|
Kaldı 3 takım İlk maçlar ve biraz nostalji İyi oynayan kazansın |
|||
İlk başta, Portekizin en büyük artısı olacağını iddia ettiğimiz 12. oyuncu devreye hemen hiç girmedi. Belki erken yenilen golün etkisiyle, belki de -bizim için çok önemli olan İngiltere maçında bizim de başımıza geldiği gibi- ateşli futbol seyircisinin değil de, pahalı biletleri alabilen -sadece- heyecanlı Portekiz seyircisinin tribünleri doldurması nedeniyle. Sonra gördük ki, Portekiz genelde ev sahiplerinin yaptığı gibi sıkı ve ciddi bir hazırlık dönemi geçirmemişti. Teknik üstünlüğü çok fazla olan oyuncuların paslaşmalarındaki düşük yüzde, Yunanlıların presinden çok, takım oyunundaki eksikliklere dayanıyordu. Yunanlılar ise rakibini her yönüyle analiz etmişti. Oyunun ilk yarısında, rakip yarı sahada ve orta alanda müthiş bir presle Portekizli oyuncuların gelen topları bir an bile tutmasını engellediler. Turnuva öncesi Portekiz hakkındaki en büyük endişe, hızlı forvetlere sahip Fransa, Hollanda, İngiltere gibi takımlar karşısında savunmasının ağır kalabileceğiydi. Ancak Portekiz savunması daha bu ekiplerle karşılaşmadan, hiç de hızlı ve çevik denilemeyecek Yunan forvetleri karşısında bocaladı. Daha maçın ilk dakikalarında yenilen gol ilk başta bir taktik, daha sonra savunma hatasıydı. Taktik hatasıydı çünkü Portekizin karşılaşmaya rakibi tartarak ve önce gol yememek amacıyla çıkması gerekiyordu. Savunmada gerekli önlemleri aldıktan sonra Yunanlıların taktiğini çözebilecek ve rakibi üstüne çekmeden pozisyon bulmasının zor olduğunu anlayacaktı. Savunma hatasıydı çünkü Portekiz savunması şutu çekene kadar rakibi seyretmekle kalmayıp bir de sırtını döndü. Oysa Yunan savunması Portekizlilerin hemen her şutunda rakibin üzerine attı kendini. MAÇIN YILDIZI ZAGORAKİS Karşılaşmanın yıldızı Yunanlıların baltalı ilahı Zagorakis idi. Hem hücum presi ile çok top kazandı hem de savunmada hemen her topu rakibin en önemli oyuncularının ayağından alarak rakibin orta alanını çökertti. Yaklaşık 50-60 metrelik bir alanda sürekli ileri geri giderek hemen her pozsiyonda son sözü söyleyen oyuncu oldu. Zagorakis dışında Yunanlıların en önemli oyuncuları savunmada mükemmel bir soğukkanlılıkla hareket eden ve her pozisyonda doğru tercihleri yapan Bellas ve sağ kanadı çok iyi kullanan Seidalidis idi. Portekizde ise Maniche dışında Yunanlıların presi karşısında çabalayan kimse yoktu. Scolari, Figo, Rui Costa ve Deco 3lüsünden 2si ile başlaması gerektiğinin farkındaydı ve Figoyu tuatarak diğerlerini dönüşümlü oynattı. Deconun adam eksiltme yeteneğinin bu karşılaşmada gerekli olduğunu fark edince 2. yarıya onunla başladı, ancak ilk yarım saatte dahi bu değişikliği yapabilirdi. FİGONUN YERİ DEĞİŞİYOR 2. yarıda Yunan savunmasını ortadan delmesinin imkansız olduğunu anlayınca Figoyu sağ tarafa, Simao ile değiştirdiği Ronaldoyu da sol kanada yerleştirerek yan ortalardan sonuca gitmeye çalıştı. Ancak ceza alanına Pauleta dışında 2. bir oyuncu sokamayınca atılan topların tamamı Yunan savunmasından döndü. Ortalar kötüydü, 2. bir kişi yoktu ve Pauleta rakibi yanıltarak kendini boşa çıkaramıyordu. Üstelik Yunan savunmasının zayıf karnı hava toplarıydı ve Portekizde hava topu alabilen tek bir oyuncu yoktu. 65. dakikadan itibaren Yunan takımı yorulmaya başladı ve Scollari, Costinhaya gerek kalmadığını düşünerek Nuno Gomezi Pauletanın yanına aldı ve pozisyonlar da gelmeye başladı. İşin acı yanı ise Portekizin maçın başından beri yapması gereken (gerekli yükseklik ve noktaya) ortayı ancak 92. dadikada yapabilmesiydi. Teknik direktörler açısından bakarsak, Scollari oyuna müdahale ettiyse de oyuncularına hiç müdahale edemedi. Takımında sırtı kaleye dönük oynayarak top dağıtacak bir oyuncu bulunmaması şanssızlık. Ancak Vitor Baiayı kadroya almaması kesinlikle kötü bir karar. Ricardonun soluna gideceği çok belli olan bir penaltı için top gelmeden sağa atlamadı bile tecrübesizliğinin göstergesiydi. Rehagel ise sürekli oyunun içindeydi ve oyuncularının konsantre kalmasını sağladı. Tek hatası yorulan takımına dinç bir oyuncu sokmak yerine sakatlıktan yeni çıkmış golcü Nikolaidisi sahaya sürmesiydi. İSPANYA VE RUSYA Nedendir bilinmez açılış maçından sonraki ilk maç genelde aşırı hızlı ve gollü geçer. İspanya - Rusya karşılaşması için de ilki kesinlikle geçerliydi. Orta sahada top tutmayan ve derin paslarla doğrudan kaleye giden 2 takımın mücadelesi çok zevkliydi. Rusyanın ilk 15 dakikayı atlatıp oyunda dengeyi kurma planları başarılı olduysa da, Rusyanın fizik gücü 60. dakikadan sonra pes etti. Maç boyunca kazanmaya daha yakın olan İspanya, bu dakikadan sonra oyunun kontrolünü tamamen eline geçirdi ve tek bir gol çıkarmayı başardı. İspanya hücumda son hareketleri bir türlü yapamazken gözlerimiz Mistayı aradı. Rusya iyi oynadıysa da benim beklediğimden kötüydü. 2. MAÇLAR Grubun bundan sonraki en kritik maçları İspanya - Yunanistan ve Portekiz - İspanya karşılaşmaları. Portekizin toparlanmaması ve İspanyayı yenmemesi için bir neden yok. Buna karşılık Yunanistanın kazanması gereken Rusya maçında -hücum oynayabilecek mi?- 3 ihtimalle de karşılaşabiliriz. BU GECE Bu gece dev bir karşılaşma var. Fransa da İngilterede kupayı kazanacak güçte ve iddiadalar. Fransada Desaillynin olmamasını dezavantaj olmadığını düşünüyorum. İngilterede ise Terrynin olmaması Erikssonu bir hayli zora soktu. Ne de olsa yerine oynatacağı King karşısında Henry gibi hızlı bir oyuncu bulacak. Erikssonun birbirine benzer stildeki Beckham - Gerard ve Scholes-Lampard dörtlüsünün tamamını oynatacağı belirtilse de, Haargravesin mutlaka savunmanın önünde görev yapması gerektiğini düşünüyorum. Bu durumda İngiltere, Fransa karşısında elini bir hayli güçlendirecektir. | ||||
|
|||||||
Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||