|
Ergenekonda 16 kişi daha gözaltında | |||
Yaser Arafatın benim için Abu Ammara dönüşmesi 1981 yılının Kasım ayına rastlar... Soğuk bir Ankara gecesinde Ulusta Numune Hastanesinin karşısına düşen eski bir apartmanın küçük dairesinde, yaklaşık on Filistinli gencin sabahlara kadar süren öfkeli tartışması siyasi lider Arafatı unutturup, gerilla ordusu komutanı Abu Ammarı tanıtmıştı bana. Bir kısmı El Fetih militanıydı, diğerleri Abu Nidalciydi. Kimisi silahlı mücadele saflarından geliyordu, kimisi eline silah alıp saflara katılmak için can atıyordu. Acaba silaha sarılırlar mı? diye izlediğim tartışmanın, kulağıma yapılan çevirilerinden ortaya çıkan en belirgin sonucu şuydu: El Fetihçilerin sorgusuz sualsiz kabullendikleri Abu Ammara, Nidalciler çok ciddi eleştiriler yöneltmekle birlikte, gerçek ve samimi bir saygı duyuyorlardı. O gece hemen hiç bir konuda anlaşamayan on Filistinli genç, uzlaşmaya bir sorum üzerine tek bir noktada varabildiler; Evet, Abu Ammar hangi gruptan olursa olsun tüm Filistinli gerillalar için gerçek bir önderdir. BEKAA VADİSİNDEKİ ABU AMMAR Abu Ammar üzerinde benzer bir uzlaşmaya yaklaşık on yıl sonra 1990 Nevrozunda Beyrutta Bekaa Vadisinde şahit oldum. Yaklaşık bir hafta kaldığım PKK kampı Mahsum Korkmaz Akademisinde söyleşiler yaptığım Abdullah Öcalandan Kani Yılmaza kadar tüm PKKlılar Filistin Kurtuluş Örgütü ve Yaser Arafatın kendileri için özel bir önemi olduğunu söylüyorlardı. O dönem kampın lojistik sorumluluğunu üstlenen Osman Öcalan bir söyleşimizde Burası eski bir Filistin kampı, bize de FKÖ tahsis etti. Kuruluşumuzdan beri büyük desteklerini gördük, görmeye de devam ediyoruz diyordu. Aslında PKK ile FKÖnün ideolojik hiç bir benzerlikleri yoktu. PKK bana göre milliyetçi, kendilerine göre marksist bir örgüttü. Oysa Arafat ve FKÖ hiç bir zaman marksist olmamıştı. Kürt milliyetçiliğini desteklemeleri için de elle tutulur bir sebep yoktu. Bu çelişkileri sorduğum hiç bir PKKlıdan, Öcalan kardeşler dahil tatmin edici bir cevap alamadım. Bana aradığım cevabı PKK kampının yaklaşık 500 metre ötesindeki Dev-Sol kampında söyleşi yaptığım bir Türk militan verdi. İsmini hala bilmediğim Dev-Sol militanı kendi kamplarını da FKÖnün verdiğini ve halen himaye ettiğini doğrularken, Neden? sorusunu şöyle cevaplamıştı: Arafat ve FKÖ, dünyadaki tüm silahlı kurtuluş mücadelelerine destek verir. Siz bize terör örgütü diyebilirsiniz ama Filistinliler öyle bakmaz. Temel hedeflerden biri tüm silahlı mücadele veren kurtuluş örgütlerinin dayanışmasıdır. Sonra bana uzun uzun silah, mühimmat, eğitim gibi desteklere karşılık kendilerinin de gerektiğinde Filistinli militanlarla birlikte İsraillilere karşı savaştıklarını, hatta şehitler verdiklerini anlattı. Yani, Abu Ammar, yalnız çok farklı ideolojideki Filistinli gerilalar için değil, Türkiyeden gelen Kürt milliyetçilerinin yanı sıra Türk marksistleri için de silahlı mücadelede saygı duyulan bir önderdi. İlginçtir, PKKya kamp, silah ve eğitim veren, Dev-Sola kucak açan FKÖ ve Arafat aynı zamanda Türkiye Cumhuriyetini yönetenlerin gözünde de büyük müttefikti. Türkiye Filistinlilerin mücadelesine tam destek veriyor, Türkiyeyi yöneten tüm liderler neredeyse istisnasız ilk fırsatta Arafatla kardeş oluyordu. Ecevit, Demirel ve Erbakanın şimdilerde Sezerin Arafat için kullandıkları sıfat birader. Kabul edelim; Arafatın böylesine geniş bir yelpazede kabul görmesi yalnız Filistin davasının haklılığıyla açıklanamaz, bizzat Arafatın kendi siyasi dehasının da büyük payı var. Peki ya Abu Ammar için aynı şeyleri söylemek mümkün mü? İster kurtuluş mücadelesi deyin, ister terör eylemi, pek çok kanlı silahlı eylemin faturasından Abu Ammara düşen pay yok mu? Türkiyedeki şehit ailelerine sorun, neredeyse tamamının gözünde Arafat kahramandır. Ama çocuklarını şehit eden PKK militanını Filistinlilerin eğittiğini, patlattığı mayını Filistinlilerin verdiğini öğrenirse, acaba hala Arafata kahraman diyecek midir? Canlı bombalar, intihar kamyonları El Kaide, Hizbullah, PKK için patlayınca masum insanları öldüren vahşet oluyor da Filistin Davası için can alınca mübah mı sayılıyor?.. Örgüt paralarının üstünde çıkması, Filistinliler kamplarda yoksulluk içinde yaşarken Paristeki karısına her ay ödenen milyon dolarlar, kimi muhalifleri susturma ya da satın alma yöntemleri... Soruları arttırmak mümkün... Ama tüm bu çelişkiler ve sorular bizi tek bir noktaya, en temel soruya götürüyor: Siyasi bir dava, silahlanıp can almayı haklı kılar mı? Ya da söz konusu olan Arafat ise, soruyu şöyle de formüle edebiliriz: Çok haklı bir siyasi davanızın olması, yalnız kendi ulusunuzun değil pek çok ulusun sizi desteklemesi, terör yöntemlerini kullanmanızı haklı kılar mı? Filistinli liderin tarihteki yerini, bir ulusun siyasi önderi Yaser Arafat olarak mı, yoksa pek çok terör örgütüne destek veren gerilla lideri Abu Ammar olarak mı alacağını, bu sorulara verilecek cevap belirleyecek.... Ümit Sezgin / NTV- CNBC-e Ankara Haber Müdürü | ||||
İslam Özel Sektörü Kurumu kimi kalkındıracak? Bay Yokuş başmüzakereci olsun!.. Azınlıkları azıcık tartışmak Damaklarda mayhoş bir tad var 'Şart midur?' Karar Brüksel'den sonra AB 'yutarsa' sorun yok! |
|||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||