|
Bir Kitap:
Stratejik İnsan Kaynakları Lideri Yaşanacak bir hayat var... İnsan Kaynakları'nın Yeni Ekonomideki Rolü Önce insan kalitesi Başarının anahtarı sürekli eğitim |
|||
Doğuş Grubu bünyesindeki Una Ekmekde Sistem Geliştirme Müdürü olarak görev yapan Serken Koraydın da hikayesi aynen böyle.... BİRAZ EĞİTİMİNİZDEN SÖZEDER MİSİNİZ ? Boğaziçi Üniversitesi Makine Mühendisliği mezunuyum. 1988 yılında İzmirden İstanbula geldim. 1993 yılında da mezun oldum. Okul döneminde çok farklı faaliyetlerde bulundum, okul spor klübünün faal uyesidim, değişik organizasyonların içinde bulundum. Zamanlar okulun bütçesi de çok kısıtlıydı: Amaç sponsorluklar ile para toplayıp okul için harcamaktı. Takıma forma aldık, potaları yaptırdık... İŞ HAYATINA BAŞLANGICINIZ NASIL OLDU? Makine mühendisliği isteyerek girmis olduğum bir bölümdü, mezun olunca da Borusanda işe başladım. İhracat satış ile ilgili bir iş. Daha sonra askerlik gündeme geldi ve dönüşte Borusanda yönetimde bir takım değişiklikler olmuştu, sonuç olarak gelmek istediğim noktaya gelmem 2 - 3 yıl kadar erteleneceğinden devam etmedim. Kafamda o dönemde biraz daha finans ve yöneticilik konularında deneyim kazanmak vardı. Aynı dönemde Etap grubunda Business Development Manager olarak çalışmaya başladım bir çok proje sonunda iki tanesi hayata geçti. Bunlardan biri Almanlar ile birlikte kurulan bir Joint Venturedi. Hem biraz satış kökenli olmamdan dolayı, hem de başından beri bu projenin içinde bulunmamdan dolayı bu sirketin başına geçtim. Plastik kasalarla ilgili olan bu şirket tam bir yabancı kurum kültürü ile hareket ediyordu. Ana faaliyet konusun dışındaki tüm fonksiyonlar outsource edilmişti. Benim için yeni bir deneyimdi bu açıkçası, satış dışında şirketin bütünü ile ilgilenmekteydim. CAMEL TROPHY YE KATILMA DÜŞÜNCENİZ NE ZAMAN ORTAYA ÇIKTI? Etap Grubunda hayat güzel devam ederken Ocak ayında C.T. seçmeleri başlayacaktı. Çok uzun yıllardan beri hep aklımda vardı Camel Trophyye katılma fikri. Bu noktada kendimden kısaca bahsetmem gerekirse Çok çeşitli spor dalları ile uzun zamandır ilgileniyordum zaten, motor kullanıyorum, bisiklete biniyorum, basketbol oynuyorum ve snowboard yapıyorum. Çok ekstrem değil ama bunları yapmaktan hoşlanıyorum. ELEMELER NASILDI? İlk eleme Darülşafaka salonunda oldu. 200 kişi önce bir İngilizce testine tabii tutulduk, sonra psikolojik envanterler ve mülakattan oluşan yaklaşık 2 saat kadar suren bir eleme. O zaman Camel Trophyye katılabilmek bir hayaldi benim için. Daha önceki katılımcılardan olan Cem Kitapçının orada sorulan bir soruya verdiği yanıt aynen şöyle idi: Katılımcının nasıl biri olması gerektiğini ancak katıldıktan sonra anlayabilirsiniz. Okyanusda küçük bir botun içindesiniz, akşamları da çadırda kalıyorsunuz yanınıza takım arkadaşınız ve iki gazeteci, insan psikolojisi o kadar önemli ki, zaman zaman agresif olabiliyorsunuz, hırsınızı da kaybetmemeniz lazım, ayrıca tehlikelere karşı kem kendinizi hem de diğer arkadaşlarınızı korumak zorundasınız amaç takım ruhunu sürekli koruyabilmek ve birlikte başarmak. Bazı kişiler kendi özelliklerini on plana çıkartıyorlar, takım ruhuna uyum sağlayamadıkları için de eleniyorlar. SONRA ? Sonra ilk elemede başarılı olan 40 kişiyi Durusuda kampa aldılar. 1,5 günlük eğitim sonrası testlere tabii tutulduk yine. Tırmanma, yon bulma gibi... Takım üyenizi belirliyorlar ve sürekli sizi gözlem altında tutuyorlar. İşin iyi olan tarafı bu tanımadığınız bir kişi ile aynı takımdasınız ve uyumlu çalışmak zorundasınız ve aynı anda o kişi sizin rakibiniz sizin yerinize o da seçilebilir. Daha sonra kalan 16 kişi belirli bir süre sonra 4 günlüğüne Göçeke gittik. Tabii yine sürprizler ile dolu bir organizasyon... Antalya Havaalanına indik kamp yerine otobüs ile giderken otobüsü sağa çekip bizi indirdiler. Dediler ki hadi eşofmanlarınızı, spor ayakkabılarınızı giyin her birinizi iki dakika ara ile salıyoruz kamp yerini bulun, süre tutuyoruz, ilk göreviniz bu.... Böyle başlayan bir organizasyon daha sonra da bunun gibi bir çok surpriz ile devam etti. Hiç yapmadığımız şeyleri öğrenmeye başladık kayalara tırmanmak gibi. Oradaki ortamı biraz Askeriyeye benzetmek mümkün aslında sınıf farkı yok kim öğrenci kim müdür kim bankacı hiç önemli değil, aksam ateşin basında oturuyorsunuz hazır yemeklerinizi plastik çatallar ile yiyorsunuz öyle doğal bir ortam. Üstünüz çamur mu olmuş, saçınız mı dağılmış hiç önemli değil. Kimse de sizle iyi olmak zorunda değil. Sizle sadece dost olmak isterse olur. Şehir hayatından uzaktasınız, seviye farkı ve etiketler ortadan kalkıyor bununla birlikte harcamış olduğun fiziksel enerji de inanılmaz bir gevşeme getiriyor. Daha sonra kalan 10 kişi Güney Afrikada uluslararası seçmelere katıldık. 12 gün süren bu organizasyonda Güney Afrika ve Rusyadan gelen katılımcılar ile birlikte karma gruplar halinde takımlar oluşturduk. Üçer kişilik bu takımlara bir harita bir yön bulma cihazı veriliyor ve sabah 9:00 da yola çıkıp belirli noktaları toplayarak puan kazanmamız bekleniyordu. Tabii ki bir çok kural dahilinde... Birbirinizden 200 metreden fazla uzaklaşamazsınız, takım üyenizi terk edemezsiniz gibi Ve sürekli ortak kararlar almanız, strateji belirlemeniz gerekiyor. Gideceğiniz yön, zamanlama veya toplayacağınız noktaların yerleri gibi. Tüm sınırlarınız dibine kadar zorlanıyor, 3 saatlik uyku hakkınız var. Sabahda 06:30 da merkezde olmanız gerekiyor. Mart ayında buradan çıktığımızda kıştı Türkiyede orada ise yaz, iklim değişikliği bizi çok zorladı sürekli terleyip su kaybediyorduk. Ruslar atlet kökenli oldukları için daha dayanıklıydılar, Güney Afrikalılar için de böyle bir sorun söz konusu değildi zaten. Kafamızda bir fener var, sadece bir tünelde yol alırmış gibi sınırlı bir alan aydınlanabiliyor. Karanlıkta engebeli bir alanda yol almak zorundasınız. Bize söylenenler şöyleydi : Bileğinizi gecen sulara girmeyin timsahlar olabilir yılanlar siz koşarken kaçar endişelenmeyin gergedan sesi duyarsanız yavaş yavaş oradan uzaklasın. Böyle bir ortamda hem koşuyorsunuz hem de insan ilişkilerini kontrol ediyorsunuz. Botlar ile yapılan çalışmalarda ise ne kadar risk aldığınızı gözlemliyorlar, hem dalgalara karşı mücadele etmek, hem botu ve murrettabi korumak hem de hedeflediğiniz noktaya varmanız gerek. On günün sonunda 3 kişi kaldık ve içimizden iki kişi Türkiyeyi temsil edecek. Üç gün süresince yine yeni egitimler aldik: İlk yardım, dalma, bot, tırmanma ve tabii ki sürekli olarak bunların sorgulanması... TURKİYEYE DÖNÜNCE NELER OLDU? UNO YA GEÇİŞİNİZ NE ZAMANDI? Turkiyeye dönünce çalıştığım şirkete elemelerde başarılı olduğumu ve temmuz ayında Camel Trophyye katılmak istediğimi söyledim. Şirketin Türk tarafı aile şirketiydi ve benim böyle bir teklif ile onlara gitmeme bile hiç sıcak bakmadılar ve sonuç olarak ben de ayrılmayı tercih ettim, çünkü çok uzun zamandan beri çalıştığım bir şeydi bu, hafta sonları spor yapıyordum, harita çalışıyordum, bisiklete biniyordum... Sonuç olarak bir kriz yönetimi yapılır ve üç haftalık iznimi kullanabilirdim, bir önceki yılı karla kapatabilmiş yeni bir şirkette sorun olmamalıydı bu. 1,5 aylık bir arayıştan sonra Unmasda ilhan Bey ile tanıştım. Kendisi Temmuz ayında Camel Trophyye katılmamın sorun olmayacağını benle uzun dönem birlikte çalışmak istediğini söyleyince hemen Unodaki görevime başladım. UNMAŞDAKİ GÖREVİNİZDEN BU NOKTADA BİRAZ BAHSEDEBİLİR MİSİNİZ? Yeni ekip ile birlikte is akışlarında da bazı değişliklerin yapılması gerekiyordu. Departmanlar arası koordinasyonun sağlanması, entegrasyon çalışmalarının ve is analizlerinin yapılması gibi... Bu dönemde tüm bu ihtiyaçların doğal sonucu olarak Kurumsal kaynak paketi arayışına girildi. Proje ekipleri oluşturduk, bayiiler ile ve 5000 satış noktası ile bilgi alışverişini en verimli düzeye taşımaya çalıştık. TEMMUZ AYINA CAMEL TROPHYYE GELDİK DEĞİL Mİ ? Evet, 16 takım ile birlikte ordaydık. Ben ve takım arkadaşım Arif ile birlikte Türkiyeyi temsil ediyorduk. Her sabah 08:30da hareket ediyorduk saat 16:30da da dönmüş olmamız gerekiyordu. Geç kalınan her yarım saat için artan ceza puanları söz konusuydu. Hava 17:30da kararıyor ve bunda sonra seyir etmeniz mümkün değil. Çünkü adaların çevresindeki volkanik oluşumların neden olduğu sığlıkları ve derinlikleri gece fark edebilmeniz mümkün değil gündüz dalgaların köpürdüğünü görüp farkedebiliyorsunuz. Bazen aynı adanın etrafında 5 saat dolaşmanız bile gerekebiliyordu. dönünce topladığınız diskleri verip Check-in yaptırıyorsunuz ve radyo anonsu ile koordinatlarınız duyuruluyordu. Ayrıca belirlenmiş; olan 5 lokasyona ilk varan 5 takım daha fazla puan alabiliyordu. Takımınızla sürekli strateji yapmanız gerekiyor, diğer takımların stratejilerini tahmin edip değerlendirmeniz de gerekiyor tabii ki ayni anda. Kendi takımının zayıf ve güçlü yönlerini biliyorsun oturup zaman planı yapıyorsun, son anda yarışma sırasında olan bir gelişme ile hemen alternatif bir strateji geliştirmek zorunda da kalabiliyorsun. Örneğin gelgit anlarına da dikkat etmeniz gerekiyor, suların yükselmesi ve alçalması ile zaman planınızı değiştiriyorsunuz. Bot ile Gideceğiniz bir mesafeyi sular yüksekken almayı ya da suyun altındaki bir noktayı hedefliyorsanız sular alçakken dalıyorsunuz. Gece kampa geldiğinizde bakıyorsunuz sadece 3 takım var. diğer takımların yerlerini tahmin edip ikinci günün programını tamamen değiştirebiliyorsunuz. Benzer varsayımları onlar da yapıyor tabii. Burada teknik bir takım aksaklıklarda oluyor, aletleriniz arızalanabiliyor, botunuz su alıyor, zaman kaybediyorsunuz. Deavamli değişen şartlara kendinizi adapte etmek durumundasınız, akşamları da harita başında 2 saat çalışıyorsunuz. değişen kombinasyonlar ve puan hesaplamaları yapıyorsunuz. Planladığınız 2 noktayı bulamadınız, sonrakini bulmak zorundayım diye hırs yapıyorsunuz. Bazen öyle durumlar olabiyorki, yerliler çalmış olabiliyor, ağaca takılı kalmış diye. Ya da bir köye giriyorsunuz çocuklar gelip burada deyip disketi size veriyorlar. Bir sürü şey olabiliyor, denizin dibinde kopmuş kaybolmuş da olabiliyor. takım arkadaşınla iş bölümü yapmak zorundasın, o kayanın etrafında botu kullanırken sen de noktayı arıyorsun bulamayıp geri döndüğünde sana lanet olsun diyorsa orada iş bitebilir. İnsan ilişkileri çok önemli. Ya da kayalık zor bir yerdesiniz siz geçtiniz ama support botunuz takıldı devam edemezsiniz. Ancak göz mesafesi kadar uzaklaşabilirsiniz. böyle bir durumda suya atlayıp geriye yüzüp sorunu çözmeniz gerekmekte. Bizim takım iki gazeteci ile birlikte diğer takımlara göre daha ağırdı, bazıları itiraz etmemiz gerektigini söylese de biz bunun bir dezavantaj olduğuna çok da inanmadık. öyle de sert bir rekabete çok da sıcak bakmıyorduk açıkçası. Örneğin İngiliz takımı çok iddalıydı ikinci gün tekneleri devrildi, o günün bütün puanlarını kaybettiler, bir daha da toparlanamadılar. İtalyan takımdaki kız ise diskini düşürdü kaybetti o etaptaki puanları da gitmiş oldu. Ne olacağını kestirmek çok zor o yüzden ben elimden gelenin en iyisini yapayım ve bundan keyif alayım demek en doğrusu, o güzel manzaranın keyfini çıkartabilmek ve kendi sınırlarını ne kadar zorlayabileceğini görebilmek en güzeli ŞU ANDA İŞ DIŞINDA NELER YAPIYORSUNUZ? Valla su anda extremleri yasadığım bir donemdeyim. Ağustos ayında dönünce Çok yoğun bir şekilde işin içine girdim. Sali günü sabah 06:00da uçak İstanbula indi saat 08: 30da işteydim. Vicdan olarak da açıkçası huzursuzdum yeni bir firma, yeni insanlar ve kendini kanıtlamak durumundasın. Bu dönemde hayatımın büyük bir kısmını iş almaya başladı. Hem Uno için iyi birşeyler yapmak hem de Doğuş Grubunda iyi bir yerlere gelmeyi hedefliyorum. Türkiyeda çok az insanin yaşadığı bir tecrübe yaşadım ama simdi isteki sorumluluklarım çok daha on planda. Hafta sonları neler yapıyorum yine motora biniyorum, snowboard yapıyorum. GELECEKTE YİNE BÖYLE BİR ORGANİZASYONDA YER ALMAK İSTER MİSİNİZ ? Biraz zor açıkçası, yine böyle bir mola almanın yaş ilerledikçe maliyeti de artıyor. SONUÇ OLARAK BU TECRÜBENİN SİZE KAZANDIRDIKLARI NELER ? Mutluluk illa orda değil, hayatımda bu kadar zorlandığım bir donem olmamıştı aynı zamanda bu kadar da stresten uzak kalmamıştım. çünkü o kadar keyiflisiniz ki, plastik kaplar, hazır yemekler, kamp ateşi, etiketlerden ve şehir hayatından uzaktasınız ve bu inanılmaz bir rahatlık. Neyi yapabilirim neyi yapamam görmek istediğiniz böyle zor bir dönem sonrası aslında bir çok şeyin kafanızda çözümlenebileceğini anlıyorsunuz. İş hayatında da bu böyle. Bilim adamlarının EQ diye tanımladıkları, siz sahip olduklarınızla farklı bir ortam yaratabiliyorsunuz. Bu bir başarıdır ya da değildir, kişiye göre değişir ama ben yaptım, sınırlarımı da zorladım. Kayalara tırmanmak, dalgalar ile mücadele etmek pek bir şey ifade etmese de aslında hepsi birer sembol hayata biraz daha farklı bakıyorsun. En önemlisi kendinle barışık olmayı öğreniyorsun. | |||||||||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||