|
NTV Bilişim 2000 Programı Bilişim hedef büyüttü Bilişim'in Avrasya başkenti: İstanbul |
|||
Türkiyenin 1960ta tanıdığı bu elektronik beyine alışması kolay olmadı. Makine çalışanların bordrolarını kısa sürede hazırlıyordu fakat Maliye Bakanlığı ve Sayıştay bunu bir türlü kabul etmiyordu. DPT VE TÜBİTAK KURULUYOR Engel sadece Türkiyedeki kurumlardan gelmiyordu. Yurt dışından sipariş edilen bir bilgisayar en erken 8 ayda geliyordu. Bazen bir yılda geldiği de oluyordu. Bu ise bilgisayarın yaygınlaşmasını yavaşlatıyordu. Ayrıca servis imkanı da çok sınırlıydı. Bu konuda çaba harcayan tek kuruluş IBM Türktü. O yıllarda bu tür zorluklarla büyük mücadele verdi. 60 ihtilali Türkiyenin tepeden tırnağa yenilendiği bir dönemdi. Tam anlamıyla bir ihtilal olan bu dönemde DPT ve TÜBİTAK kuruldu. Bir çok kuruluş bu iki kurumun desteği ile bilgisayara sahip oldu. Kamu kuruluşları ve bankalarla birlikte üniversiteler de bu teknolojiyi kullanmaya başladı. Elektronik beynin yolu açılmıştı. 1962- İTÜ ve İÜ ikinci nesil IBM 1620yi çalıştırdı. 1965- ODTÜ bilgisayar konusunda yüksek lisans eğitimi vermeye başladı. Elektronik hesap bilimleri enstitüsü kuruldu. 1967- H.Ü.de Türkiyenin ilk bilgi işlem merkezi kuruldu. Hacettepe Üniversitesindeki merkezin kuruluşunda görev alan Aydın Köksal yapılan işin o dönem için büyüklüğüne değinirken 1967de Hacettepe Üniversitesinde o zamanki sistemlerin birkaç kat büyüğünü kurduk. Bugünkü bir süper bilgisayar değerindeydi. Sadece 120 Mbyte disk belleği vardı. 100 Kbyte da ana belleği vardı. Yani güç olarak bugünkü bir PCden çok küçüktü ama 180 metrekare yere zor sığdırdık. diyor. KOÇ SAHNEDE Karayollarına ilk bilgisayar geldiği zaman Türkiyede bilgi teknolojilerinin yaygınlaşması için çaba harcayan sadece IBM vardı. Çalışan uzman sayısı ise sınırlıydı. IBMi, Koç Bourroughs izledi. Daha sonra Koç Unisys adını aldı. Şimdi ise Koç Sistem olarak çalışmalarını sürdürüyor. Gerçi Koç-Sistemin tarihi çok daha eskilere dayanıyor. Vehbi Koç daha 30lu yıllarda hesap makinesi, daktilo gibi büro malzemelerini getirip satmaya başlamıştı. Koç-Sistem Vehbi Koçun 1930larda kurduğu ve başarıyla geliştirdiği o şirketin bilgi birikimini devraldı. 1960larda önce Bourroughs, sonra da Unisys ile işbiriliği yaparak bilgi teknolojilerini Türkiyeye getirme çabasına büyük katkı verdi. 60larda bir bilgisayar makinesi satmak, kurmak, işletmek ve bakımını sürdürmek büyük mesele idi. O zorluklar karşısında yılmadan mücadele edenlerden biri de Koç-Sistemin eski genel müdürlerinden Aydın Çubukçuydu. DÖNÜM NOKTASI 70LER Türkiye 60ların sonuna yaklaşırken TÜBİTAK bir araştırma yaptı ve ilginç bir sonuca ulaştı. 1968 yılında imalat sanayiinde Ar-Ge çalışması yapılmıyordu. İmalat sanayinin yerine teknoloji transferini tercih ediyordu. Üniversite öğretim üyelerinin zamanlarının ancak yüzde 10unu Ar-Ge çalışmalarına ayırıyordu. Bu tablo 1968 yılında Türkiyede ciddiye alınabilir bir araştırma geliştirme çalışmasının yapılmadığını ortaya çıkarıyordu. 1970te DPTnin tahminlerine göre iseTürkiyede 6.000 kadar araştırmacı, 300 kadar bilişimci, 60 BİM merkezi ve 65 bilgisayar vardı. Bu ortamda bilişimciler daha etkili olabilmek için biraraya geldiler ve Bilişim Derneği etrafında örgütlendiler. Bir yıl sonra 1972de bilgisayar sektörü ilk yayınına kavuştu. Bilişimcilerin bu çabaları 1973te meyvesini verdi. O yıl DPT bünyesinde Elektronik Bilgi İşlem Sürekli İhtisas Komisyonu kuruldu. Komisyon sektörün çalışmalarına bir disiplin kazandırdı. Aynı dönemlerde bilişimciler bilgisayar terimlerine Türkçe karşılıklar bulma çabası içindeydi. Bu çalışmanın başını Aydın Köksal çekti. Bu konudaki titizliği ile tanınan ve bilgisayarın isim babası olan Aydın Köksal o günleri çok iyi hatırlıyor: 70li yıllar teknoloji için bir dönüm noktasıydı. Bilgi teknolojilerine ilgi kamu kesiminden endüstriyel kesime doğru kaymaya başladı. Otomotiv ve beyaz eşya sanayiinin BİMleri kurmaya başlamasıyla birlikte işin rengi değişti ve Türkiye bilgi teknolojilerinde hızlı adımlar atmaya başladı. Kamuda yetişerek özel sektöre geçen Güngör Günalçın da özel sektörün teknolojiye olan yönelişini içerden biri olarak yakından biliyor: 1970li yılların başında baktığımız zaman özel sektör olarak mesela bir Arçeliği görebiliriz, Petkimi görebiliriz. İstanbulda İTÜyü, Petkim, IBMin bir servis bürosu vardı. Ankaraya geldiğimiz zaman 70li yılların başında IBMnin servis bürosu ODTÜ, Karayolları, Su İşleri gibi kömür işletmeleri gibi yerler ama 70li yıllardan itibaren hızla özel sektörde bir yaygınlaşmayı görüyoruz. Mesela Tofaş. 1973 yılında ben Tofaşa geçerek oradaki bilgi işlem olayını organize etmeye başladım. ELEKTRONİKTE YENİ TASARIMLAR Klasik endüstri dallarındaki bu gelişmelerin yanısıra elektronik alanında da hatırı sayılır çalışmalar gerçekleştirildi. 1975 yılında açılan Aselsan Askeri Elektronik Sanayi Fabrikası Ar-Ge çalışmaları sonucu kısa sürede 7 adet elektronik askeri ve profesyonel aygıt ve sistem tasarımı yaptı ve seri üretimlerine geçti. PTT-ARLAda sürdürülen Ar-Ge çalışmaları ise PTTnin telekomünikasyon faaliyetlerine yönelik ilk ciddi araştırmalarıydı. Kamu ve özel kesim BİMe yönelince bilişim ihtiyacı birden çoğaldı. Üniversiteler bu ihtiyacı karşılamak üzere harekete geçti. Önce 2 yıllık önlisans eğitimleri verildi. Daha sonra lisans eğitimi başladı. HÜ ve ODTÜ başı çekti. Türkiyede ilk bilgisayar mühendisliği eğitimi bu iki üniversitede 1977de başladı. Ancak bundan önce Türkiyede bilgisayar ilk kez topluma mal oldu: İLK YERLİ BİLGİSAYAR 70li yılların Türkiye üniversitesi, kamu kesimi ve özel sektörüyle daha çok bilgisayar kullanmaya başladı. 70ler özel sektörün kamu kesimini yakaladığı ve hatta geçtiği yıllar oldu. 70lerin sonuna gelindiğinde Türkiye kendi bilgisayarını üretecek bilgi birikimine ulaştı. Üniversite eğitimini tamamlamış bir grup genç kendi arasında biraraya geldi ve Türkiyenin ilk bilgisayarını üretti. O gençlerin içinde DSPnin Grup Başkan Vekili Emrehan Halıcı da vardı: Biz bir ekiple İngiltereden Yavuz Ağsallar, Türkiyeden Fatih Ağsallar, ben de yazılım sorumlusu olarak Türkiyenin ilk yerli bilgisayarını üretebileceğimizi düşündük ve bir proje geliştirildi. Zaylok firmasının Z80 micro işleyicisini kullanarak Türkiyenin ilk yerli bilgisayarını yaptık. Adına da Uslu dedik. Aynı dönemlerde Boncuk adlı başka bir yerli bilgisyar da piyasaya çıkmıştı ve aslında şu an tahayül etmek çok zor ama bir çok bilgisayar markası piyasada yokken Türkiye 80li yılların başında iki tane yerli bilgisayarın tatlı bir rekabetine tanık olmuştur. Türkiye 80lere girerken hem bilimsel ve teknik araştırma açısından hem de bilişimciler bakımından oldukça iyi bir noktaya ulaştı. Dünya ise PC dönemine girdi. Artık bilgisayarda dördüncü jenerasyon başlıyordu. Türkiye ise kendini iç çatışmalardan henüz kurtarmış yine bir askeri yönetim yaşıyordu. Aslında bu Türkiye için yeni bir dönemin başlangıcıydı. Bu dönem bilgi teknolojilerinin öne çıktığı yıllardı. | ||||
Türkiye'de bilişimin öyküsü - 1 Türkiye'de bilişimin öyküsü - 2 Türkiye'de bilişimin öyküsü - 4 |
|||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||