|
Türkiye İhracatçılar Meclisi Eylül ihracatının 3. 3 milyar dolarla rekor kırdığını açıkladı. Bu madalyonun bir yanı... Madalyonun diğer yanı ise, ihracatın yoğun biçimde fiyat kırarak yapılması...
İhracat, reel anlamda miktar olarak sürekli artarken, ihracattan kazanılan gelir sürekli azalıyor. DİEnin 1994 yılını baz alarak yaptığı endekslemeye göre, ihracatın miktarı 1994te 100 iken, 2002nin Haziran ayında 231. 5e çıktı. Ancak, fiyat endeksi 84.4e düştü.
Yani ihracatımız miktar olarak artarken, sağlanan gelir sürekli düşüyor. 2001 Eylülünde 82ye düşen bu oran, o tarihten bu yana kur avantajına rağmen değişikliğe uğramadı. Yani, sürekli olarak daha çok malı daha ucuza satıyoruz.
TAŞIT İHRACATI FİYAT KIRARAK KATLANDI
Bunun en çarpıcı örneğini taşıt ihracatında görüyoruz. İhraç edilen taşıt başına elde edilen gelir 2000 yılının ilk sekiz ayında 22 bin 382 dolardı. Bu rakam 2002nin aynı döneminde 17 bin 243 dolara geriledi.
Resmi rakamlar, Türkiyenin daha fazla miktarda taşıtı daha ucuza ihraç ettiğini çarpıcı bizimde ortaya koyuyor.
Motorlu taşıtlar ihracatı için 1994 yılında 100e eşitlenen miktar endeksi haziran ayında 766ya çıkarken aynı dönemde 100 olarak kabul edilen fiyat endeksi 89. 5te kaldı.
TURİZM VE TARIMDA DA DURUM AYNI
Sadece, otomobilde değil, tekstil ya da pazarın tek hakimi olduğumuz fındıkta da durum aynı. Fiyat-miktar endeksine göre, tekstil ihracatında Haziran ayında fiyat olarak 82.8 seviyesine inilmişken, miktar olarak 253 seviyesine çıkıldı. 2000 yılında fındıkta kilo başına 3 dolar 31 cent gelir sağlarken, 2001 yılında 3 dolar 13 cent kazandık.
Turizmde de durum aynı. Turist sayısındaki 400 bin kişilik artışa rağmen, 2001in ilk 7 ayında turist başına gelir 606 dolar iken, bu yılın aynı döneminde 576 dolara indi. | |