|
Ergenekonda 16 kişi daha gözaltında | |||
Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulunun hazırladığı rapor etrafındaki tartışmalar, Türkiyeyi her yönüyle yansıtan bir rapor hazırladık diye övünen Verheugeni kıskandırır nitelikte. Bilseydi biraz sabreder, rapor niyetine bu tartışmaları AB liderlerine sunar, İşte size her yönüyle Türkiye der, bir güzel de alkış alırdı. Kim bilir Verheugen belki de ürker, korkardı... Öyle ya, Verheugen raporu okurken, Bay Fahreddin Yokuşun salona dalıp, Yüce Türk milleti adınaaaa diye naralanıp, eline geçen tüm metinleri parçalayıp, AB komserinin karşısına dikilmeyeceği ne malum?.. Kim tutardı Bay Yokuşu?.. Bu vatanın bölünmez bütünlüğü adına der, rapordan bir sayfa parçalar, Bu devletin resmi dili Türkçe adına der, bir sayfa daha parçalar, yetmez, bu Lozan adına, bu Sevr adına, bu Türklük adına der, yırtıp parçaladığı sayfalarıVerheugenin suratına suratına çarpardı... Olmaz demeyin... Bay Fahreddin Yokuşun, Prof. Dr. Kaboğlunun elindeki metni parçaladıktan sonra Ama bu fiziki şiddet diye itiraz edenlere, Hayır demokratik tepki derken yüzündeki ifadeye bakın... Bay Yokuş öyle bir gülümsüyordu ki, bir öfke krizine kapılmadığı, ne yaptıysa taammüden yaptığı tereddütsüz ortaya çıkıyor. SEN KURULUNU SAHİPLENMEZSEN!.. Peki, Bay Yokuş itirazlarında haksız mı? Şimdi de ben demokratik tepki hakkımı kullanıyorum, bu soruyu ve raporun içeriğini tartışmayı reddediyorum. Çünkü daha o aşamaya gelemediğimiz, onu haketmediğimiz ortada. Raporun içeriğini tartışmadan önce, tartışmamız gereken çok daha önemli noktalar var. Vazgeçtim muasır medeniyetten, insan haklarından falan, bir kere gerçekten reform yapmaya, gerekli radikal adımları atmaya cesaretimiz var mı? Yoksa yalandan mı efeleniyoruz?.. Hükümet olarak bir kurul oluşturuyorsunuz, adına Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu diyorsunuz ve Başbakan Yardımcısına bağlıyorsunuz. Verdiğiniz görev net; Türkiyede insan haklarını geliştirmeye yönelik önerileri içeren raporlar hazırlamak. Güzel. Başbakanlıkta oda ve sekreterya veriyorsunuz. Kurul çalışmaya başlıyor. Pek çok rapor hazırlanıp size sunuluyor. Hiç itiraz etmiyorsunuz. Daha da güzel... Ne zaman ki, suya sabuna dokunan, azınlık ve kültürel haklarla ilgili tabuları sorgulayan bir rapor hazırlanıyor, ortalık karışıyor. Hükümetten önce Bize ulaşan böyle bir rapor yok açıklaması geliyor. Ardından Böyle bir rapor hazırlanması için talimat vermedik deniyor. Yetmiyor üstüne, evlere şenlik bir açıklama daha geliyor Bu kurumun Başbakanlıkla ilgisi yok. Olduuu!.. Oysa Abdullah Gül ve Cemil Çiçek başta olmak üzere bu açıklamaları yapanlar çok iyi biliyorlar ki, bu kurumun Başbakanlıkla birebir ilgisi var. Raporlarını Başbakanlığa sunmak üzere hazırlar. Üstelik rapor hazırlaması için ayrıca talimat alması da gerekmez. Oysa bu inkar açıklamaları yerine çok daha cesur adımlar atılabilirdi. Gül veya Çiçek çıkar, Evet bu Danışma Kurulunun hazırladığı bir rapordur. İçindeki pek çok görüşe katılmıyoruz. Zaten bağlayıcılığı olmayan istişari bir rapordur. Hazırlayanlara teşekkür ederiz deyip geçebilirlerdi. O zaman ne tartışma bu kadar alevlenir ne de birileri kendinde basın toplantısı basıp, parçalama yırtma cesareti bulabilirdi... Daha vahim bir nokta var... Gerçi Cemil Çiçek rapora katılmadığını açıkladı ama şurası da bir gerçek ki, başta Türkiyelilik kavramını zaman zaman kullanan Başbakan olmak üzere, pek çok AKPlinin de rapordaki önerilerin önemli bir kısmına katıldığını biliyoruz. Ayrıca Türkiye azınlıklar ve kültürel haklar konusunda önümüzdeki dönemde yeni kararlar almak zorunda. Bu ABnin her dediği olacak anlamına gelmiyor ama statükonun hayli zorlanacağı da ortada... Peki bu durumda, kimi feda edecekler? Yine Prof. Dr. Baskın Oran mı kurtların önüne atılacak? PROF. KABOĞLUNUN ZAFİYETİ Kurul Başkanı Prof. Dr. Kaboğlunun eksikliklerinin de hükümet üyelerinden aşağı kaldığı söylenemez. Bir kere, bu kadar hassas bir konuda, raporun hiç bir itiraza yer bırakmayacak şekilde görüşülüp oylanmasını sağlaması gerekirdi. Gerekirse defalarca görüştürür, defalarca oylatır, itiraz şerhlerini detaylı biçimde rapora ekletir, öyle açıklardı. Kaldı ki, en büyük hatalardan biri raporun Başbakanlığa sunulmadan kamuoyuyla paylaşılmasıdır. Belki de Hükümet bu raporun şimdilik kamuoyuyla paylaşılmasını istemeyecek, doğru zamanlama için biraz bekleyecekti. Ancak Hükümete bu şans tanınmadan raporun, üstelik de yarım yamalak açıklanması, sahiplenilmesini zorlaştırdı. Prof. Dr. Kaboğlunun raporun içeriği konusunda da çok basiretli davrandığını söylemek zor. Komisyonda oylandığını ve kabul edildiğini söylediği bir rapor için Sayın Baskın Orana söyledim sonuç bölümünde düzeltme yapıyor yolundaki açıklamaları inandırıcılığı bir anda sıfıra indirdi. Oylanmış, kabul edilmiş bir raporda neden ve nasıl değişiklik yapıyorsunuz? sorusunun makul cevabı yoktur. Elbette bu durumda birileri kendinde Raporu benim istediğim gibi değiştirin deme hakkını bulabildi. Sonuç olarak öyle gözüküyor ki, kendi içimizdeki müzakerelere felaket bir başlangıç yaptık. AB ile yürüteceğimiz müzakerelerse şimdiden tüylerimizi diken diken ediyor. Ümit SEZGİN / NTV - CNBC-e Ankara Haber Müdürü | ||||
Azınlıkları azıcık tartışmak Damaklarda mayhoş bir tad var 'Şart midur?' Karar Brüksel'den sonra AB 'yutarsa' sorun yok! Medya müessesesini yıpratmayın! Ya Meclis Başkanlığı ya Kabine'de değişiklik |
|||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||