|
|
Erhan Aslanoğlu: Pozitif şok Erhan Aslanoğlu: Son üç yılın en iyi notu Erhan Aslanoğlu: Enflasyon beklentileri Erhan Aslanoğlu: Küçümsenmemesi gereken büyüme Erhan Aslanoğlu: Öncü kriz göstergeleri! |
|||
Bankacılık sisteminin kırılganlığını farklı açılardan test etmek mümkündür. Bunlardan birisi, sistemdeki yoğunlaşma oranıdır, yani en büyük üç-dört bankanın varlıklarının sistemdeki toplam varlıklar içindeki payıdır. Bu oran artıkkça yoğunlaşma artmaktadır. Bu konuda iki farklı görüş bulunuyor. Birinci görüş, yoğunlaşmanın bankacılık sisteminin istikrarını arttıracağı yönündeyken, ikinci görüş yoğunlaşma ne kadar az ise, sistemin daha istikrarlı olacağını öngörmektedir. Yoğunlaşma istikrar getirir görüşünü savunanlar, temelde iki noktayı vurguluyor. Birincisi, az sayıda büyük bankanın olduğu sistemlerde kârlılıkta yüksek oluyor. Yüksek kârlılık, herhangi bir dışsal şok yaşandığı dönemde bankaların krizlere dayanıklılığını arttırıyor. İkincisi ise, az sayıda büyük bankanın denetiminin ve izlenmesinin daha kolay olacağı görüşüne dayanıyor. Tersi görüşü, yani yoğunlaşma azaldıkça istikrar artar görüşünü savunanlar, az sayıda bankanın olduğu sistemlerde, bankaların aldığı risklerin arttığını öne sürüyor. Böyle bir sistemde, bankaların batmamasına kesinlikle izin verilemeyeceği beklentisiyle, bankaların daha riskli hareket ettiği görüşü savunuluyor. Üstelik, bu bankaların piyasa gücüyle yüksek faiz istediği, bunun da firmaları zor durumda bıraktığı belirtiliyor. Son olarak da, iyi bir denetim sistemi olursa, banka sayısı ne kadar çok olursa olsun bankaları izleme ve denetlemenin zor olmayacağı görüşü savunuluyor. Yakın bir zaman öncesine kadar, bu görüşlerden birisini destekleyen detaylı verilere dayalı bir çalışma yoktu. Bir süre önce, Beck, Demirgüç ve Ross tarafından NBER makalesi * olarak yayınlanan bir çalışma, açık bir şekilde yoğunlaşma istikrar getirir görüşünü destekleyen sonuçlar ortaya koyuyor. Bu çalışma, 70 ülkede 1980 -1997 yılları arasında bankacılıkta yoğunlaşma ve kriz ilişkisini detaylı olarak inceliyor. Çalışmanın iki önemli sonucu var. Birincisi, yoğunlaşma arttıkça sistematik bankacılık krizi riskinin azalmasıdır. Çalışma sadece gelişmekte olan ülkeler için yapıldığında da aynı sonuca ulaşılmış. Örnekleme dahil olan ülkelerde, en büyük üç bankanın varlıklarının toplam varlıklar içindeki payı ortalama 0,72 bulunmuş. Örneğin, hiç kriz yaşamayan İsviçrede bu oran 0,77, Hollanda da 0,76, Yeni Zelandada 0,77. Aynı dönemde Türkiyedeki oran 0,45. Bankalar birliği verilerine göre, 2002 sonu itibarıyla bu oran yaklaşık 0,40. İkinci önemli sonuç ise ise, aynı zamanda iyi denetimin olduğu ve mevcut bankalar arasında rekabeti destekleyen sistemlerde krizlerin daha az yaşandığıdır. Yoğunlaşma olıgopol türü piyasa anlamına gelir. Bu tür piyasalarda firmalar ya ciddi rekabet eder ya da birlikte hareket eder. Beraber hareket etmesi tekelci sonuçları doğurur. Rekabet etmesi ise, tüketicinin lehine sonuçlar verir. Özetle, yoğunlaşmanın yüksek olduğu rekabetçi bir yapı, bankacılık sisteminin kırılganlığını azaltıyor denebilir. Bu sonuçların Türkiye açısından da anlamlı olduğunu düşünüyorum. Şeffaflık ve denetimin yanı sıra, mevcut veriler yoğunlaşmanın daha artması gerektiğine işaret ediyor. Önümüzdeki dönemlerde yabancı bankaların gelmesi kadar, banka birleşmelerinin artması sistemin sağlığı açısından gerekli görünüyor. * Bank Concentration and Crises, Beck, T., Kunt-Demirgüç, A., Ross, L., NBER Working Paper, August 2003, W9921 | ||||
Bankaların kara tahtaları siliniyor | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||