|
|
Haklıdırlar da, dünyanın neresinde böyle bir sisteme geçiş olsa döviz kuru önce olması gerekenin çok üstüne çıkmış, sonra çok altına inmiş, ama zaman içinde dalgalanma azalmış. Eğer dünya veya o ülke çok büyük şoklara maruz kalmamışsa da bir süre sonra gerçekten makul bir düzeye oturmuş. Tabii, makul düzey lafını çok dikkatli kullanmak lazım. Çünkü sermaye giriş-çıkışını dengeye getiren kurla, cari işlemleri dengeye getiren birbirinden çok farklı olabilir. Ama, bu yazının maksadı teknik tartışmalarla beyninizi bulaşık makinasına sokmak değil. O konuyu başka bir yazıya saklıyorum (Editörün Notu: Yani, hergele bu konuyu daha yeni ders kitaplarında okumaya başladı, bir şeyler öğrenince gelip bize satacak). Yazının amacı kurun nereye gideceği ve kamu otoritesinin bu konuda nasıl bir tutum alacağı. KURUN OYNAKLIĞI Önce şu gerçekle başlayalım. Kurun oynaklığı bağımsız bir olgu değil, Türk halkının bir kaç yıldır kendini içinde bulduğu manik-depresif yaşam tarzının bir sonucu. Eğer halkımız sakinleşmezse, kurun dengeye oturması filan çıkmaz ayın son Çarşambasına kadar sürer. Daha önce de yazdığım gibi, Türkiye çok büyük bir değişim süreci içinde, bu çalkantı ve onun yarattığı ruhsal hezeyanların sona ermesi yıllarla değil on yıllarla ölçülür. Yani, bazen tedbir şart. Ayrıca, sorun kurun oynaklığı veya hızla değer kazanması değil, Türkiyede bu kur riskinin sigortalanamaması, yani türev piyasaların olmaması. Böyle piyasalar olsa ve çalışsa, ihracatçı daha az nara atacak. Ama, bu da ilerde girmeyi planladığım bir konu (Editörün Notu: Bu konuda bir şeyler biliyor olabilir. Son günlerde türev piyasalar uzmanımız Ateşhan Aybars daha az dövüyor hergeleyi). Şu anda trend TLnin hızla değer kazanması yönünde. Sebepleri sayalım: Bankalar döviz mevduat faizlerini çok hızlı aşağı çektiler, ama TL bazında reel faiz hala çok yüksek-halkımız hızla TLye dönüyor. İthalat talebi yok, işçi tatili ve turizm sezonu başlıyor. IMF ve Dünya Bankasından çuvalla para geliyor. Yabancı yatırımcı borsada yok, ama bonolarda vahşi pozisyonlar alıyor. AŞIRI DEĞERLİ KUR BAŞA BELA Bu trend doğal olarak sonbahara kadar devam eder. Oğlanı başıboş bırakırsan, ya Satanist olurmuş, ya Moon tarikatına katılırmış hesabı, her ne kadar TCMB kur umurumda değil, ben enflasyona bakarım diyorsa da, diğer kamu otoriteleri kurun başıboş kalmasına müsaade edemezler. Çünkü, aşırı değerli kur başa tam bir bela. Halkımız kendini yine zengin hisseder, Paris-Romada para yemeye başlar, ihracatçının nefesi kesilir ve en kötüsü milyarlarca dolar sıcak para mali piyasalara girer, bir köpük oluşur, patlayınca da hepimiz OMOyla yıkanmış gibi pırıl pırıl oluruz. Peki, ne yapılabilir? Birincisi, döviz kuruna müdahale etmek istiyorsan kredibiliten olacak. İkincisi, elinde silah olacak. Üçüncüsü, tsunamiyi durduramazsın, aşağıda sonuç bölümünde anlatacağım. Cuma günü BDDKce TCMBnin bankaların açık pozisyonları konusunda yaptıkları uyarılar sonucu TL değer kaybetti. Bu çok sevindirici, demek ki her iki kurum da gerektiğinde piyasanın kalbine korku salabiliyorlar. Ama, her tehditin arkasında silah olması lazım. Silah şimdilik var. Önce, TLde faiz indirimleri. Sonra, TCMB döviz alıyor, bunu karşısında piyasaya çıkan parayı ya ters repo ihalesi ile, yada Hazine desteği ile geri çekiyor. Yani, Hazine gereğinden fazla borçlanarak likiditeyi emiyor ve uzun vadeye yayıyor. Ancak, her iki silah da çok uzun süre kullanılamaz. TCMBnin piyasadan para borçlanması maliyetli, yani Banka zarar yazıyor. Ayrıca, sorun bir ay sonra faiziyle yeniden karşınıza dikiliyor. Hazine için ise faizlerin düşeceğini bnile bile bu seviyeden abartılı borçlanmak ekonomik mantığa aykırı. Şu anda eldeki silahlar idare ediyor. Ya etmezse? EN İYİ TERCİH FON Bu iş biraz Muhammed Ali- Foreman boks maçına benzer. Yani, bir kaç round sopa yemeyi göze alıp öldürücü yumruğu indirmek için fırsat kollayacaksın. Ben yaz ortalarında işin boks maçına dönme ihtimalini yüksek görüyorum. O zamana kadar TCMB, TLnin hafif değer kazanmasına müsaade eder, öldürücü yumruğunu sonbahara saklar. Yani korkma TLde kal. Özellikle repo veya bono. Ama, en iyisi B Tipi Fon. Şimdi al, üç ay sonra bana dua et. NOT: Son yazım Salkım Hanımın Bürokratları konusunda iki okuyucumdan düzeltme geldi, bunları yayınlamak isterim. Birincisi, çay ekimi konusunda haksızım. Türkiyede çayın islahı için ciddi çabalar var ve üretim fazlası abarttığım kadar değil. İkincisi, zaten Türkiyede web sitesi kurmak binlerce izne tabiymiş ve domain dediğimiz sitelerin yüzde 95i yurt dışında kayıtlıymış. Gülelim mi, ağlayalım mı? | ||||
Bankaların kara tahtaları siliniyor | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||