|
|
Adam Smithin ekonominin temellerini ortaya koymasından bu yana, iktisatçıların büyük bölümü içeride ve dışarıda serbest ticaretin taraflara daha fazla refah getireceğine inanmaktadır. Son 15 yıldır artan serbest sermaye hareketlerinin de benzer olumlu bir sonuç getireceği konusunda yaygın bir inanç oluşmuştur. Fakat, özellikle gelişmekte olan ülkelerde yaşanan son krizler bu inancı sarsmaya başladı. The Economist gibi ekonominin her alanında serbestiyi savunan bir derginin, biraz özeleştiri de yaparak, gelişmekte olan ülkelere sermaye girişlerine sınırlama getirilmesini savunması son derece önemli bir gelişmedir. Bu görüş değişikliğinin arkasındaki nedenler şöyle sıralanmaktadır. Birincisi, serbest mal ve servis ticareti ile serbest sermaye hareketinin sonuçları tamamen aynı değildir. Sermaye girişi, tassarruf açığı olan bir ülkenin bu açığını gidererek yatırımlarını destekler. Fakat bu, muz üretimi sınırlı bir ülkenin muz ithal edip bunu tüketmesinden farklıdır. Bu fark, sermaye hareketlerine ilişkin kararlarda hata yapma olasılığının ve bunun maliyetinin çok daha yüksek olmasından kaynaklanmaktadır. Mal ve servis ticareti cari dönemde oluşan fiyatlara bağlı ve sadece tarafları ilgilendiren bir tüketimi yansıtır. Sermaye piyasalarında ise finansal varlıkların ticareti gerçekleşmektedir. Bu, varlıkların gelecekteki değerinin tahminine dayanır. Yani, yatırımcı gelecekteki kazancının şimdiki değerini hesaplamak durumundadır. Gelebilecek farklı haberler varlıkların değerini etkileyebilmektedir. Bu belirsizlik spekülatif hareketlerin gücünü arttırmakta, bu tür piyasalarda dalgalanma boyutunu yükseltmektedir. HATALI KARARLAR TÜM SEKTÖRÜ VURABİLİR Burada önemli bir nokta, yatırımcıların vereceği hatalı kararların sonucunda ortaya çıkabilecek zararların sadece o yatırımcıları değil, tüm sektörü, tüm ekonomiyi hatta tüm bir bölgeyi etkileyebilecek güce çıkmasıdır. Geçtiğimiz 10 yıl bunun örnekleriyle doludur. Yatırımı yapan, bunu kendi varlıklarıyla gerçekleştiriyorsa, hatalı karar verdiğinde en fazla tüm varlığını kaybeder. Eğer yatırım borçlanarak gerçekleştirilmişse, risk çok daha fazladır. Kaybeden sedece yatırımcı değil, borcu veren ve belkide aldığı riskin tam olarak farkına bile varamayan tassarruf sahibidir. Sonuç olarak, sermaye hareketlerinde sınırsız serbesti tassarruf açığını kapamada önemli faydalar sağlasa bile, hatalı karar durumunda büyük zararlara neden olabilmektedir. Bu zararlar, tüm ekonomiye hatta dünyanın bir bölgesine zarar verebilecek boyutlara çıkabilmektedir. Bütün bu nedenlerden dolayı finans piayasalarında akıllıca düzenlemelerin yapılması gerektiği daha fazla kabul gören bir görüş olmaya başlamıştır. Liberalizmin en uç noktalarından birisinde olan The Economist dergisinin bile bunu kabul etmesi bu değişim hakkında bir fikir vermektedir. Sermaye hareketlerine ilişkin sınırlamanın nasıl olması gerektiği konusunda vurgulanan birkaç önemli nokta var. Birincisi, sermaye çıkışı değil, sermaye girişlerine belli sınırlamalar getirilmesi gerektiği öne sürülmektedir. Çıkıştaki sınırlama çok caydırıcı olabilir. İkincisi, bu öneri gelişmekte olan ülkelere yapılmaktadır. Gelişmiş ülkelerin böyle bir sınırlamaya ihtiyacı olmadığı vurgulamaktadır. Üçüncü olarak, sermaye girişlerine olan sınırlamaların sürekli değil, söz konusu ülkelerin gerekli yapısal dönüşümü tamamlama sürecinde olması gerektiği görüşü hakim. Yani, para ve sermaye piyasalarında reformların tamamlandığı, etkin denetimin gerçekleştiği, hem kamu hem özel kurumların şeffaf olduğu, kamu borç stoğunun ve açığının istikrarlı bir nokataya geldiği ülkelerde sınırlamaların kalkması gerektiğine inanılmakta. Dördüncüsü, sermaye girişlerine kısıtlamaların nasıl uygulanması gerektiği konusunda başarılı bir örnek olarak Şili gösteriliyor. Sermaye girişlerine miktar kıstlaması anlamına gelebilecek kotalar yerine sermaye girişinin süresine bağlı olarak bir çeşit Tobin vergisi dediğimiz vergilerin uygulanması önerilmekte. Gerekli altyapıyı, denetim, kontrol ve şeffaflığı oluşturmadan sınırsız sermaye hareketlerine izin veren Türkiyede bu hareketlerin olumsuz sonuçlarına maruz kalmış bir ülkedir. Bilkent Üniversitesinden Prof. Erinç Yeldanın Küreselleşme Sürecinde Türkiye Ekonomisi: Bölüşüm, Birikim ve Büyüme adlı kitabı bu süreci en iyi anlatan kitaplardan birisidir. Gerçi, istesek bile mevcut şartlarda Türkiyeye sıcak para dediğimiz sermaye girişinin artık eski boyutta olması pek olası görünmüyor. Bu durum rakamlara da yansıyor. Türkiyede önümüzdeki dönemde kısa vadeli sermaye girişlerine bazı vergiler getirebilir, getirmelidir de, fakat asıl hedef bir an önce finans ve kamu sektörüne yönelik reformları tamamlayıp, şeffaflaşma sürecini tamamlamak olmalıdır. | ||||
Bankaların kara tahtaları siliniyor | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||