Home page
Haber Menüsü


 
Sessiz bankalar sokağı
 
Türk bankacılık sistemi bölgenin en önemli gücü olarak, uluslararası bankaların bölgesel açılımları konusunda hala eşsiz bir yerde duruyor.
 
İskender Özturanlı
NTV-MSNBC
 
20 Ağustos 2003—  Oldukça sıcak ve tenha bir Ağustos öğlesinde, yıllardır bıkmadan yaptığım gibi Dünya Bankası- IMF toplantılarında doğrudan sunulmak üzere kapsamlı bir içerik hazırlamaya çalışıyorum. Her yıl yaptığım gibi Türk bankacılık sektörünün fotoğrafını bir kez daha çekip onu dünyanın en seçkin finans ve yatırım topluluğunun huzurlarına çıkaracağız. Bu vesile ile Büyükdere-Levent- Maslak üçgeninde gezinmeye başlıyorum gene.

   
 
       
   
MSNBC News İskender Özturanlı: Enerji koridoru Türkiye
MSNBC News İskender Özturanlı: Şimdi ne olacak?
MSNBC News İskender Özturanlı: Bağdat yanmaya başlamadan önce
MSNBC News İskender Özturanlı: Ankara daha fazla kararmamalı
MSNBC News İskender Özturanlı: Türkiye Avrupa'nın alternatif geleceğidir
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Yitirilmiş imparatorlukların, sessiz binaların, zihni yorgun sektör profesyonellerinin sükunetini usulca geçiyorum. İçimden ne zaman canlanabilecek Türk bankacılık sistemi diye geçiriyorum.
        Son on yirmi yılın bütün kalifiye insan gücü buraya yatırıldı. En büyük teknoloji yatırımları buraya yapıldı. Sağlıklı bir finans sistemi kurmak adına gösterilen bir dizi çaba. Makroekonomik zedelenme, kötü yönetim ve sermaye yapısındaki ciddi tehdide kurban verilmiş giderek küçülen bir sektör.
        Türk bankacılık sistemi kendine gelemeden Türkiye kendine gelemeyecektir.
        Sessiz bankalar caddesi. Yazımın başlığını da böyle kuruyorum.
       Bundan üç sene önce, Büyükdere caddesinden akan, para taşıyan zırhlı araçların yarattığı karmaşadan şikayet ettiğimde, şu anda sistemde bulunmayan değerli bir banka genel müdürünün sözlerini hatırlıyorum birden: “Bu zırhlı araçlara, buradaki bütün bankalar birleşip yatırım yaparlarsa hem maliyetler düşer, hem de buranın trafiği çözülür.” Nereden nereye.
        Şimdilerde bu caddenin en hareketli binasının Tasarruf Mevduat ve Sigorta Fonu’nun merkezi olması kaderin garip bir cilvesi olsa gerek. Paranın ömrünün giderek daraldığı, en büyük alıcının bütün ekonomik aktiviteyi neredeyse tek başına belirlediği bu ortamda; şube ve bankaların sessizliği daha ne kadar sürecek ?
       Ya da bizim sistemdeki profesyonel oyuncular neler anlatacaklar dünyaya. Burada verilecek mesajların, buralarda süren tartışmaların her zaman önemi var çünkü.
       
ULUSLARARASI AÇILIM GÜCÜ ZAYIFLIYOR
       Türk finans endüstrisindeki aktörlerin uluslararası açılım gücünün ciddi ve travmatolojik olarak gerilediğini gözlemliyorum çünkü. Bu tıpkı tam gelişme çağında serpilip büyümeye çalışan bir gencin hayat ile ilgili algılamasını zora sokacak bir travma sonucu haksız bir şekilde hayattan uzaklaşmasına benziyor.
       Türk finans endüstrisini tanımlayan aralık çok daralmış durumda çünkü. Hani derler ya, “paranın ömrü”. Para bonodan itfa ediliyor, sonra tekrar bonoya dönüyor. Kısacık bir ömür. Kocaman bir reel faiz.
       Türkiye borç kıskacının kendi iç dinamiği içinde kararsız bir denge yakalamış durumda. Borcun ödenebilir olması için sürdürülebilir olması, sürdürülebilmesi için de Makro ekonomik istikrar, siyasal istikrar ve dışsal şoklara karşı tedbirli ve duyarlı olmak gerekiyor. Her ne kadar önümüzdeki dönemde bu şokların nispi derecede azalacağını umuyor ve biliyorsak da. Gene de, dünyadaki bütün büyük ekonomilerde artık süreğen olduğuna kimsenin itiraz edemeyeceği derecede büyük daralmalar, dünyanın yeni bir güvenlik ve sürekli savaş paradigmasına hapsedilmesinin iş yapma ve yatırım ortamına getirdiği ciddi tehdit. Tüketicinin giderek yaşadığı şoklar ile günlük alış verişin ötesine çıkarak orta ve uzun vadeli sözleşmelere karşı oluşturduğu yeni ve gizli direnç. Şirket yönetimlerindeki hayal kırıklıklarının hissedar üzerinde yarattığı derin güven bunalımı. Dünya ekonomilerinde çok ciddi sorunları da beraberinde getiriyor.
       
KAZANAN KURUMLAR GERİDE KALDI
       Bütün bunlara bir de dünyadaki bankacılık sistemin kendini yeniden tanımlama ve düzelteme yapmasına kadar götürecek ciddi bir gelişme ile karşı karşıya olduğunu görüyoruz. Enron ve Worldcom gibi büyük iflaslar ile kurumsal kredi bacağında ciddi bir sarsıntı geçiren dev dünya bankaları bir yandan Basel şartların getirdiği yeni vecibeler ile giderek kredi riskin üstlenen ve bu yüzden kazanan bir kurum olmaktan çıkmaya başlıyorlar.
        Kredi risklerinin sigorta şirketlerinin devraldığı yeni finansal kuruluşların finansal hizmetlerde öne geçmeye aday olduğu, büyük bankaların ciddi bir mutasyon geçirmeye aday oldukları bir dönem. Bir görüş bunun çok sağlıklı olduğunu, bir diğeri ise bankacılık hizmetlerinin yeniden tanımlanması gerektiğini düşünüyor.
       Dünyada bankacılık sistemi kurumsal kredilerden yoğun bir çekilme anı yaşıyor. Türk bankacılığı ise büyümek ve kar etmek için kurumsal krediler vereceği günü, bireysel bankacılıktaki patlamayı bekliyor.
       Bir tarafta dünya bankacılık sistemi kar ettiği ama risk aldığı yerden çekiliyor. Öteki tarafta regule edilerek yeniden düzenlenen Türk bankacılık sistemi müşterisini bekliyor risk almak üzere.
       Hem de açığa bono satışının, bütün düzenlemelere rağmen yapılabildiği bir sistemi, hem yurtiçinde güveni yiten müşterilere hem de yurt dışındaki büyük kreditörlere anlatabilmenin zorluğu yaşanırken.
       Üçlü denetimden geçecek kadar sağlıklı bir sistemde dahi tıkanmalar olmuş.
       
BANKACILIK SEKTÖRÜ NE BEKLİYOR?
       Bölgenin en önemli işgücünü ve en yüksek kaliteli istihdamı hala taşıyan Türk bankacılık sektörü eksik öz sermayesini karlar ile güçlendireceği günleri özlüyor. Kredi kartları ve debit kartlardaki patlamalar dışına herhangi bir hazırlık görebiliyor musunuz?
       Oysa Türk bankacılık sektörü bekliyor
       Peki neyi bekliyor?
       Bu soruya yanıtı vermeden önce Türk Bankalar Birliği’nin Bankalarımız adlı raporundan aynen aktarıyorum.
       “2002 yılı sonunda 12 katrilyon lira (7.5 milyar dolar) olan dönem zararı 2002 sonunda 2,4 katrilyon lira (1.4 milyar dolar) kara dönmüştür. Kamusal ve özel sermayeli bankalarla mevduat kabul etmeyen bankaların net karları, ortalamadan daha hızlı artmıştır. 2001 yılını krizin etkisiyle zararla kapatan sektör, 2002 yılında kara geçmiş; kar hacmi son derece yetersiz ve karlılık çok düşük düzeyde kalmıştır. Bankacılık sisteminin aktif karlılığı yüzde 1,1 öz kaynak karlılığı ise yüzde 9.2 oranında gerçekleşmiştir.”
       ’Aktif karlılığı’, işte sihirli ifade burada.
       Türk bankacılığı için sağlıklı bir ortam oluşturulmuş durumda sistemde artık kılçık kalmadı. Şimdi sıra aktif karlılığında.
       Türk bankacılık sistemin, dünyadan bakıldığında hemen kavranamayan ikili bir karakteri var. Bir yandan faizlerin inmesini gerçek bankacılık yapabilmek, rekabet edebilmek için dört gözle bekliyor. Bunun da çeşitli nedenleri var. Birincisi, Türkiye’deki bankacılık sistemi varolan ekonomik potansiyelinin çok azını kullanıyor. İkincisi aracılık maliyetlerinin düşmesi lazım. (Yazıyı hazırlarken bunun iki puan düşürüldüğü haberleri geldi.) Üçüncüsü en büyük bono müşterisi olması dolayısıyla topladığı mevduatlar ile devletin bonoları arasındaki verim eğrisine temelden bağımlı durumda. Öte yandan, bu sektör bono yükü ve yüksek reel faizlerden dönem dönem yüksek karlar yazabiliyor. Yani kendi ‘öcüsünden’ kazanabiliyor. Faizlerin inmesi durumunda oluşacak olan riski telafi edecek, bu riski farklılaştırılacak alanları da yok, hizmet organizasyonları da buna hazır değil. Bu çok çetin bir eşik.
       Türk bankacılık sistemi bu eşiği aştığı anda, ülkedeki mali kriz bitecektir.
       
YABANCI SERMAYE GİRİŞİ HALA YETERSİZ
       Öte yandan, yabancı sermaye girişinin de az ve kifayetsiz olduğunu görmekteyiz. Sistemde varolan iki büyük yabancı sermayeli bankadan birincisinin, uzun yılardan beri çok büyük atılımlar yapmaksızın büyük sermayeleri gerektirmeyen işlerle ilerlediği, diğerininse kriz anında ve neredeyse maliyetsiz bir şekilde hazır bir ağ üzerinden sisteme girdiğini düşünürsek bu kifayetsizliği daha iyi anlarız.
       Ancak, özellikle İtalyan bankaları ile Türk güçlü sermaye gruruplarının birincisinin hemen hemen tamamladığı, diğerinin ise yeniden müzakere edilmekte olduğu, iki ortaklığın oldukça önemli olduğunu düşünüyorum.
       İtalyan bankalarının hamlesi çok önemli. Çünkü, Türkiye Balkan eksenli, bir Akdeniz- Ortadoğu açılımının kilit noktası. Bu konuda ayrıca yazacağım.
       Türk bankacılık sistemi bölgenin en önemli gücü olarak uluslararası bankaların bölgesel açılımlarına; hizmet merkezi, know-how ve danışmanlık konusunda hala eşssiz bir yerde duruyor. Şubeler ne kadar sessizleşirse sessizleşssin üstelik.
 
       
    TOP5 Bankaların kara tahtaları siliniyor  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları