|
|
Bu kamu bankalarına verilmiş olan tahvillerin erken itfası şeklinde olacak. Diğer bir deyişle devletin kamu bankalarına olan borcu azaltılmış olacak. Bu şekilde borç stoğu değişmez iken kamu bankalarına kaynak aktarılmış olacak. Kamu bankaları da, herhalde, bu yeni kaynağı KOBİlere kredi vermekte kullanacak (Kamu bankalarının 2002de açık vermeyeceğini varsayarsak... Aksi takdirde yeni kaynak yine banka gelir gider açığını kapatmaya gider). Büyümenin önündeki en büyük engel olan kredisizlik, bu şekilde biraz aşılmış olacak, tabiki bu krediyi kullanmak isteyen KOBİ olursa. BORCU ÇEVİRMEDE RİSKLİ OLAN KISIMI ARTACAK Kamunun kamu bankalarına olan borcuna hep çevirme riski sıfır olan borç olarak bakılırdı ve bu endişeleri azaltırdı. Şimdi Kamunun özel sektöre ve yurtdışına olan borcu artınca, çevirme konusunda insiyatif kamu olmayan kesime geçmekte ve bu borç çevirme riskini artırmakta. Bunun karşılığında ise özel sektöre kredi aktarılmakta. ASLINDA ÖZELDEN GELEN PARA YİNE ÖZELE GİTMEKTE Özel sektörde para fazlası olanların, yine özel sektörde parası az olanlara parasını borç vermekten kaçınması, kamuyu böyle bir yöntemi bulmaya yönlendirmiştir. Kamu özel sektöre aracılık görevi yapmaya aday olmuştur. Ama borç çevirme riskini yüklenerek. İLAVE 9 KATRİLYONLUK FİNANSMAN NEREDEN GELECEK? İlave 6 katrilyonun yurtdışından planlanın üstünde borçlanma ile sağlanabileceği ve geri kalan 3 katrilyonun da iç piyasada özel sektörün Hazineye daha fazla borç vermesi şeklinde sağlanabileceği planlanmakta. Aslında Ocak-Nisan arasında bu rakam 6.5 katrilyon olmuş bile. Özel sektör bu kaynağı nereden buldu da Hazineye verdi diye sorulacak olursa, cevabın tasarrufun artması olacağı söylenebilir.(tüketimin azaltılması ve paranın Hazineye borç verilmesi). Fakat kanımızca Hazinenin bu dönemde ödediğinden 6.5 katrilyon daha fazla borçlanabilmesi, bazı bankaların döviz açık pozisyonlarını artırması neticesinde elde ettikleri TLleri ile devlete daha fazla borç vermesi sayesinde olmuştur. Ellerinde Türk Lirası olmayan ama nakit döviz olan bazı bankalar ellerindeki nakit dövizi, ellerinde TL olan bazı bankalara veya Merkez Bankasına satmışlardır. Bunu Merkez Bankası bilançosunda APİ rakamlarındaki değişmelerden ve mevduat hareketlerinden izleyebiliyoruz. Merkez Bankasına verilen gecelik TL borç azalırken (döviz alındığından), TL mevduatları artabilmektedir, üstelik döviz mevduatları değişmez ve hatta biraz artarken. TL mevduatı artan bankaları, elindeki dövizi satıp bununla kendisine mevduat yapan ve bu mevduat ile kendisine Hazine Bonosu alan bankalardır. EK BORÇLANMANIN 3.5 KATRİLYONA İNECEĞİ ÖNGÖRÜLÜYOR Hazine Nisandan Aralık 2002ye kadar, bu 6.5 katrilyon liralık ilave borçlanmanın 3.5 katrilyona gerileyeceğini tahmin ediyor olmalı. Bu tahmin bankaların açık pozisyonlarının bir kısmını kapayacağı beklentisinden hareket edilerek yapılmış olabilir. Ama Hazine yine bu dönemde özel sektörün yurt dışına yapacağı döviz cinsinden borç ödemelerine kaynak temin etmek için özel sektörün elindeki Hazine Bonolarının bir kısmını satacağını tahmin etmiş de olabilir. Yılbaşında özel seköre olan borçlarının yüzde 15ni net ödeyeceğini tahmin eden Hazine şimdi yaptığı tahminde özel sektörden net yeni borçlanabileceğini tahmin etmektedir. Bu noktaya gelinmesindeki sebep öncelikle faiz dışı fazla da istenilen düzeye gelinememiş olması önemli rol oynamış olmalı. Diğer deyişle, net ödeme yapacak olan parayı devlet temin edemedi, çünkü vergi gelirleri beklenen düzeyin altında kaldı. Fakat bu arada kurun yavaşlaması ile devlet borcu satın almak cazip hale geldi. Bu durumda en makul plan daha fazla borçlanmak oldu. Eğer bu ilave borç kamu bankalarına aktarılabilirse, ekonomik büyümenin teşvik edilme imkanı yaratılabilecek, eğer başarılı olunursa artan ekonomik faaliyet devletinde daha fazla vergi toplamasını sağlayabilecek ve bu da faiz dışı fazlayı artırarak borç büyüklüğü üzerinde yeniden kontrol sağlanması imkanını yaratabilecek. PLANIN BAŞARIYA ULAŞMA ŞANSI Yurtdışından ilave borçlabilme tahmini zor olan taraf. Ama yurtiçinden sağlanacak 3 ila 6 katrilyon konusunda zaten başarı sağlanmış durumda. Merkez Bankasında atıl duran TL ile bazı bankaların kasalarında atıl duran döviz birbiriyle eşleşmiş ve buradan çıkan enerji Hazine kağıtlarına aktarılmıştır. Ama hemen ekleyelim, burada bazı bankalar kur riskine karşı korumasız hale gelmiştir ve devletin de borç stoğunun içindeki borç çevirme riski yüksek olan kısmı artırmıştır. Bankaların kur riski gerçekleşirse bunun devletin yükleneceğini bildiğimize göre, Hazinenin bu yeni planının maliyeti kur riski ve borç çevirme riskinin artmasıdır. Bu durumda Hazinenin ya kur politikasında TLsının değerlenmesini desteklemesi ya da bankaların ellerindeki TL kağıtları yine dövizli kağıtlar ile swap, takas edilmesini istemesi gerekebilir. Ama bunun bankalar tarafından isteneceğini tahmin etmiyoruz, çünkü böylesi bir durumda bankalar TL yatırımlarından para kaybetmiş olacak ve devletin İstanbul Yaklaşımı vesayeti altına girmek zorunda kalabileceklerdir. Dolayısıyla böylesi bir takas işleminin İstanbul Yaklaşımı sürecinin nihayete ermeden gerçekleşmesini beklememek ama sonrasında ise beklemek gerekir. | ||||
Bankaların kara tahtaları siliniyor | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||