Home page
Haber Menüsü


Güncelleme: 18:52 TS 26 Kas., 2001
NTV-MSNBC
“4 Aralık iyi değerlendirilmeli”

NTVMSNBC’nin Kıbrıs sorunu üzerine yürüttüğü soruşturmaya katılanlardan biri de, Hasan Hastürer. Kıbrıs Gazetesi köşe yazarlarından Hastürer, geçenlerde Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Glafkos Klerides’le de görüştü. Hastürer’in sorularımıza yanıtları aşağıda.
Soru: TC ve KKTC’nin Kıbrıs konusundaki tezlerinin uluslararası planda ve kurumlar nezdinde kabul görmemesinin nedenleri nedir?
       
       Hastürer: Türk tarafı diye tek isim altında toplayabileceğimiz TC ve KKTC’nin Kıbrıs konusundaki tezlerinin uluslararası planda kabul görmemesinin nedenleri oldukça fazladır.
       Kıbrıs sorunu 1950’lerden beri uluslararası kimlik kazanmıştır. Uluslararası bir soruna çözüm önerirken bölge ve dünyadaki dengeleri gözardı etmeniz başarısızlığa kendi elinizle davetiye çıkarmaktır. Hele lobicilik beceriniz yoksa başarısızlık alın yazgınızdır.
       Kıbrıs sorunu için Türkiye’nin “Milli Davası” denildi. Milli Dava diye tanımlanırken Kıbrıs konusunda siyaset sivil, katılımcı ve evrensel değer yargılarıyla belirlenmedi. Kıbrıs politikaları adanın stratejik konumunun da etkisiyle askeri çevrelerin ağırlığının hissedildiği ortamlarda şekillendirildi. Böyle olunca dış platformlarda esnek tavırlar izlenemedi, neredeyse müzakere yapılamadı.
       İleri görüşlülük hiç olmadı. Tepki politikaları egemen oldu.
       Rumlar ENOSİS dedi; Türk tarafı TAKSİM dedi.
       1963 Rum saldırıları sonrasında Kıbrıs Türk tarafı, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin dışında kaldı. Bize göre Rumlar bizi dışladı; Rumlara göre ise biz “kaçtık”. Neticede Kıbrıs Cumhuriyeti, Anayasal kimliğini yitirmesine karşılık, bunu dünyaya o günden anlatmayı başaramadık. Daha doğrusu başarmak için ciddi çaba da harcanmadı.
       Kıbrıs Cumhuriyeti’ne sadece Kıbrıs Türk tarafı “Rum Yönetimi” dedi. Dünya, yasal Kıbrıs Cumhuriyeti olarak Rum Yönetimini tanıdı. Hatta Türkiye bile çeşitli uluslararası toplantılara ev sahipliği yaparken Rum bakanları, Kıbrıs Cumhuriyeti Bakanı olarak konuk etmek durumunda kaldı.
       Türkiye adaya, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti garantörü olarak, 1974’te Yunan Darbesi sonrasında müdahale etti. 1974 Temmuz ve Ağustos’unda Türkiye’nin adada gerçekleştirdiği iki harekat sonrası oluşan iki bölgeli yapı dünyaya anlatılabildi mi? Anlatılamadı. Garantör ülke olarak Türkiye’ye “Senin görevin Anayasal düzeni yeniden kurup adadan ayrılmaktı. Sen adayı ikiye bölüp 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’ne aykırı bir ortamın nedeni oldun” denildi, deniliyor da...
       “KKTC, kuvvet zoruyla bir ülkenin parçalanmasının ürünüdür” diyenlere “Hayır haksız bir yargı ortaya koyuyorsunuz” denilip, gerçekler kabul görecek şekilde anlatılamadı.
       KKTC ilan edildi... Tanınması için ciddi hiçbir çaba harcanmadı. Dahası Türkiye’nin KKTC’yi devlet olarak ne kadar tanıdığı bile tartışılıyor.
       KKTC’de yapılan yasal düzenlemelerde uluslararası kurallara, insan haklarına yeterince özen gösterilmedi. Kuzey Kıbrıs’ta kalan Rum taşınmaz mallarının kullanım ve yeniden sahiplenilmesini düzenleyen ‘İskan, Topraklandırma ve Eşdeğer Mal Yasası’ ile Rumların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde açtığı davaların Türkiye aleyhine sonuçlanması için malzeme verildi.
       1975’de kurulan devlete Kıbrıs Türk Federe Devleti diyecek kadar federasyon yanlısı bir politika izlenip, federal çözüm için dışta da gerekli destek elde edilirken bir anda Konfederasyon istendi.
       Neticede dıştan bakıldığı zaman Türk tarafı Kıbrıs konusunda istemi net olmayan bir görüntü verdi. En önemlisi masada görüşmeci olan KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın şahsında Türk tarafı uzlaşma istemeyen taraf olarak hep suçlandı.
       Uzlaşma istemeyen tarafın istemleri ya da seslendirdiği politikaların uluslararası toplumdan kabul ve destek görmesi mümkün değildir.
       
       Soru: Kıbrıs Rum Yönetimi’nin AB’ye girmesinin (ya da hızla ilerleyen bu sürecin) Kıbrıs sorununun çözümüne ne ölçüde ve nasıl etkileri olur?
       
       Hastürer: Türk tarafının Kıbrıs Rum Yönetimi diye nitelediği Kıbrıs Cumhuriyeti adım adım Avrupa Birliği üyeliğine yaklaşmaktadır. Kıbrıs sorununun siyasi çözümsüzlüğünün dışında üyelik için hiçbir olumsuz yanı yoktur. Hatta ekonomi ve diğer pek çok konuda sahip olduğu değerler, AB üyesi Yunanistan, İspanya ve Portekiz’den iyidir. Nüfusunun azlığı, ekonomisinin güçlü olması Kıbrıs Cumhuriyeti’nin AB üyeliğinde en ön sıraya yerleştirmiştir.
       Hatta belirli etkinliklerde Kıbrıs’a neredeyse üye ülke statüsü uygulanmaktadır.
       Bir süre öncesine kadar AB yetkilileri, çözüm olmadan Kıbrıs’ın üye olamayacağını, AB’nin bünyesine sorun almak istemediğini söylüyorlardı. Bu yaklaşımlar Rum tarafını çözüme yaklaştırmayı da amaçlıyordu. Türk tarafı olarak o noktada esen rüzgârı arkamıza alamadık.
       Türk tarafından çözüm için daha fazla istek beklendi. O istek gösterilmeyip tam tersine görüşmeden kaçar bir tavır içine girilince, AB’nin tavrında 180 derecelik değişiklik gözlendi.
       1999 AB Helsinki Zirvesi, Kıbrıs’ın AB üyeliği için, çözümün koşul olamayacağını zaten belirlemiş, Türkiye de bunu kabul etmişti.
       AB genişlemesinde Yunan vetosundan duyulan çekincenin de etkisiyle, AB’nin Kıbrıs konusundaki tavrı yeniden belirlenmiştir. Bu yeni tavır da Kıbrıs’ın çözüm olsun olmasın üye olacağı eğilimi vardır.
       Çeşitli kaynaklar daha önceden belirlenen takvim çerçevesinde Kıbrıs’ın üyeliğinin gerçekleşeceğini kesine çok yakın bir dille seslendiriyorlar. Bu yaklaşım ve rahatlığı kısa bir süre önce (21 Kasım 2001) görüştüğüm Rum Yönetimi Başkanı Glafkos Klerides’te de gördüm.
       Üyelik öncesi Kıbrıs sorununun çözümü başarılabilirse bundan Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye’nin yararı büyük olacaktır. Üyelik öncesi bir anlaşma olursa seyahat, yerleşim ve mülk edinme konularındaki kısıtlayıcı uzlaşılar, -AB kriterlerine aykırı olsa da- taraflar kendi içlerinde anlaştığı için AB tarafından kabul edilecek. Önce Kıbrıs’ın üyeliği olur, çözüm sonraya kalırsa, bu tür özel anlaşmaların AB’ye kabul ettirilmesi mümkün olmayabilir. Çünkü üyelikle birlikte Kıbrıslı Rumların, AB yurttaşı olarak hakları yaşama geçecektir.
       Çözüm üyelik öncesi olursa, AB üyesi Kıbrıs Cumhuriyeti’nin vatandaşlarının kim olacağı konusunda bizlerin de söz hakkı olacaktır. Ayni şekilde Türkçe, Kıbrıslı Türkler sayesinde AB dilleri arasına girebilecektir. Kuzey Kıbrıs’ın gelişmesi için gerekli yardımlar da alınacaktır.
       Çözüm gecikir Rum tarafı AB üyesi olursa, birçok koz Türk tarafının elinde değersiz olarak kalacaktır. Türk tarafının pazarlık gücü azalacaktır.
       Büyük bir gerginlik yaşanır mı? Bana göre yaşanmaz. Çünkü AB, -Kuzey Kıbrıs’ın Türkiye’ye ilhakı dahil- olası tüm tavırlara hazırdır. Ve en önemlisi AB yetkilileri, Rumlara Kuzey Kıbrıs’tan kaynaklanacak sorunları bünyelerine almayacaklarını, yalın bir tanımlamayla Kuzeyi unutma mesajı vermektedirler.
       Daha yalın anlatımla Rum tarafı AB üyesi olursa adada savaş çıkmaz; büyük bir olasılıkla Kıbrıslı Türkler, AB pasaportu alıp adadan ayrılır ve Türkiye’nin AB ile ilişkileri çok zor, kopma noktasına yakın bir döneme girer.
       
       Soru: 4 Aralık’taki Denktaş-Klerides görüşmesi, sorunun geleceği açısından ne tür sonuçlar doğurur?
       
       Hastürer: 4 Aralık’taki Denktaş-Klerides görüşmesi gerçekleşirken top yine Kıbrıs Türk tarafında, Denktaş’ta olacaktır. Bunu Klerides çok açık bir şekilde dile getirip, “Görüşme istemi Denktaş’tan geldi. Önce onu dinleyip söyleyecekleri ışığında konuşacağım” dedi.
       Denktaş, Klerides’le buluşmasında, “KKTC’yi tanıyın, görüşmeler devlet düzeyinde eşit taraflar arasında başlasın” derse, diyalog başlamadan bitecektir.
       Gelinilen noktadan VEHAMETİ kavranılarak müzakere kapısı açılırsa, 6 ay-1 yıl içerisinde Kıbrıs sorununda tarafların kabul edeceği bir çözüm aşamasına ulaşılacaktır.
       4 Aralık görüşmesi için Rum tarafında heyecanlı bir bekleyiş yoktur.
       Kabul etmek gerekir ki, gelinilen noktada hesapları tutmayan taraf Kıbrıs Türk tarafıdır. Bu nedenle 4 Aralık görüşmesini iyi değerlendirmenin dışında seçeneğimiz yoktur.
       Büyük bir olasılıkla 4 Aralık görüşmesi yeni müzakere sürecinin başlangıcı olacaktır.

 

       
    MSNBC News '4 Aralık görüşmesi Klerides için sınav'
MSNBC News Denktaş AB ve basınını eleştirdi
MSNBC News AB bizden ne istiyor?
MSNBC News Kıbrıs'ta çözümsüzlüğün ekonomik altyapısı
TOP5 Ergenekon’da 16 kişi daha gözaltında
 
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları