|
![]()
![]() | ![]() ![]() | ![]() | ![]() | |||||||||||||||||||||||
|
![]() ![]() |
![]() |
|||||||
|
|||||||
![]() |
Eğer söz konusu borçlu devlet ise ve IMF araya girerse, IMF borçlu devletin borç ödeme kapasitesini artırmaya çalışır. Dikkat etmek gerekirse, IMF borç alma kapasitesini değil borç ödeme kapasitesini artırmaya çalışır. Borç alma kapasitesi ekonomi büyüdüğü zaman artar. BORÇ ÖDEYEN KAZI ÖLDÜRMEMEK GEREK Borç ödeme kapasitesi ise ekonomi küçüldüğü zaman artar. Buradaki espri kişi ve kurumların tüketmeyip tasarruf etmesi ve tasarrufları ile yatırım malı almayıp, borçlarını ödemesidir amaçlanan. Ama eğer borç öderken üretim azalırsa sorun olur. Çünkü üretim azalınca tasarruf oranı artsa bile, tasarruf edilen tutar azalabilir. Buradan çıkan sonuç borç ödeyen kazı öldürmemek gerektiğidir. IMFnin yeri geldiğinde bu noktaya da dikkat etmesi kaçınılmaz olacaktır. Yani ülkenin borç ödeme kapasitesini oransal olarak yükseltirken, ödeme yapılabilecek tutarı düşürtmemek. BÜYÜME TASARRUFLA-KREDİYLE OLUR Ekonomik büyüme tasarruf ile olur. Tasarrufun diğer bir adı da kredidir. Eğer yurt içinde tasarruf yapılamıyorsa, yurtdışından tasarruf ithal edilebilir. Borç, kredi alınabilir. Bütün borç verenlerde olduğu gibi, yabancı borç verenlerde, verilen borcu faizi ile geri alabilecekleri hesabını yaparlar. Bu borç alanın, borcu daha iyi değerlendirme imkanı olduğu ve borcun faizinin üstünde getiri sağlayabileceği düşüncesinden yola çıkılarak yapılır. Eğer borç veren buna inanmıyorsa, ve buna rağmen borç veriyorsa, borç verenin amacı faiz geliri değil, borç karşılığında alınacak fiziki teminatı (örneğin gayrimenkul) veya sosyal tavizleri ele geçirmektir (örneğin vergi indirimi). DEVLET NE KADAR TASARRUF İDARE EDİYOR, ÖZEL SEKTÖR NE KADAR? 1980-2000 dönemi makro veriler analiz edildiğinde, büyümenin yurtdışından net sermaye girişi (kredi, borç, tasarruf) sayesinde olduğu açıkça görülmektedir. Borcun esas kullanıcısının da devlet olduğu görülmektedir. Özel sektör bu dönemde yurtdışından devletten daha fazla borçlanabilmiştir fakat aldığı dış borcu yine devlete satmıştır. Yani özel sektör yurtdışı ile devlet arasında aracılık yapmıştır. Devlet de özel sektöre bu borç kadar tahvil satmıştır. Bu şekilde devletin temin ettiği kaynak 60 milyar dolardır. Bu rakamı devletin 85 milyar dolarlık iç borç tutarından düşersek, devletin yurtdışı kaynağa dayanmadan çıkardığı iç borç tutarını buluruz, 25 milyar dolar. Devletin toplam borç yükümlülüğünde ki son kalemde kendisinin bizzat yurtdışından aldığı borç olan 55 milyar dolarlık tutardır. Bu üç kalemi topladığımız zaman 60+25+55 = 140 milyar dolar olan rakama ulaşırız. Bu rakam devletin kullandığı toplam tasarruf miktarıdır. (2001 yılının milli gelirinin yüzde 96sı , 2000 yılı milli gelirinin yüzde 70i) Diğer bir deyişle, son 20 yılda devlet 140 milyar dolar kredi kullanmıştır. Buna karşın bankaların yarattığı kredi 25 milyar dolardır. Toplam yaratılan tasarruf (borç) 165 milyar dolardır ve bunun 68 milyon nüfusa böldüğümüzde kişi başına 2400 dolar olmaktadır. Bu rakam aynı zamanda 2001 itibarıyla kabaca kişi başına düşen yıllık üretim değeridir (milli gelir). Bu kaba bir ölçü ile o ülkede kamu, özel, banka her grubun borçlanabilme kapasitesinin dolduğunu gösterir. Çünkü bir yıllık geliriniz ile sadece anapara borcu ödeyebilmektesiniz. TASARRUFLARIN (BORCUN) FAİZİNİ ÖDEMEK İÇİN HER YIL NE KADAR BÜYÜME? Bu aşamadan itibaren ekonomik büyümeniz karşılığında elde edeceğiniz para ile (kişi başına gelirin bir yıldan diğerine artış farkı) faiz ödemeniz gerekir. Eğer bu borcun ortalama maliyeti yüzde 10 ise, kişi başına milli geliri her yıl yüzde 10 artarsa, ekonomik büyümeden elde ettiğiniz geliri tamamen faiz olarak ödeme yapacağınız anlamına gelmektedir. Her yıl yüzde 10 büyümek imkansız bir durumdur. Hele hele yüzde 10un altında bir büyüme olursa, bu durumda kişilerin mevcut gelirinden de (tüketim ve planlanan yatırımından) vazgeçerek, faiz ödemesi yapması gerekir, bu uzun süre tahammül edilebilir bir durum değildir. BORÇ YÜZÜNDEN KÜÇÜLME KISIR DÖNGÜSÜNDEN NASIL ÇIKILABİLİNİR? ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() NE KADARLIK YABANCI VE YASTIKALTI DİREKT YATIRIM GİRİŞİNE GEREKSİNİM VAR? Yukarıdaki dört unsurdan ilk üçünde kısa ve uzun vadede fazla bir mesafe alınamayacak olunması arayışları, dördüncü unsur üzerinde yoğunlaşmaya itmiştir. Avrupa Birliğine üye olmak veya üyelik müzakeresine kesin davet almış olmak, yabancı yatırımcılara ve yastıkaltına yeterince güveni sağlayacak bir unsur olarak görülmektedir. Gereksinim duyulan kaynak ihtiyacı cevabı finans matematiği ile yıllık rakamlara indirilebilinir. Burada en önemli unsur girecek olan kaynak miktarı ve ekonomik büyümenin buna nasıl tepki vereceğidir. Tepkinin olumluluk ölçüsü arttıkça, borcun faizi düşecek ve devletinde faiz dışı fazlası artacaktır. Dolayısıyla, olumlu tepki arttıkça, ihtiyaç duyulan kaynak miktarı azalacaktır. Bizim tahminlerimize göre 3 ila 4 yıl boyunca ortalama yıllık 4 milyar dolar civarında bu tür kaynak girişi, bizi borç yüzünden küçülme kısır döngüsünden çıkarabilecektir. (Girişlerin devam etmesine daha sonraki yıllarda da ihtiyaç olacaktır). Bunun gerçekleşmemesi durumunda bu tür kaynaktan daha fazlasını küçülerek temin etmek zorunda kalabileceğiz, eğer ki nahoş olan ikinci tedbir uygulanmaz ise, ki bu durumda küçülmeye yol açacaktır. | ||||
![]() |
|||
![]() |
|||
![]() |
|||
![]() |
|
![]() |
|||||||||||||||
![]() ![]() ![]() |
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||
![]() |