|
Ergenekonda 16 kişi daha gözaltında | |||
Türkiyede yaklaşık 50 yıldır dile getirilen, son yıllarda da üzerinde neredeyse toplumsal mutabakat sağlanan kamuda reform gerekliliğine AKP Hükümeti cesaret etti, adım attı. Uzun çalışmalar sonunda da ortaya kapsamlı bir reform taslağı çıktı ve Bakanlar Kurulundan geçerek Meclise sevkedildi. Yönetimdeki kamusal ağırlığı yarı yarıya azaltan ve merkezi idare yerine ağırlığı yerel yönetimlere veren tasarı yoğun biçimde tartışılıyor, daha uzun süre de tartışılacak. AKP Hükümetinin daha önce de hazırladığı kapsamlı yasa ve Anayasa değişikliklerinde yaşanan sıkıntılar ne yazık ki bu konuda da kendini gösterdi. TEHLİKE BİR; AKPYE GÜVENSİZLİK Birinci yılını neredeyse dolduran AKP Hükümeti bu süre zarfında ne yazık ki toplumsal güveni tam olarak henüz sağlayamadı. Hala kimi kesim ve kurumlarda AKPye yönelik ciddi önyargılar ve güvensizlik var. Bunu orman arazileri tasarısından YÖK kanunundaki değişiklik çalışmalarına kadar pek çok konuda gördük. AKPnin bu güvensizliği körükleyecek hataları da gözardı edilemeyecek boyutta... Ancak, bu güvensizlik pek çok tasarıda bunu AKP yapıyorsa kabul edilemez tarzı bir muhalefet doğuruyor. Yani normal şartlarda, başka bir hükümet hazırlasa itiraz etmeyecekleri tasarılara, AKPye güvenmedikleri için şiddetle muhalefet ediyorlar. Şimdi benzer muhalefeti Kamu Yönetim Reformu için de görüyoruz. Kimi zaman açıkca dile getirilen, kimi zaman da başka gerekçelerin arkasına saklanan kuşkuyu şöyle örnekleyebiliriz; Yerel yönetimlerin yetkilerinin artırılması ve güçlendirilmesi, bu kadar çok AKPli belediye varken yanlıştır. Önümüzdeki yerel seçimlerden sonra muhtemelen sayıları çok daha fazla artacak AKPli yerel yönetimler, güçlendirilmiş yetkileriyle başedilemez, denetlenemez hale gelirler! Bu kaygı nedeniyle de pek çok hizmet ve yetkinin yerel yönetimlere devredilmesine karşı çıkıyorlar. Oysa bu insanların çoğunun geçmişte hantallaşmış merkeziyetçi yapının kırılması gerektiği yönünde açıklamalar yaptığını biliyoruz. Yani açıkcası sorun yerel yönetimlerin güçlenmesi değil, AKPli yerel yönetimlerin güçlenmesi. Yani atılan adım değil adımı kimin attığı... TEHLİKE İKİ: AKPNİN KÖR İNADI! Yaptığı tartışmaya açık atamalarla, türban, imam hatip gibi hassas konularda gerginlik yaratan çıkışlarla AKP Hükümetinin toplumsal güvenin tam olarak sağlanamamasında çok ciddi payı olduğu açık. Üstelik AKP Hükümeti, bu tür güvensizlik kaynaklı muhalefete öfkeleniyor ve işi inada bindiriyor. İşte 2B olarak adlandırılan orman niteliğini yitirmiş arazilerle ilgili Anayasa değişikliği girişimi... 2Blerin çok ciddi sorun olduğu gerçeği ortadayken, Orman Bakanı son derece hazırlıksız biçimde, eksik bir çözüm koydu ortaya... Tasarı çözdüğü sorunlar kadar yeni sorunlar yaratma potansiyeli de taşıyordu. Ne yazık ki tasarıya güvensizlik kaynaklı muhalefete öfkelenen Hükümet ve Orman Bakanı Pepe, iyi niyetli ve gerçekçi eleştirileri de ciddiye almadı. Yanlışta ısrar ettiler ve sonuçta iş tıkandı kaldı. Aynı gelişmeleri YÖK yasası konusunda da yaşadık. Güvensizlik muhalefetine o kadar öfkelendiler ki, tasarıdaki ciddi yanlışlıklara ilişkin eleştirileri de önemsemediler. Ama bu ciddi hata oldu. Sonuçta yanlıştaki ısrarları karşılarında askeriyle siviliyle, sağıyla soluyla çok geniş bir muhalefet cephesi oluşturdu. Yıllarca YÖKe en şiddetli muhalefeti yapan sol kesimler bile YÖK savunucusu oldu çıktı. Örnekleri çoğaltmak mümkün ama gerek yok. Önemli olan şimdi yine aynı tehlikenin baş göstermiş olması. TEFTİŞ KURULLARI TARTIŞMASI Kamu Yönetim Reformu tasarısında şu anda ön plana çıkan tartışma konusu teftiş kurullarıyla ilgili değişiklik. Tasarı özetle Maliye Müfettişleri, Başbakanlık Denetleme gibi kurulları lağvediyor. Yerine kamu kurumu yönetiminin atayacağı bir iç denetçi, bir de Sayıştayın görevlendireceği dış denetçi geliyor. Bu değişikliğe başta teftiş kurulları olmak üzere pek çok ilgiliden itiraz var. Hatta bir dönem Sayıştay Başkanlığı yapan AKPli Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül bile teftiş kurullarının kapatılmasının yanlış olacağını savunuyor. Kamu kurumu yöneticisinin belirleyeceği denetçinin gerçek bir teftiş yapmasının mümkün olmadığını pek çok kişi savunuyor. Denetçi kim olacak, nasıl seçilecek, amirinden bağımsız nasıl çalışabilecek, kaldı ki suçlama yöneticiyle ilgiliyse ne olacak, gibi pek çok sorunun cevabı ortada yok. Bu haklı itirazlara rağmen Hükümet cephesinde yine bir inat görüyoruz. Diyorlar ki Bugüne kadar teftiş kurulları denetledi de ne oldu? Yolsuzluklar mı önlendi, sorumlular mı cezalandırıldı? Bu inat haklı eleştirileri karşılayabilecek bir cevap değil. Kaldı ki pek çok teftiş kurulu üyesinin haklı isyanı var; Yolsuzlukların ortaya çıkmamasının nedeni teftiş kurullarının yetersizliği değildi. Pek çok teftiş raporu hazırlandı ancak bunların bir kısmı siyasetçiler ve onların atadığı yöneticiler tarafından işleme konulmadı!... Sonuç itibariyle ortada cevapsız sorular ve ciddi kaygılar var. Eğer Hükümet yine eleştirilere güvensizlik kaynaklı muhalefet deyip kulak tıkarsa, aynı noktaya gidilecek. Ortaya merkeziyetçiliği ve bugünkü hantal yapıyı savunmak durumunda olan ciddi bir muhalefet çıkacak. Hükümet, eleştirilere önyargılı olsalar bile kulak vermek ve hataları düzeltmek zorunda. Zaten o çok ihtiyaç duyduğu toplumsal güvenin yolu da burdan geçiyor. Ümit SEZGİN / NTV - CNBC-e Ankara Haber Müdürü | ||||
Tehdit değil ikna gerekiyor!... Talabani Başbakan Kürdistan şampiyon! Meclis tezkere ile açılacak "Mösyö, sadece seyircinin eğitimli olması yetmez!..." Bakan Gül kimi tehdit ediyor? Oydaştırabildiklerimizden misiniz, oydaştıramadıklarımızdan mısınız? Yerel seçim referandumla birleşirse?... |
|||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||