|
NTV Bilişim 2000 Programı Bilişim hedef büyüttü Bilişim'in Avrasya başkenti: İstanbul |
|||
Çocukların o zaman hiç oynayamadığı, büyüklerin ise pek bir şeye benzetemediği bu makine, Türkiyenin ilk bilgisayarı IBM 650ydi. Bundan tam 40 yıl önce; bir Eylül günü, sessizce gelip Ankaradaki yerini aldı. Büyük bir itina ile Karayolları Genel Müdürlğüüne kondu. Yol hesaplarını kolayca yapsın diye taa Amerikadan uçakla getirilmişti. Bir insanın 20 günde yaptığı işi, bu gürültülü makine tek başına bir saatte yapınca herkes hayretler içinde kaldı; ve insanlar Ona hemen bir isim buldu: Elektronik beyin. Elektronik Beyin, artık ülkenin tek eğlencesiydi. Basın Onunla ilgili haberleri manşetten veriyor, karikatürlere konu oluyordu. Çetin Altan Akşam Gazetesindeki köşesinde, Biz Allahın verdiği beyni kullanamazken, Amerikanın verdiği beyni nasıl kullanacağız? diye soruyordu. Bürokratlar ise bu sorunun cevabını öğrenmek için Karayolları Genel Müdürlüğüne gidiyor ve gördükleri karşısında hayranlıklarını gizlemiyorlardı. Artık işler daha hızlı ve kolay olacaktı. Herkes memnun görünüyordu. BÜROKRATIN RAKİBİ ELEKTRONİK BEYİN Oysa, bu gürültülü makineden memnun olmayanlar da vardı. Onların başında Karayollarında çalışan bürokratlar, müdürler ve daire başkanları geliyordu. Osmanlının, 1726da ilk Türkçe matbaanın kurulmasına izin vermesi ile İstanbulda yaşadığı sıkıntılar, bu defa Ankarada baş göstermişti. Karayolları çalışanları Elektronik Beyini kendilerine rakip görmüş; Bütün işleri yanıp sönen bu makine yaparsa biz ne olacağız endişesine kapılmışlardı. Tıpkı Osmanlıya matbaanın gelişinde işsiz kalma korkusuna düşen hattatlar gibi... Ama bu endişe kısa sürede giderildi. Bunda Karayolları Genel Müdürü Orhan Kanpolatın katkısı büyüktü. Kanpolat bir bilim aşığı ve bilgisayar sevdalısı olarak bütün zorluklara göğüs gerdi ve ilk bilgisayarın Türkiyeye hizmet etmesini sağladı. Hem de bilgisayarın dünyada kullanıma açılmasından 10 yıl gibi kısa bir süre sonra... Bu defa fazla gecikilmemişti. Oysa matbaa makinesi 271 yıl gecikmeyle ülkeye girmişti. Gecikmenin bedeli büyüktü. Bunu en iyi bilen bilim aşığı gençlerdi. Orhan Kanpolatın bu mücadelesinde Ona en büyük katkıyı bu gençler verdi. O gençlerden biri Türkiyenin ilk bilgisayarını kuran ve çalıştıran Güngör Günalçındı. Günalçın o günleri bakın nasıl anlatıyor: O günkü Türkiyenin böyle bir ileri teknolojiyi kullanabilecek altyapısı yoktu. Bu zor bir işti ve cesaret isteyen bir işti. Ben Türkiye Karayollarının bu bilgi bilişim sürecinde önemli bir yeri olduğunu düşünüyorum. Bir çok makinenin fonksiyonlarının bir makinede toplanması. Bu hakikaten bilgi teknolojileri sürecinde büyük bir dönemdir. Bunu bizim de hazmetmemiz kolay olmadı tabi. Ama çok heyecanlıydık, çok sevinçliydik. Bu makineye ilk bizim sahip olmamız nedeniyle. Bilgisayarların devreye girmesiyle önce kuruluşlarda bir direnç belirdi. Çünkü insanın yaptığı işi yapıyor; daha hızlı ve çabuk yapıyor. Bir yerde insanın elinden işini kapan bir makine. İnsanlığı ters yönte etkiledi önce. GENÇLER SAHİPLENDİ Güngör Günalçın bu mücadelesinde yalnız değildi. O dönem Karayolları Elektronik Hesap Makineleri Müdürlüğünde çalışan gençler Onunla beraberdi. Üniversiteyi yeni bitirmiş bu gençler Elektronik Beyine uzak duran daire başkanlarıyla tek tek ilgileniyor; onlara bilgisayarı sevdiriyor ve kullandırıyorlardı. O günlerde Yol Dairesi Başkanlığı bu sihirli makineyi çok iyi kullanıyor ama nedense Köprüler Dairesi Başkanı uzak duruyordu. Biz halimizden memnunuz diyor; Elektronik Beyine hiç güvenmiyordu. Köprüler Dairesi çalışanları bütün hesaplamaları kendi klasik öyntemleriyle yapıyorlardı. Bu da işi yavaşlatıyordu. O dönemin bilgisayar sevdalısı gençleri her yolu denediler ama bir türlü sonuç alamadılar. O zaman gençler kendi aralarında toplanıp, Köprüler Dairesi Başkanını ikna için ilginç bir yol buldular... Acaba o buldukları yol neydi? Bu sorunun cevabını dönemin mühendislik programlama bölümü yöneticisi Kaya Kılan veriyor: Yol Dairesi yol projelerini bilgisayara aktarmak için büyük ilgi göstermişti ama Köprüler Dairesi, Biz halimizden memnunuz diyor, bizimle çalışmaya büyük direnç gösteriyordu. Her yolu denedik, sonunda Köprüler Dairesi Başkanını o günlerin pek gözde Gar Gazinosuna götürmeyi başardık. Bütün bir gece içirdikten sonra gecenin bir yarısında saat iki-üç arasında konuyu açtık kendisine. Bir de tatlı geldi ki sohbet, bizimle çalışmak için söz verdi. Ertesi sabah, içkinin etkisi geçmeden yapıverdik protokolü. IBM TEK BAŞINA O yıllar gerçekten imkansızlıklar içinde geçen yıllardı. Bilgisayarı çalıştıran ekibin içinde bilgisayar eğitimi alan yoktu. Çalışanlar daha çok matematik, fizik mezunu, dil bilen ve teknolojiyi takip eden bir avuç yeni mezun gençti. Henüz Türkiyeye yabancı şirketler de akın etmemişti. Bir tek IBM vardı; yanında çalıştırdığı birkaç uzman ile birlikte. Gelen makine de IBMın bir ürünüydü. Türkiyeye Cento fonundan gelmiş, ABDliler tarafından işletilmeye başlanmıştı. 4 ABDli uzman bir yandan Elektronik Beyini işletiyor bir yandan da matematik ve fizik mezunu dil bilen gençleri eğitmeye çalışıyorlardı. O dönem bu özelliklere sahip çalıştıracak adam bulmak da oldukça güçtü. Bu tür insanlar bazen tesadüfen bulunuyordu. Tıpkı Kaya Kılanın Karayollarında işe başlamasında olduğu gibi. Kaya Kılan Fen Fakültesi Matematik Bölümünden 1960 yılında mezun oldu. O yaz arkadaşı Karayollarında sınava girecekti. Kaya sen de gel. Sınav çıkışı birlikte gezeriz diyen arkadaşının teklifini kabul eden Kaya Kılan Karayollarında arkadaşının sınavını beklerken, karşısında birden bir Amerikalı gördü. Amerikalı genç adam, Kayanın Matematik mezunu olduğunu ve dil bildiğini anlayınca hemen Onu sınava aldı ve Kaya Kılan böylece bilgisayarcı oldu. Kaya Kılanı bilgisayarcı yapan Amerikalının adı; Mr.Eagerdı. Mr.Eager, Türkiyede 3 yıl kaldı ve Türk bilgisayar tarihinin temellerinin atılmasında önemli rol üstlendi. Çok kişinin yetişmesine yardımcı oldu. AKRABA ZİYARETİNDEN GENEL MÜDÜRLÜĞE Türkiyede faaliyet yürüten ilk yabancı bilgisayar firması IBMin ilk Türk Genel Müdürü Gündüz Pamukun serüveni de Kaya Kılandan farklı değil. İnşaat Mühendisi olan Gündüz Pamuk, akraba ziyareti için gittiği Paristen IBMin ilk Türk Genel Müdürü olarak Türkiyeye döndü. Adeta bu görev kendisine zorla verilmişti. Gündüz Pamuk, 2 ay Pariste 1 yıl da IBM İsviçrede eğitim gördü ve kısa sürede bilgisayarı sevdi. Sonra Türkiyeyi bilgisayarla tanıştıran adam oldu. İlk IM 650nin Karayollarında çalışmaya başlamasından sonra Gündüz Pamuk, tüm kamu kuruluşlarını dolaştı. Onlara bilgisayarı anlattı. Bilgisayarı tanıtabilmek için her zorluğa göğüs gerdi. Karayollarının açtığı bu kapıdan daha sonra çok sayıda kamu kuruluşu ve üniversite geçti. Ama Türkiyenin 1960ta dünyadan 10 yıl sonra ilk bilgisayar uygulamasına geçmesinin altında gençlerin verdiği mücadele kadar Cumhuriyetin ilk yıllarından başlayan bilime ve fenne verilen değerin katkısı büyüktü. Cumhuriyetin bilim mücadelesini başlatan ise Mustafa Kemaldi. | ||||
Türkiye'de bilişimin öyküsü - 2 Türkiye'de bilişimin öyküsü - 3 Türkiye'de bilişimin öyküsü - 4 |
|||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||