Home page
Haber Menüsü


 
AKP’nin pragmatik başlangıcı
 
Ekonomide bundan sonra beklenebilecek potansiyel değişim, yarattığı risk ve fırsatlarıyla beraber, temel politika değişikilikleri değil, bu politikaları uygulayacak ekonomik aktörlerin üstlendiği roller üzerine olabilecektir.
 
İskender Özturanlı
NTV-MSNBC
 
4 Kasım—  Önceden belliydi. Biz de burada yazdık. Son günlerde, son haftalarda hiçbir şey değişmedi, değişemezdi de. Çünkü Türk sosyal katmanları, ekonomik kümelenmeler kendi gizli ittfakını, hatta ona dayattığı zoraki duruş neticesinde kurmuştu zaten. Bu zorunlu ittifakın en önemli nedeni, özellikle kriz sonrası İstanbul sermayesi ile mesafesi açılan Anadolu sermayesi, gene merkezi yerlerdeki iş ve ekonomik aktivite yaratanlar ile, merkezde istihdam edilen ve perifere geri dönen emekçi kesimlerin, toplumun tepe noktalarıyla açılan mesafeleri olmuştur.

   
 
       
   
MSNBC News İskender Özturanlı: Mümkünlerin kıyısında
MSNBC News İskender Özturanlı: Seçimleri kim, neden kazanıyor?
MSNBC News İskender Özturanlı: Bir krizin nekahati
MSNBC News İskender Özturanlı: Yol kesen değil, yol açan kazanacak
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Ortaya çıkan kaybolma ve yitip gitme tehlikesi daha önceden görülmemiş boyutlara ulaşmıştır, haklı olarak. Dolayısıyla Türk siyasal merkezi kırılmıştı. Ve daha da talepkar olmuştu, daha talepkar olanı seçmek, dönüştürme çabasının ardına takılıp gitmek istiyordu. Bu fark ile Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) yükselişi arasındaki trendi doğru değerlendirmek gerekiyor.
       
AKP KADROLARI YENİ KUŞAK İNSANLAR
       AKP kadroları her ne kadar Milli Görüş hareketine dayansa da, oradaki otokratizme şöyle veya böyle başkaldırmış yeni bir kuşağın insanlarıydılar. Üstelik bu kadro, Milli Görüş hareketindeki, sert çile sürecinin imbiğinden geçen orta ve alt katman bir politik deneyime sahip olmasıyla halka oldukça yakın bir yerde de duruyordu.
       Bu kadroyu çoluk çocuk diye küçümseyen Necmettin Erbakan’ın söylemini hatırlatmak isterim. Buna benzer tepkiler 1950’lerde Adnan Menderes ve çevresine, 1973’te Bülent Ecevit’in liderliğindeki Ortanın Sol’u hareketinin kadrolarına, 1983’te de AP’nin lordları tarafından Özal ekibine de yöneltilmişti.
       Ülkede yaratılmış olan her oy patlamasında, bunu yaratan kadroların acemi ve çoluk-çocuk diye küçümsenmeleri aslında bir eski-yeni kavgasının ağız değiştirmesidir o kadar. Bu suçlamaların hiçbir değiştirici etkisi olmadığı, büyük siyasal değişim hamlelerini yaratan oy patlamalarını, tecrübeli, kurt politikacı ve devlet adamlarıyla, statüden beslenen örgüt ve bürokrasi tarafından değil çoluk çocuk diye küçümsenen, yönetimde, üretimde ve bölüşümde yeni paylaşımlar ve hizmet mekanzimalarını organize etmeye talip kesimler tarafından yapılması da kaderin garip cilvelerindendir aslında.
       
CEZA, SOSYAL HAREKETE DÖNÜŞÜYOR
       Bu artık eski yöneticileri cezalandırma hamlesinin ötesine geçerek, yeni bir sosyal hareket haline gelmesi ve ekonomik- siyasal merkezin değiştirilmek istenmesi denemesidir. Başarılı olur olmaz, o ayrı bir konu.
       Nitekim değiştirmek ile değiştirmemek arasında mütereddid CHP; nasıl olsa tepki oyları bana gelir risksevmezliği içerisinde, tam da tepki oylarını almış ama daha fazlasına ulaşamamıştır. Oysa konjonktür, en az AKP kadar oyu, sosyal demokrat eksene gösteriyordu.
       Yüzde 22’lere varan eski DSP oyunun üstüne yüzde 9’lara varan eski CHP oyunu koyduğunuzda yüzde 31-32 bir oy çıkıyor. CHP yönetimi bu kayıp yüzde 10’luk oyu çok iyi tahlil edip, anlamak zorunda. CHP’de eksik olan yeni ve heyecanlı kadroların yönetimde olmaması, periferin değişmesine rağmen ana çekirdek kabuğun değişim sinyalleri vermemesi, böylesi bir ümidi hissededemiş olmasıydı.
       Toplumun yeni kadrolara olan ihtiyacı, Cem Uzan’ın bile 2.5 milyon oy almasıyla daha iyi okunabilir. Konu ile ilgili eski yazılarımı ve CHP’nin ne yaparsa yüzde 30’lara ulaşacağı konusundaki nacizane önerilerimi ve cevapsız çağrılarımı da okurlara burda hatırlatmak isterim.
       
YENİ BİR BAŞARI HİKAYESİ
       AKP kurmaylarının, AB genişleme sürecinde Türkiye’nin alacağı pozisyonu ve koşullu da olsa bir müzakere tarihi alabilmeyi uluslararası yatırım camiası ve stratejik karar merkezlerini ikna etmek için kendilerine gereken bir “success story” olarak gördüklerini sanıyorum. Çünkü değiştiğinizi yüz kez söylemektense ona uygun bir operasyona girmek binlerce sözden ve rapordan evla olsa gerek günümüzde.
       Öte yandan, öğrenebildiğim kadarıyla IMF ile olan ilişkilerde ana meseleler üzerine herhangi bir pürüz çıkacağını da sanmıyorum. Tabii ki uygulamada bir takım problemler mutlaka olacaktır. Ekonomi bürokrasisinde ancak marjinal değişimler, bağımsız bir Merkez Bankası ve kur politikası, bütçe disiplini, kamu harcamaları gibi konularda zaten belirli bir müşterek oluşmuş durumdadır.
       Bu kadroların dünyaya açılma, ekonomik entegrasyon ve piyasa ekonomisi gibi konularda MHP kadrolarının taşıdığı ikiliğe sahip olmadıkları, pastanın küçük kısmından da olsa piyasanın içinden geldiklerini düşünüyorum. Dolayısıyla Türk ekonomisindeki, bundan sonra beklenebilecek potansiyel değişim, yarattığı risk ve fırsatlarıyla beraber, temel politikaları değişikilikleri değil bu politikaları uygulayacak ekonomik aktörlerin üstlendiği roller üzerine olabilecektir. Bunun getireceği yeni ortamı görmek, yorum yapabilmek için henüz çok erken.
       Bu aktör değişimi esas itibariyle bir sosyal demokrat hamle olması gerekirken, merkez sol parti liderinin milletvekli dokunulmazlıkları ve 1999’da nasıl haklı olduğunun ısrarla altını çizmekten öteye geçip, fırsat eşitliği ve ekonomik açılım bekleyen keismlerce karşılığını bulamamış olması ve bu oyların AKP’ye doğru yönelmesinde tabi ki tuhaf olan şeyler vardır.
       
GİRİŞİMCİ RUHUN TERCİHİ
       Global rekabete ulaşmak için finansal anlamda önünü açmak isteyen Anadolu sermayesi, fırsat eşitliğini ve en az sosyal adalet kadar ekonomik adaleti isteyen genç girişimci ve dinamik ruhun, atıl iş ortamında çıkış yoklu bulamayan yeni ekonomik aktörlerin 1950 ve 1983’te olduğu gibi buraya yönelmesi enteresandır.
       Burada iki senaryo söz konusu olabilir. İlki, yeni kadroların yarattığı acemi ve dağınık ortamın faizleri bir türlü düşürememesinden kaynaklı kötü senaryo.
       Öte yandan iyi bir senaryoyla ise, ilk iki IMF programında olmayan ve Dünya Bankası Başkanı James Wolfensohn’un “Programın sürücü koltuğunda o ülkenin kendisi oturmalıdır” şeklinde ifade ettiği durum.
       Şimdilik fotoğrafın çok az bir kısmını görebiliyoruz.
 
       
    TOP5 Bankaların kara tahtaları siliniyor  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları