencilik sektörünün yüzde 4.2, mali kuruluşların yüzde 8.5 daraldığını izliyoruz. İşsizliğin en çok arttığı sektörler de bu sektörler olmuştur. Krizi en fazla hissedenlerin bu sektörlerde, özellikle de kalifiye elemaların çalıştığı finans sektöründe olduğunu net bir şekilde görebiliyoruz. Eğitimli gençlerin işsizlik oranı da bu gözlemi desteklemektedir. Sanayi sektörü ise şu ana kadar krizden en az etkilenen sektör görünümünde. İhracatın buna destek olduğu açık, fakat yine de böylesine bir krizden sonra Türkiyede sanayi sektörünü ayakta tutan faktörler mikro düzeyde ciddi olarak araştırılması gereken bir konudur. Sanayi üretimindeki artış, IMFnin onayladığı resmi tahminlerin de oldukça üzerindedir. Doğru politikalar oluşturabilmek için Türk sanayinin yapısını daha iyi anlamamız gerekiyor. KRİZ HEM EKONOMİK, HEM SİYASİ Son olarak siyasete dönersek, gazetelerdeki milletvekili transferi ya da partilere Hazine yardımı gibi haberler, siyasetin de ticari sektörlerden fazla farkı olmadığını gösteriyor. Türkiyede yaşanan krizin sadece ekonomik değil, siyasi bir kriz de olduğunu hepimiz biliyoruz. Kriz değişim gerektirir. Toplum olarak bu değişimi hissedersek, umudumuz ve güvenimiz artacak. Son 1-2 aydır toplum olarak umutlanmaya çalışıyoruz. Fakat açıklanan milletvekili aday listeleri, Türkiyeyi yönetmeye aday bazı partilerin bu değişime tüm gücüyle direndiğini gösteriyor. Ne siyasi partiler yasası, ne seçim yasası değişiyor. Radikal Gazetesinden İsmet Berkanın bu konudaki eski tas eski hamam yorumu olan biteni açıkça özetliyor. Fakat Türkiye siyasette yeni tas yeni hamama mutlaka kavuşacak. 2000 yılında uyguladığımız ekonomik programa direnç başlayınca 2001 yılında krizle karşılaştık. Anlaşılan siyasetde yeni krizler bizleri bekliyor. | ||||
Bankaların kara tahtaları siliniyor | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||