|
Kaldı 3 takım İlk maçlar ve biraz nostalji Açılış Kabusu |
|||
Küreselleşme felsefeleriyle büyüyen yeni nesillere yeryüzünde ne kadar farklılık (ve dengesizlik) olduğunu gösterir. Bir tarafta sadece futbol sevgisiyle kazanmak isteyen Avrupalılar vardır, diğer tarafta sadece futbol sevgisiyle değil ekonomik sıkıntıları unutmanın bir yolu olarak gördükleri için kazanmayı isteyenler vardır. Gelişmekte olan ülkelerin ve 3. Dünya ülkelerinin kendilerine bu isimleri yakıştıranlardan intikam almaları için de bir fırsattır bu. Yine de futbol tüm bu farklı ülkelerin (İngilizce veya Esperantodan daha etkili) ortak bir dili olur. Bunu en iyi yansıtan iki organizasyon vardır: Olimpiyatlar ve Dünya Kupası. İşte Avrupa Futbol Şampiyonasının eksik tarafı budur. Çünkü bu kıtanın şampiyonası dünyanın en zengin ülkelerinin ve birbirine yakın kültürlerin bir mücadelesidir. Köşe gönderinin dibinde ne samba vardır, ne Afrika dansları. Ama bu griliği renklendiren 1-2 takım da olur her zaman. 84te Danimarka, 88de Hollanda, 92de yine Danimarka ve İsveç (kuzeylilerden bekler misiniz?), 96da Çekler ve 2000de de İtalya tatlı heyecanlar yaşatmışlardır bizlere. Bu monotonluğu yıkanlardan biri de Türkiye olmuştur. Türkler, oyuncusuyla taraftarıyla özellikle 2000de renk katmıştır bu şampiyonaya. AVRUPA ŞAMPİYONASININ ARTISI Yine de önemli bir artısı vardır Avrupa Futbol Şampiyonasının. Dünya Kupasında ilk tur gruplarına baktığınızda bu gruptan şu takım kesin çıkar veya şunu sayma bile diyebilirsiniz genellikle (son Dünya Kupası istisnadır, çünkü olağandışı bir kupa olmuştur). Ancak Avrupa Futbol Şampiyonasının ilk turunda kimin gruptan çıkacağı bile kolay tahmin edilemez. Bu yüzden de maçlar daha heyecanlı geçer. Dünya Kupasında sürprizler inançlı savunmalarla kazanılırken, Avrupa Futbol Şampiyonasında genellikle hiçbir takım katı savunma yapmaz. Portekiz evsahipliği için iyi bir seçim oldu izleyiciler için. Çünkü Akdenizlilerin ev sahibi olması her zaman ateşli bir seyirci demektir. Bu yüzden ben de bu kez Nurullah kadar umutluyum. Bu kez yokuz. İşi ciddiye almamanın, geliyorum diyen gerçekleri biz Dünya 3.süyüz diyerek gözardı etmenin faturasını, maalesef en olmayacak 20 dakika içinde ödedik dedikten sonra klasik analizlerimize (ki fanatikler genelde buna tahmin diyor) geçelim: GIPTA EDİLEN TAKIM FRANSA Şöyle elinize kadroları aldığınızda Fransaya ağzı açık bakmamak mümkün değil tabii ki. Bir kere elinde dünyanın en kudretli oyuncusu Zidane var. Zidane, Vieira, Pires, Makelele ve son ayların yıldızı Rothenden oluşan muazam orta saha alternatiflerinin önünde Henry, Wiltord, Trezeguet, Saha gibi hızlı forvetleri var. Gallas, Desailly, Thuram, Silvestre, Lizarazu, Sagnol gibi de savunma alternatifleri. Son Dünya Kupasındaki başarısızlığı Fransa için hem avantaj hem de dezavantaj. Avantaj çünkü o acı olayı unutturmak için Fransız oyuncular vargüçleriyle maçlara asılacaktır. Bu ruhu tekrar kazanmalarında da teknik direktör Santininin büyük payı var. Dezavantaj çünkü Fransızlar ilk maçı kaybederse kendilerine güveni yerlerde sürünecektir. Portekiz hem iyi oyunculara hem 12. oyuncuya sahip; hem de Portonun Şampiyonlar Ligini kazanmasının moraliyle oynayacak. Seyirci müthiş bir baskı kuracak ve rakiplerin ekstra önlemler almasına yol açacak. Figo, Rui Costa, Deco, Maniche herbiri teknik yönden üstün orta saha oyuncuları olsa da bir arada oynamaları felaket doğuracaktır. Forvette iyi bir sezon geçiren Pauleta, Ronaldo ve Postiga da önemli silahlar. Ancak asıl soru Portekizin bu kadroyla Fransa, Hollanda İspanya gibi devlere ne derece meydan okuyacağı. İster misiniz Portekiz, daha önce 2 kere yarı finalin 120. dakikasında elendiği Fransa ile eşleşsin, hem de yarı finalde? BENİM FAVORİM İTALYA İtalya benim favorim. Totti, Vieri, Del Piero kazanmak için ne yapılması gerektiğini en iyi bilen oyuncular. Onlar da Fransa gibi son Dünya Kupasından sonra takım ruhunu yeniden kazanmaya çalışıyorlar. Bu da en büyük avantajları. Yarı final, hatta final benim için sürpriz olmayacaktır. Fransanın kadrosu ne kadar iyiyse Hollandanınki de o kadar iyi. Ama Fransanın aksine Hollanda iyi bir sistemi bir türlü oturtamadı. Kısacası milli takım hiçbir zaman iyi bir takım oyunu oynayamadı. Advocaat özel maçlarda deneyip başarılı olamadığı 4-3-3 sisteminden vazgeçecek ve Fransa gibi 4-4-2ye (diamond orta sahaya) dönecek. Forvette Kluivert, Van Nistelroy, Makaay, Van Hooijdonk var. Hasselbaink çağırılmadı bile. Holllandanın en büyük problemi orta sahanın beyni Seedorfun sakatlığı. Tabii bir de ağır savunmasının Pauleta, Henry, Raulu ne derece durdurabileceği önemli. İngiltere kesinlikle iyi futbol oynuyor. Turnuvada Beckham, Rooney ve Owen kalitesinde oyuncu çok az. Bu turnuvada ne yapacağı bilinmez ama İngilizler 2006 Dünya Kupasının favorileri arasında. En büyük avantajları ise turnuvanın en zor hata yapacak teknik direktörü Eriksson. GRUPLARDA NE OLUR? A grubunda Portekiz ve İspanya ağır basıyorlar. Rusya iyi futbol oynayan ama bahtsız bir takım. Takım oyunu da bireysel becerileri de iyi oyunculara sahip. Fransayı Pariste yendiklerini unutmamak gerekiyor. Ancak tek şanssızlığı İspanya ve Portekiz gibi kazanma hırsından hiç vazgeçmeyecek 2 takımla aynı gruptalar. Yunanistanın şansı yok gibi görünse dealacağı puanlar sürpriz olmayacaktır. B Grubu Fransa ve İngiltereye göz kırpıyor. Hırvatlar eski gücünden uzak. İsviçrenin elinde ise Hakan Yakın kadar iyi ikinci bir oyuncu yok. C Grubu kupanın belki de en güzel mücadelelerine sahne olacaktır. İtalya ile birlikte Tomassonlu Danimarkanın çıkacağı tahmin ediliyor olsa da, benim sürpriz adayım Bulgaristan. Bulgarlar bu tür turnuvalarda her zaman iyi bir takım oyunu oturtur ve kolay kaybetmez. İsveçin form durumu bu grubun en izlenilir grup olmasını sağlayabilir. D Grubu belki de en zor grup. Letonya puan alır mı bilinmez ama Hollandanın belalısının Çekler, Almanların belalısının da Hollanda olduğunu unutmamak gerekiyor. Benim tahminim Çeklerin birinci Hollandanın ikinci çıkacağı yönünde. SON SÖZ Tayfun Öneşin yazıları anılarımızı depreştiriyor. Benim unutamadığım olay, İspanyanın Maltaya yapması gereken 11 farkı stoperleri Macedanın son saniyelerde attığı 12. gol ile finallere katılması, ardında aynı Macedanın finallerde grubun son maçında, yine son saniyelerde takımı elenmek üzereyken Almanya filelerini sarsarak takımını yarı finale çıkarmasıydı. Van Bastenin son saniyelerde Almanyaya attığı golü ve ardından finalde Dassaeve attığı inanılmaz golü de unutmak imkansızdır. Şimdi kurulalım ekranlarımızın başına. Ayaklarımızı uzatalım. Leblebilerimizi ve içeceklerimizi alalım. Güzel maçlar izleyelim. | ||||
|
|||||||
Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||