|
|
İngilizcede Yeni Kelimeler Sözlüğü terimi şöyle açıklamış: Küçük bir ofisten veya evden yönetilen, bir veya iki kişiden oluşan şirket. Ayrıca New Yorkda bu tip şirketlerin yoğun olduğu SOHO bölgesi de kısaltmaya ilham vermiş. SOHOları, son yirmi yılın bilgi teknolojisi yuppieleri sayılan freelance kişi-şirketler olarak da adlandırabiliriz. Bu arada, ben tam bir sözlük sevdalısıyım, ev ofisimde (!) her tür sözlük kol mesafemdedir. İşte bunlardan Cynical Dictionary (sinik, alaycı sözlük) freelancei şöyle tariflemiş: Yöneticilere nasıl çalışmaları gerektiğini öğreten işsiz kalmış kimse. 1980lerde başlayan telekomünikasyon teknolojilerindeki gelişmeler ve iletişim maliyetlerinin ucuzlaması freelance çalışma biçiminin önünü açıyordu. İşlerin, dışarıdaki kişilerce daha kaliteli ve ucuza yapıldığını fark eden şirketler giderek daha çok işi freelancelere sipariş etmeye başladılar. Geçtiğimiz yıllarda ABDde yapılan bir araştırma, yöneticilerin yüzde 56sının freelancelerle çalışmaktan çok memnun olduğunu saptamış. BÜYÜRKEN HAFİFLEMEK Mİ? İş dediğimiz şey iletişimden ibarettir, işyerleri de aslında koordinasyon merkezleridir. 21. yüzyıl iletişim teknolojileri sağolsun, iş yapmak için artık aynı mekanda bulunmak şart değil. E uluslararası dev şirketler durur mu? Teknolojinin rüzgarıyla gurbet pazarlarında önlerden yer kapmak ve daha bol kepçe cirolara hükmetmek için harekete geçtiler bile. Ama daha uzağa gitmek için daha cüsseli gemiler inşa etmek gerekiyor. Bugün megaşirketler birleşme ve satın almaları artık olağan işlerden sayıyorlar. Compaq, Digitalı alıyor, HP de Compaqı. Citibank, Travelers ile birleşiyor. Otomotiv ise başka bir alem; yakında sadece 5 veya 6 firma kalacağı söyleniyor. Daha abartılısı, ileride ulusların değil dev şirketlerin vatandaşı olacakmışız. Hadi canım siz de! Peki o zaman milliyetçilik ne işe yarayacak? Neyse konumuz bu değil... Bütün bunlar olurken, yüzeyin hemen altındaki ters akıntılar şirket yapısını başka bir biçime doğru sürüklüyor. Dev organizasyonlar büyürken hantallaşacaklarına, çözülüp hafifliyorlar. Orhan Velinin dediği gibi: Bir acayip bilmece. Deneyimli çalışanlar bu sırada şirketlerden ayrılıp daha küçük firmalara geçiyorlar, ya da kendi şirketlerini kurarak freelance veya geçici çalışan (temp) olarak ayrıldıkları şirketlere hizmet satmaya başlıyorlar. Bazı firmaların çalışanlarına, iş kurmaları için maddi destek sağladığını bile okuyoruz. Gelecekte, dev şirketlerin bordrosunda sadece yönetim kurulu üyelerinin olacağını düşünenler bile var. 25 sene önce ABDde, beş çalışandan birisi, Fortune 500 listesindeki bir şirketin elemanıyken, bugün bu oran onda birin de altına düştü. Şimdi sıkı durun; Amerikanın özel sektördeki en büyük işvereni kim dersiniz? GE mi, yoksa GM mi? Bilemediniz; en büyük patron Manpower Inc.; firma bir yılda tam iki milyon freelance bireyi geçici işlere yerleştirmiş. TÜRKİYEDE İŞLER NASIL? Yakında ikinci yılını tamamlayacak tanrı misafiri krizimiz, kapasitesi ve deneyimi uluslararası kalitede birçok freelance yarattı. Etrafınıza bakın, özellikle son 4-5 yılda, tek başına çalışmaya başlayan tanıdıklarınızın çoğaldığını fark edeceksiniz. Onlardan bazen komik hikayeler de çıkmıyor değil. Bir arkadaşım, yıllarca takım elbiseyle çalıştıktan sonra, freelance hayatının çömez döneminde, evde nasıl bir iş kıyafeti seçeceğine uzun süre karar veremediğini anlatmıştı. Kendi cümleleriyle: Pijamalar dikkatimi dağıtıyordu. Gömlek-pantalon kombinasyonu ise fazla resmi kaçıyordu. Bir başkası, yeni kurduğu şirketi onaylamak için evlerine gelen vergi dairesi görevlisinin, kendisine işyeri diye gösterilen -yatak odasının solunda, tuvaletin yanında- küçük çalışma odasını ironik teftişini, ilk freelance deneyimi olarak anlatıyordu. Kim bilir, belki onların çoğu için bu kötü dönem sonu hayırlı bitecek bir başlangıçtır. Eğer fırsatları iyi değerlendirirseniz, ilk bakışın felaketlerini gizli lütuflar haline dönüştürebilirsiniz. HENÜZ HAZIR DEĞİLİZ Bunlar güzel de biz freelanceliğe tam alışamadık. Freelance sayısı ekonominin mimarisi ile doğrudan ilintili. Türkiyenin endüstri yapısı nedeniyle bu tarz çalışma alanı hala çok sınırlı. Bilgi teknolojileri ve yaratıcılığa dayanan sektörlerden ekmek yiyen ekonomilerde freelanceler daha kolay gelişip büyüyebiliyorlar. Örneğin ABDde, bilgiye ve yaratıcılığa dayanan sektörler, ekonominin neredeyse üçte birini oluşturuyor... Şirketlerimizde freelancelerle çalışma alışkanlığı tam oturmadı. Tanımlanmış ve yerleşmiş prosedürler yok. Kendi içlerine kapalı eski tip yönetimler, hala süt için inek beslemeyi doğru kabul ediyorlar. Hatta işleri dışarıda daha ucuza ve daha kaliteli yaptırmak yerine, her proje için işe yeni eleman almayı tercih ediyorlar. Şirketin başarısını, çalışan sayısıyla ölçenler çoğunlukta. Öte yandan ülkedeki freelance beceri ve deneyim arzının da yeterli derinlikte olduğu söylenemez. Bu tarzı benimseyecek kişide en az 10 senelik birikim sermayesi olması şart. Örneğin, çalıştığım yabancı ortaklı organizasyonun Avrupadaki merkezlerinde freelance olarak iş yapanların hemen hepsi, en az 10-15 sene bu şirkette çalışmış kişilerdir. Bizde ise bu kıdemdeki profesyoneller daha yeni yetişiyor. Bu başlık altındaki bir başka engel de Türk profesyonelinin değer yargıları. Biz hala ismi bilinen şirketlerdeki bir yöneticilik pozisyonunu, sevdiğimiz işi yapmaya tercih ediyoruz. Yani açık söylemek gerekirse makam ve rütbe meraklısıyız. Çevremizdekilerin düşüncelerini iç sesimizden daha gür duyuyoruz. Böyle olunca da freelance yaşam tarzı, bazılarımız için fazla maceracı kaçabiliyor. Hastalıklı bir ekonomi, freelance gelişimi için çok elverişli bir ortam sağlamıyor. Çünkü zor dönemlerde işlerini ilk kaybedenler taşeronlar oluyor, projeler erteleniyor, ödemelerde sıra en son onlara geliyor. Türkiyede freelancelerin iş yaratmak için kapı kapı dolaşmaları gerekiyor. Bu da zaman ve değer kaybı demek. Ayrıca işlerini geliştirebilmek amacıyla finansman sağlarken neredeyse bireysel tüketicilerden daha çok zorlanıyorlar. Oysa gelişmiş ekonomilerde, şirketlerin aradığı yetenek ve deneyim ile freelanceleri buluşturan, tıpkı eş bulma ajansları gibi çalışan aracı şirketler var. Aynı şirketler, belli ürün ve hizmetleri de satın alıp düşük fiyata freelancelere sunuyorlar. FREELANCE FELSEFESİ Hal böyleyken, freelance çalışma ve hayat tarzının kısa dönemde, kalifiye işsizlerimizin tümüne kurtuluş sağlayacağını iddia etmek biraz epik olurdu. Asıl bu fırsatla başka bir noktaya değinmek gerek. İleride şirketinizin bordrosunda kalmaya devam etseniz bile, dışarıda sizin işinizi, sizden daha ucuza ve iyiye yapacak birilerinin olması, sizi kendinizi geliştirmeye zorlayacak. Öyleyse şirketimde bu işi en iyi bilen kişi benim demekten vazgeçip, sektördeki en iyi profesyonel olmayı kafaya koymalısınız. Şu soruyla işe başlayabiliriz: Eğer ben bir freelance olsaydım şirketim benimle çalışır mıydı? Yoksa siz hala şirketim sağolsun, beni potansiyel yönetici olarak seçti ve bana özel bir kariyer planı hazırladı mı diyorsunuz? Hadi yapmayın; sizin müdürlük zamanınız geldiğinde, bölümünüzün hala var olacağından emin misiniz? | ||||
Bankaların kara tahtaları siliniyor | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||