Home page
Haber Menüsü


 
Bu “büyüme” sürdürülebilir mi ?
 
2003’te yüzde 6’ya yaklaşan büyüme hızının ardında net sermaye girişlerindeki artış dikkat çekiyor.
 
Mustafa Sönmez
NTV-MSNBC
 
2 Nisan 2004—  En büyük ticaret ortağımız AB durgunluk yaşarken, Türkiye ekonomisinin sekiz çeyrek, yani 24 aydır büyüyor olması, önemli ve üzerinde durmayı gerektiren bir gelişme. 2001 yılında yaşanan tarihi yüzde 9.5’luk küçülmenin ardından 2002’de yüzde 7.8, 2003’te ise yüzde 5.9’luk büyüme yaşandı.

   
 
       
   
MSNBC News Büyüme hedefi geride bıraktı

MSNBC News Mustafa Sönmez: Medyanın açmazları ve kırılma zamanı
MSNBC News Mustafa Sönmez: İstanbul, AKP ve CHP
MSNBC News Mustafa Sönmez: İşsizliğin görünmeyen yüzü
MSNBC News Mustafa Sönmez: Enflasyon tek hane, faturası beş hane
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  2004 hedefi ise yüzde 5. Acaba gerçekleştirilen iki yılın büyümesi ne anlam taşıyor ve bu tempo 2004 ve izleyen yıllarda sürebilir mi, yani bu büyüme matah bir büyüme mi ve de sürdürülebilir mi ?
       
KİŞİ BAŞINA GELİR ARTTI MI?
       Hemen belirtelim ki, yüzde 8, yüzde 6 gibi kulağa dolgun gelen okkalı büyüme rakamlarına karşın, Türkiye ekonomisi, üç yıl geçmesine karşın 2000’deki üretim gücünün pek üstüne çıkabilmiş değil.
       2000’de 1987 fiyatlarıyla 119 trilyon TL olan GSMH, 2003’te sadece 123 trilyon TL. Yani üç yılda yüzde 3,5 dolayında bir artış var. Ama bir de nüfus artışı var. Yılda yüzde 1,5 dolayında artıyor nüfus. Onu da dikkate aldığımızda kişi başına gelir açısından pek de matah bir büyüme yaşanmadığını görüyoruz.
       Öncelikle, kişi başına geliri dolar ile ifade etmenin kendini kandırmak olduğunu belirtelim. Dolar değeri ile 2002 yılında kişi başı gelir 2.598 dolar idi, 2003 yılında 3.383 dolar oldu. Dolar rakamına bakılır ise kişi başına yüzde 30.2 bir gelir artışı var. Milli gelir yüzde 5.9 artarken böyle bir şey olur mu ? Olmaz, bu yanılsamayı bir kenara koyalım ve pek kullanmayalım.
       Güngör Uras’ın belirttiği gibi, önemli olan sabit fiyatlarla (enflasyondan arındırılmış) Türk lirası kişi başı gelir göstergesidir. 1987 yılı sabit fiyatlarıyla geçen yıl ortalama 1.670.000 TL olan kişi başı gelir 2003 yılında yüzde 4.2 artış ile (nüfus artışı nedeniyle kişi başı gelir milli gelir artışından daha düşüktür) 1.741.000 TL’ye yükseldi. Sabit fiyatlarla kişi başına milli gelir kriz öncesinin, yani 2000’deki 1.766.000 TL’nin gerisinde.
       
BÜYÜMENİN KAYNAKLARI
       2003’teki büyüme ile 2002’deki büyümenin farkına da parmak basmak gerekiyor. 2002’deki yüzde 7.8’lik büyümede, stoka üretim ve ihracat, büyümenin ana lokomotifleri idi. 2003’teki büyümede ise yavaş yavaş iç talebin, büyümede önem taşıdığını ve bu eğilimin 2004’e taşındığını görüyoruz. Ancak, bu ne kadar sürdürülebilir bir eğilim, bunu da tartışmalıyız.
       2003’teki büyümede, özellikle ikinci yarıda özel tüketim harcamalarının arttığını ve 2000’deki düzeyine yaklaştığını görüyoruz.
       Yine özel yatırımlarda dikkate değer bir kıpırdamanın başladığını fark ediyoruz. 21 aydır küçülen inşaat sektörünün ilk kez son çeyrekte büyümeye geçtiğini ve bu eğilimin 2004’ün ilk çeyreğinde de sürdüğünü görüyoruz.
       Özetle 2002’de başlayan can havliyle ihracata ve stoka dönük üretimden kaynaklanan büyüme, 2003’te iç taleple beslenmeye başlamış görünüyor.
       Özel tüketim ve yatırımdaki kıpırdamaya karşılık, devletteki tüketim ve yatırım harcamalarında, “IMF’nin mali disiplini” gereği, fazla bir hayat belirtisi yer almıyor.
       İhracata dönük büyümenin “ne menem” bir büyüme olduğunu da anımsatalım. Bu, tamamen, önce yüksek oranlı devalüasyondan, sonra, iyice geriletilmiş reel ücret avantajından ve insafsızca yapılmış tensikatlardan (işten çıkarmalar) rekabet gücü bulmuş bir büyümedir. , Kısaca emeğin sırtına acımasızca basılarak gerçekleştirilmiş, “yoksullaştırıcı bir büyüme”dir iki yıldır yaşadığımız. Hem gelir dağılımını iyice bozmuştur hem de istihdam yaratmamış tersine, işsizlik üretmiştir. Çarkları döndürebilmek için de hem ihracatta hem de turizmde fiyat kırarak, yoksullaşarak, düşük kar marjlarıyla yaşayan bir “büyüme” gerçekleşmiştir.
       Bu 32 aylık büyüme temposunun, ne tür bir “dış kaynak” ilişkisi ile yürüdüğünü de analize katmak gereklidir. Çünkü, değirmenin suyu buradan gelmektedir ve şu soru sorulmaldır: Bu su daha ne kadar gelecektir?
       
CARİ AÇIK ALARM VERİYOR
       Dış dünya ile gerçekleştirdiği cari işlemler sonucunda Türkiye hem 2002’de hem de 2003’te açık verdi; ancak geçen yıl bu açık dört buçuk kat artarak 7 milyar dolara yaklaştı. Korkut Boratav’ın dikkat çektiği gibi, 2000’deki 9.8 milyar dolarlık açığı saymazsak bu rakam bir rekordur. Dış açıklardaki bu hızlı artış, 2004 için kötü sinyaldir. Geçmişi hatırlatalım: 1993 ve 2000’de cari işlem açıkları 6-7 kat büyümüş ve 1994 ile 2001’deki krizleri hazırlamışlardı. Gerçi, 2003’teki açık , bu boyuta ulaşmış değil, ama yine de alarm vericidir.
       2003’te, özel tüketim ve yatırım harcamalarındaki artışa dikkat çektik. Bu harcamanın kaynağı nereden geliyor ? Bunun için Boratav’ın Cumhuriyet’te mart ayında yer alan yazılarındaki dış ödemeler dengesi analizini hatırlamak gerekiyor.
       2003’te Türkiye 4 milyar dolarlık rezerv biriktirmiştir. Cari işlem açığı ile birlikte 10.8 milyar dolara ulaşan döviz gereksiniminin (yaklaşık) yarısı sermaye giriş-çıkışlarının net bilançosundan, diğer yarısı ise “net hata/noksan” kaleminden sağlanmıştır. Ödemeler dengesinin bu “esrarengiz” kalemine “ kayıt dışı sermaye hareketleri” de denebilir. Buna göre 2002’nin ilk dokuz ayında, kayıt dışı sermaye hareketlerinin net bilançosu sıfıra yakın iken 2003’te , bu kalem de bir rekor kırarak 5 milyar dolar eşiğini aşmıştır.
       İşte, 2003’te yüzde 6’ya yaklaşan büyüme hızının ardında bu net sermaye girişlerindeki artışı gözlüyoruz. Yerli, yabancı, kayıt içi, kayıt dışı sermaye giriş ve çıkışlarının tümünün bilançosu 2002’de 7.7, 2003’te yaklaşık 11 milyar dolara ulaşmaktadır.
       Sermaye hesabında iki yıl arasında gerçekleşen 3.3 milyar dolarlık artış, toplam talebi genişletici doğrultuda katkı yapmış; 2001 krizini izleyen ikinci yılın da yüksekçe bir büyüme ile kapanmasına katkı yapmıştır.
       
SÜRDÜRÜLEBİLİR Mİ ?
       Ama gelin görün ki, 2003’teki büyümeye can veren bu büyük miktarın kaynağı belirsizdir; sürdürülme olasılığı ise çok zayıftır. Şimdi, önemli ama tekrarı şüpheli bir durumla karşı karşıyayız: Kaynağı belirsiz çok büyük boyutlu sermaye girişleri, döviz fiyatlarını aşağıya çekmekte; ucuzlayan döviz büyümeyi tetiklemekte, ama bu arada dış ticaret açığının büyümesine de yol açmaktadır.
       Toparlayacak olursak, 2002’de yabancı kökenli sermaye girişlerinde en büyük pay 6.4 milyar dolarla IMF kredilerine aitti. 2003’te IMF’nin net katkısı olmadı ama en önemli kaynak, 5 milyar doları aşan kayıt dışı sermaye girişi oldu ve büyümede de bu kaynak etkili oldu.
        Gelelim sorumuza: 2002’de IMF kaynaklarıyla, 2003’te de “esrarengiz” sermaye girişleriyle dönen bu çark, gerçekleşen bu büyüme, 2004’te sürdürülebilir mi?
        Korkut Boratav diyor ki, “2004’ten başlayarak üç yıl içinde IMF’ye 25 milyar dolara yakın ödeme yapılacaktır, dolaysız yatırımlarda hayat yoktur. Sıcak para için çok elverişli olan 2003’teki faiz ve kur hareketlerinin bir yıl daha tekrarı çok güç görünüyor. Ağır siyasi koşullara bağlı ABD kredileri de, giderek gündem dışına çıkmaktadır.”
       Geriye ne kalıyor ? IMF’den anlayış istemek, AB’den yabancı doğrudan yatırım ummak. Esrarengiz sermaye girişlerinin -nasıl olacaksa- devamını sağlamak.
       Şimdi siz yanıtlayın: Bu büyüme matah mı ve sürdürülebilir mi ?
 
       
    TOP5 Bankaların kara tahtaları siliniyor  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları