|
![]()
![]() | ![]() ![]() | ![]() | ![]() | |||||||
|
23 Mart 2004 ... asla kendimi bir entelektüel olmaya tam anlamıyla hakkım varmış gibi hissetmiyorum, kendimi evimde hissetmiyorum, haklı görülemez bir ayrıcalık olarak bana ait olan şeyin hesabını verme - kime bilmiyorum - duygusu içindeyim. [Pierre Bourdieu] |
![]() ![]() |
![]() |
|||||||
|
|||||||
![]() |
|
ALATURKA DEMOKRASİ Sabih Kanadoğlu Alaturka Demokrasi, Sabih Kanadoğlunun Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı sürecinde, kural tanımaz bir demokrasi anlayış ve uygulamasının, laik demokratik cumhuriyete, Atatürk ilke ve devrimlerine, üniter ulus devlete, çağdaşlığa, bağımsız ve yansız olması gereken yargıya ve hukukun üstünlüğüne verdiği zararların ulaştığı boyutları, belgelere dayanarak irdeleyen çalışmasının ürünü. Kitap on beş bölümden oluşuyor ve 3 Kasım 2002 Milletvekili Genel Seçimlerini büyüteç altına alarak son birkaç yılda yaşanan ve demokrasi adına yapılan hukuk dışı eylemleri, belgeleriyle gözler önüne seriyor. Kanadoğlu, hukuka karşı hilenin amaca ulaşmada nasıl bir yöntem haline getirildiğini gösteriyor. Genç Partinin seçimlere katılmasından DEHAP olayına; Tayyip Erdoğanın tartışmalı genel başkanlığı, aklanması ve Siirtten milletvekili seçilmesinden Fadıl Akgündüzü meclisten cezaevine götüren yola dek milletvekili seçimlerindeki çarpıklıklara ayna tutuyor. Parti içi demokraside genel başkan egemenliğine bir türlü son verilememesi, Türkiye Komünist Partisinin öyküsü, Hak-Par davası, takıyyeci siyaset, türban sorunu, Diyanet İşleri Başkanlığı Kuran Kursları ile Öğrenci Yurt ve Pansiyonları Yönetmeliğinde yapılan değişiklik ve yolsuzluklarla mücadele gibi konular ise kitabın diğer başlıkları. Alaturka Demokrasi nedir? diyor, Sabih Kanadoğlu. Ona göre, Bu sorunun yanıtı çağdaş demokrasinin amaç, tanım ve uygulamalarında aranmalı. Çağdaş demokrasi, kendisinin varlık sebebi laiklik ilkesinin koruması altında, gücünü çoğulculuktan, katılımcılıktan, saydamlıktan ve hukuka bağlılıktan alan bir yönetim biçimidir. İnsan hak ve özgürlüklerine tam saygı içinde, toplumun gönencini hedefler. Sayılan ilke ve değerler, aynı zamanda demokrasinin yaşam koşullarıdır. Bu nedenle, gerçekte zarara uğrayan, doğrudan demokrasi olmaktadır. Bu kitabı, Cumhuriyeti, demokrasinin karşıtı ve engeli olarak göstermek ve bu yolla temel ilkelerini yıpratmak isteyenlerin çabalarını boşa çıkarmada yararlı olması için yazmış Kanadoğlu. Arkadaş Yayınevi, 554 sf. Türü: Araştırma | ||||||||
|
BAŞKALARININ ACISINA BAKMAK Susan Sontag Tecrübe, o eli kirli bakıcı ... [Tennyson] Susan Sontag soruyor: Savaşın ve dehşetin yüzünü sergileyen fotoğraflara bakmaya ne kadar dayanabilirsiniz? Başkalarının Acısına Bakmak, kesintisiz görüntü bombardımanının tüm hayatımızı kuşattığı bir çağda, bizi sarsarak kendimize getiren bir etki yaratıyor. Düşmanı bir anlığına donduran ölümcül bir silah ile büyük bir tarihsel olayı en ince ayrıntılarına kadar korumaya çalışan fotoğraf makinesi, aynı aklın ürünüdür. Dünyaca tanınmış bir müzmin muhalif olan eleştirmen, sinemacı, tiyatro yönetmeni ve öykü-roman yazarı Susan Sontagın, pornografik edebiyat, faşist estetik, fotoğrafçılık, AİDS, devrim ve kamp yaşamı yazıları bugüne dek çeşitli yayınlarda yer aldı. En son 11 Eylül sonrasında kaleme aldığı Katiller Korkak Değildi başlıklı makalesi ABDde önceleri yayınlanmadı ve hararetli bir tartışmaya yol açtı. 1933 doğumlu Susan Sontag, hâlen New Yorkta yaşamaktadır. Sontag, 1977de yayınlanan Fotoğraf Sanatı Üzerine adlı kitabının ardından dikkatini ikinci kez ve bu kez fikirlerini de biraz değiştirmiş olarak fotoğraf objektifine çeviriyor. Bu kitabında, Amerikan İç Savaşı, Birinci Dünya Savaşı ve Nazi ölüm kamplarından, daha yakın tarihimizde Bosna, Sierra Leone, Ruanda, İsrail, Filistin ve 11 Eylül 2001 New York City trajedilerine, fotoğrafik belgeler üzerinden zaman içinde bir yolculuğa çıkan Sontag, savaş fotoğrafçılığının misyonu ve başkalarının acılarına karşı duyarlı olmak üzerine unutulmaz bir klasiğe daha imzasını atıyor. 2003te Alman Yayıncılar Birliğinin verdiği Frankfurt Barış Ödülüne değer bulunan Susan Sontagın, Frankfurt Kitap Fuarı ödül töreninde yaptığı konuşmanın tam metnini de içeren kitap, Agora Kitaplığı tarafından yayınlandı. Agora Kitaplığı, 151 sf. Çeviren: Osman Akınhay Dizi: Kültürel Çalışmalar - 4 | ||||||||
|
TOPLUM KURAMI Tarihsel Bir Bakış Alex Callinicos Aydınlanmanın, insanlar üzerinde bir dizi baskı kuran bir yanılsamalar çağı olarak görülmesi, postmodernizmle birlikte moda haline geldi. Toplum kuramları, büyük anlatılar olmakla eleştirildiler. 18. yüzyıl philosophelarının evrensel bilgi ve özgürlük vaadinin, Aydınlanma projesinin kendi içindeki sınırlama ve ikilemler tarafından yalanlandığı söylendi. Burada gözden kaçan bir husus vardı: Aydınlanma bizzat kendi içinde, önde gelen toplum kuramcılarının neredeyse tamamı tarafından eleştirilmiş, zayıflıklarına dikkat çekilmişti. İşte, Alex Callinicosun, kuramlarını oluşturdukları bağlamı yeniden inşa ederek tarihsel bir perspektiften ele aldığı isimler de, Aydınlanmanın özgürleşme iddiasını, eleştirel yaklaşımı elden bırakmadan taşıyan düşünürler. Toplum kuramının modern felsefedeki merkezî temalarla, politik ekonominin gelişimiyle ve evrimsel biyolojinin etkinliğiyle bağlarını kuran Callinicos, son iki yüz yıla damgasını vuran pek çok kuramcıyı inceliyor: Montesquieu, Adam Smith ve İskoç Aydınlanması, Hegel, Marx, Tocqueville, Mill, Maistre, Gobineau, Darwin, Spencer, Kautsky, Nietzsche, Durkheim, Weber, Simmel, Freud, Lukács, Gramsci, Heidegger, Keynes, Hayek, Parsons, Frankfurt Okulu, Lévi-Strauss, Althusser, Foucault, Habermas, Bourdieu, Beck ve Giddens. Callinicosun kitabını bu tür toplayıcı kitaplardan ayıran özellikleri, dönemler yerine sorunlara yoğunlaşması, her düzeydeki okura hitap eden açık ve net anlatımı. Ve Marksist pozisyonu. Kitabın sonunda yazar tarafından önerilen 9 sayfalık bir okuma listesi yer almakta. Kitaptaki her bölüm için ayrı bir blok yayım, Callinicosun yararlandığı ya da okuyucuların yararlı bulabileceğini düşündüğü kitap ve makalelerden meydana geliyor. İletişim Yayınları, 477 sf. Çeviren: Yasemin Tezgiden Dizi: Politika - 47 | ||||||||
|
ENTELEKTÜEL PERSPEKTİF Kültür, Siyaset ve Toplum Söyleşileri Editör: Memet Zencirkıran ... asla kendimi bir entelektüel olmaya tam anlamıyla hakkım varmış gibi hissetmiyorum, kendimi evimde hissetmiyorum, haklı görülemez bir ayrıcalık olarak bana ait olan şeyin hesabını verme - kime bilmiyorum - duygusu içindeyim. [Pierre Bourdieu] Entelektüel, Edward Saidin ifadesiyle topluma yabancı, marjinal bir kişiliği temsil eder. Bu yabancılık ve marjinallik aslında geniş yığınları tutsak alan düşünce kalıplarına mesafeli olabilme anlamında bir seçkinlik olarak da ifadelendirilebilir. Gerçekten de entelektüel; yığınların inançlarına, kanaatlerine, düşüncelerine tabi olmamak anlamında seçkin bir insandır. Entelektüel seçkinliğin ima ettiği mesafeli duruş, hiçbir şekilde her biri hakikatin bir yüzüne ışık tutan farklı perspektiflerin yadsınmasını gerektirmez. Tam tersine, entelektüel, yaklaşımlardaki ve bakış açılarındaki farklılığı ve çokluğu bir zenginlik olarak görür ve önemser. Eğer hakikat, Nietzschenin işaret ettiği gibi yorumlarımızdan ibaretse, hakikat ile olan ilişkimiz de, yorumlardaki farklılık ve çokluk ölçüsünde anlamlı olacaktır. Bu anlamda entelektüelin mesafeli durduğu şey, perspektifler değil, herhangi bir perspektifin mutlaklık iddiasıdır. Entelektüel Perspektif: Kültür, Siyaset ve Toplum Söyleşileri isimli bu çalışma, siyasal, sosyal ve kültürel sorunlar üzerine farklı perspektiflere sahip entelektüellerle yapılan söyleşilerden oluşmaktadır. Bu bağlamda kitapta Ali Yaşar Sarıbay, Alev Alatlı, Nilüfer Göle, Hasan Şimşek, Veysel Bozkurt, Orhan Tekelioğlu, Mehmet Altan, Fuat Keyman, Süleyman Seyfi Öğün, Tanıl Bora, Atilla Yayla, Anıl Çeçen, Kadir Cangızbay, Cemal Bali Akal, İhsan Sezal, Ahmet Turan Alkan, Reha Çamuroğlu, Oğuz Işık, Melih Pınarcıoğlu ile yapılan söyleşiler yer almaktadır. Söyleşi Başlıkları: ![]() Mutsuz Bilinç ile Kinik Akıl Arasında Entelektüel ![]() Akıl ve ahlâkın birbirinden koptuğu bir dönemi yaşıyoruz. ![]() Fetiş bir fikir haline geliyor modernlik ![]() Marxı ve Keynesi yeniden keşfedeceğiz. ![]() Postendüstriyel çağda hedonist/narsisist tüketim kültürü önem kazanıyor. ![]() Türkiyede popüler kültür, elit kültür popülizmini hezimete uğratmıştır. ![]() Ekonomik paylaşımın siyaseten yapıldığı bir toplumda muhalefet olmaz. ![]() Küreselleşme sürecinde meseleleri kararlı, ılımlı ve şahsiyetli bir bakışla değerlendirmemiz lazım. ![]() Günümüzde Türkiyenin karşılaştığı sorunlar sadece Türkiyeye özgü sorunlar değil. ![]() Kitle eleştirisiyle başlamayan politikanın, politik tarihte çok önemli bir şey yapabileceğini zannetmiyorum. ![]() Sonuçta kazanan, merkezin hegemonyasıdır. ![]() Demokrasinin üzerine oturduğu değerler çerçevesini liberalizm sağlamaktadır. ![]() Küreselleşme sürecinde demokrasi adı altında Cumhuriyet düşmanlığı yapılmaktadır. ![]() Toplumsalı davranışlardan yakalamaya kalkışmak, egemenlik ilişkilerini yok sayan bir paradigmaya dayanıyor. ![]() Modern kavramların tıkanmaya başladığı bir dönemdeyiz. ![]() Türkiye geleceğe yönelik eğitim vizyonunu belirlemeli. ![]() Türkiyede yerlilik kavramının yeniden tedavüle konulması gerekiyor. ![]() Kendi tarihini yazamayacak olanların hikâyesi ilgimi çekiyor. ![]() Devredilemez ve kuralsız yeni bir yoksullaşma süreci yaşanmaya başlanıyor. Alfa Yayınları, 389 sf. Dizi: Siyaset -sosyoloji -61 | ||||||||
|
SİBER-M@RX Yüksek Teknoloji Çağında Sınıf Mücadelesi Nick Dyer-Witheford Yüksek teknolojiye dayanan global bir kapitalizmin egemen olduğu ve çöken örneklerinin ardından sosyalizmin bir döneminin de geride kaldığı günümüzde Marxa ve Marksizme nasıl yaklaşmak gerekir? Üretimde robotların insanların yerini aldığı, dijital ağ sistemlerinin sadece iletişimi değil tüm bir yaşam tarzını değiştirmekte olduğu, bioteknoloji ve genetikte gerçekleştirilen atılımlarla insanlığın yeryüzü serüveninin yakın gelecekte hayal edilemeyecek noktalara gelebileceği koşullarda Marksizmi nasıl yorumlamak, sınıf mücadelesini nasıl kavramak gerekir? Marksizmin artık öldüğüne ilişkin o basit iddiaya hemen aynı basitlikle ölmedi, dimdik ayakta diye yanıt vermenin yetersizliğinin farkında olanlar var tabii. Kanadada, University of Western Ontarioda profesör olan Nick Dyer-Witheford de bunlardan biri ve bugünün dünyasında Marxı ve Marksizmi yeniden anlamaya ve anlamlandırmaya çalışıyor. Antonio Negri, Michael Hardt, Paolo Virno gibi İtalyan otonomcu Marksistlerle birlikte post-Fordist dönemde global kapitalizmin ve emeğin sorunlarını tartışan Nick Dyer-Witheford dünya pazarının genişlemesi ve öteki küreselleşme dediği şeye gitgide bağlanan muhalefet hareketleri üzerinde yoğunlaşıyor. Ve en önemlisi de şu soruya yanıt arıyor: Bütün bu olanaklar ve yüksek teknoloji daha iyi bir geleceğin inşa edilmesi için nasıl kullanılabilir? Marxın, bir gün gelecek sermaye toplumsal ve bilimsel bilgi aracılığıyla, genel akıl ile egemen olacak dediğini hatırlatan Nick Dyer-Witheford, sınıfsız toplum için mücadele eden emeğin bu silahı kendi ellerine almasının yollarını tartışıyor. Aykırı Yayıncılık, 356 sf. Çeviren: Ali Çakıroğlu Dizi: Araştırma - 17 | ||||||||
|
1908 OSMANLI BOYKOTU Bir Toplumsal Hareketin Analizi Y. Doğan Çetinkaya Bu çalışma, 2002 yılında Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümüne, Doğan Çetinkaya tarafından sunulmuş olan 1908 Ottoman Boycott: An Economic Boycott as a Political Weapon adlı yüksek lisans tezine dayanıyor. Meşrutiyetin ilanı Osmanlı İmparatorluğunda kamuoyunun ilk kez vücut bulduğu olaylarla gerçekleşti. Eylemler, mitingler, toplantılar ve durdurulan grevler... Daha sonra 1908e canlılığını veren kamuoyu, Bosna-Hersekin Avusturya tarafından ilhakı ve Bulgaristanın bağımsızlığını ilan etmesi üzerine bir kez daha sokağın gücünü ve kendiliğindenliğini ele geçirdi. Osmanlı Fes Boykotu olarak bilinen süreçte halk, kendi inisiyatifini kullanarak Avusturya ve Bulgaristan mallarına karşı bir boykot başlattı. Avusturyadan ithal edilmekte olan fes ile simgesini bulan boykot kısa bir sürede daha düzenli ve İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından yönlendirilen eylemler halini aldı. İlk defa gerçek bir savaşla değil de harb-i iktisadî ile başarılı olunan bu süreçte 1908in ilham verdiği Osmanlılık fikri canlılığına kavuşurken, millî iktisat icadı da ortaya çıktı. Millî bir sanayi kurmak gerekliliği ve bunun için gereken nedenlerin kolayca devşirilmesi ile 1908 Boykotu, pek çok siyasal mobilizasyon faktörünü aynı anda devreye sokmuş oldu. Y. Doğan Çetinkaya 1908 Osmanlı Boykotu: Bir Toplumsal Hareketin Analizi çalışmasında günlük basının etkisiyle, siyasal mobilizasyonun kitleler üzerindeki gücüyle, kitlelerin kendiliğindenliğiyle, milliyetçiliğin farklı renklerdeki yansımalarıyla bu toplumsal hareketin özelliklerine ve önemine dikkat çekiyor. Geniş kapsamlı bir arşiv çalışması, soru sormak konusunda gösterdiği özen ve cevaplarındaki toklukla bu kitap II. Meşrutiyet döneminin dünyasına, insanlarına içeriden, aşağıdan ve onların tarafından bakıyor. İletişim Yayınları, 447 sf. Dizi: Araştırma-İnceleme -161 Kapak Karikatürü: Salih Erimez | ||||||||
|
BAŞARILI SİYASETÇİNİN EL KİTABI Doç.Dr. Osman Özsoy Tüm partilerin yerel seçimler için belediye başkan adaylarını açıkladığı şu günlerde, adayları tatlı-sert bir yarış bekliyor. Çünkü yerel seçimler partiler kadar adayların da özelliklerinin sonuçlara yansıdığı bir seçim. Durum böyle olunca adaylar kendilerini seçmenlerine en iyi şekilde sunmak zorunda. Bunun yolu da bir takım stratejilerden ve taktiklerden geçiyor. Her toplumun sosyal refleksleri, seçmen-siyasetçi ilişkileri ve hedef kitleye ulaşmak için kullanılabilecek iletişim stratejilerinin farklı olması gerekmektedir. Oy verenlerin davranış ve kriterleri, ilden ile, ilçeden ilçeye hatta semtten semte değişebilmektedir. Adaylar seçim stratejileri geliştirirken, toplumun tüm kesimlerinin farklı taleplerini göz önünde tutmak zorundalar. Ulusta oturan bir seçmenin köpeklerini gezdirebileceği bir yürüyüş parkuru isteği olabilirken; birkaç kilometre ilerisinde Ayazağa seçmenleri çamurlu yollarının asfaltlanmasını istemektedirler. Dolaysıyla adayın öncelikle ihtiyaçlara hitap etmesi gerekmektedir. Seçmenin önceliklerini kavrayamamış siyasetçi adayı ve bunları çözmeyi programına almamış bir partinin başarılı olması beklenebilir mi? İşte bu kitapta genelden özele seçim çalışmaları konusu işlenmekte. Adayların başarılı seçim kampanyaları yürütebilmesi için gerekli donanımlarının neler olması gerektiğini ve kampanya inceliklerinin yanı sıra; adayların bireysel olarak sahip olmaları gereken vizyonda bu kitapta işleniyor. Seçmen davranışlarının belirlenmesi ve değerlendirilmesi bölümüyle başlayan kitapta seçim ve propaganda yöntemleri geniş yer tutuyor. Adaylarda aranan özellikler ve kişisel imaj, etkin iletişim bölümleri de yine kitapta geniş olarak değerlendirilen bölümler. Toplumun farklı kesimlerinin yerel yönetimlerden beklentileri, Türkiyenin 21. yüzyıl vizyonu, uluslar arası düzen, seçimle ilgili yasalar gibi ek bölümlerde adayların ufuk açılarını genişletmek için kitapta yer buluyor. Seçim kampanyasından başarıyla çıkmak kadar; koltuğa oturduktan sonra liyakatli bir yönetim sergilemek isteyen tüm adaylar ve siyasetle ilgilenen herkes için Doç. Dr. Osman Özsoy tarafından bir başvuru kaynağı olarak hazırlanan ve on iki bölümden oluşan bu kitap raflardaki yerini aldı. Hayat Yayınları, 200 sf. Dizi: Yönetim - 46 | ||||||||
![]() |
|||
![]() |
|
![]() |
|||||||||||||||
![]() ![]() ![]() |
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||
![]() |