|
![]() ![]() |
![]() ![]() ![]() |
|||
![]() |
![]() |
|||||||
|
|||||||
![]() |
Prof. Dr. Teziç şunları söyledi: Cumhurbaşkanı geri gönderince, hükümet için tek bir yol kalıyor. O da bunu kanun tasarısı haline dönüştürüp parlamentoya sunmasıdır. Başka bir çıkış yolu akla gelmiyor. Tabii, olmaması gereken bir sürtüşme, Cumhurbaşkanı ile hükümet kanadı arasında oldu. Gitti, geldi. Çözüm yolu da hükümetin artık bunu bir kanun tasarısı halinde parlamentoya sunmasıdır. Başka çaresi yok. Prof. Dr. Teziç, bundan sonra ne olması gerektiğine ilişkin görüşlerini de şöyle açıkladı: Meclis toplantıya çağrılacak. Hükümetin bunu tasarı halinde, kanun olarak parlamentoya sunması için Cumhurbaşkanı da Meclisi tatilden toplantıya çağırabilir. Bu yol da var. Hükümet de Meclis Başkanı da bu çağrıyı yapabilir. Başka bir çözüm biçimi akla gelmiyor. BARO BAŞKANI SAYMANIN GÖRÜŞÜ İstanbul Barosu Başkanı Yücel Sayman da yaptığı açıklamada, kanun hükmünde bir kararnameyi, hukuken oluşabilmesi için sadece Bakanlar Kurulunun değil, Cumhurbaşkanının da imzalaması gerektiğini belirterek, şunları söyledi: Cumhurbaşkanı, Anayasanın 8. ve 104. maddeleri açısından Anayasaya ve hukuka aykırı olan bir şeyi imzalamamak yükümlülüğü altında. Bu açıdan da imzalamamıştır. Doğru yapmıştır. Zaten hükümetin memurların özlük haklarıyla ilgili almış olduğu bu kararname, ancak kanunla çıkartılabilirdi. Çünkü temel hakları ilgilendiren bir konu. TBMMnin yasa yetkisini gasp ederek bunu hazırlamıştı. Yetki kanununda da zaten hükümete böyle bir yetki verilmiş değildi. İradesini de aşan bir kararnameydi. Cumhurbaşkanı imzalamadığı için böyle bir kararname oluşmamış oldu. Hükümetin yapması gereken, bunu bir yasa tasarısı olarak hazırlar, Meclise getirir, Meclisten çıkar. Sayman, Sezerin kararnameyi ikinci kez iade etmesini doğal olarak nitelendirerek, İmzalamaması doğaldır. Bir hukuk devleti, hukukun üstünlüğü görev bilinciyle imzalamamıştır. İmzalamaya zorlayan hiçbir yasal gerekçe yok dedi. ANAYASA MAHKEMESİNE BAŞVURACAKTI Prof. Dr. Orhan Aldıkaçtı, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezerin memurlarla ilgili kanun hükmünde kararnameyi (KHK) iade etmesinin doğru olmadığını savundu. Prof. Dr. Aldıkaçtı, Sayın Cumhurbaşkanı, kararnameyi imzalayıp Resmi Gazetede yayınlandığı anda, hemen Anayasa Mahkemesine başvuracaktı. Böylece, hukuki anlamda imzalamakla beraber, Anayasadaki denetim görevine de aykırı hareket etmemiş olurdu dedi. Prof. Dr. Aldıkaçtı, Cumhurbaşkanı Sezerin, KHKyi birinci defasında da göndermeye hakkı olmadığını öne sürdü ve Sayın Sezer, bu KHKyi imzalamakla yükümlüydü diye konuştu. Cumhurbaşkanının denetim yetkisi olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Aldıkaçtı, şöyle devam etti: Bunun için de imzaladıktan hemen sonra Anayasa Mahkemesine başvurabilirdi. Bu prosedüre karşı olanlar diyor ki; Anayasa Mahkemesi karar verince kanunlar geriye tepmez. Anayasa Mahkemesi karar verinceye kadar istenilen şekilde Bakanlar Kurulu, memurların işine son verebilir. Yanlış söylüyorlar. Halbuki öyle değildir. Cumhurbaşkanı Anayasa Mahkemesine başvurduğu andan itibaren kanun da kanun hükmünde kararname de tatbik edilmez. Bir kanunun aleyhinde, Anayasaya aykırılık iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurulduğu zaman, o kanun artık Anayasa Mahkemesi karar verinceye kadar ortada kalır. Prof. Dr. Aldıkaçtı, Cumhurbaşkanı Sezerin iade gerekçesinde yer alan Cumhurbaşkanı, Anayasaya açıkça aykırı olan bir kanun hükmünde kararname taslağını imzalamamak yükümlülüğündedir. Kanun hükmünde kararnamenin geri gönderilmesi ise imzalanmamasının doğal sonucudur ifadesini değerlendirirken de şunları söyledi: Bunlar doğru değil. Diyelim ki bir kanun çıkıyor. Cumhurbaşkanı, Anayasaya aykırı diye iade ediyor. Çünkü Anayasada var bu yetkisi cumhurbaşkanının... Sonra Meclis aynen kabul ediyor. Cumhurbaşkanı, Anayasaya aykırı olduğunu bile bile imzalamakla yükümlü diye konuştu. CUMHURBAŞKANI KHKLERİ TARTIŞAMAZ Prof. Dr. Aldıkaçtı, iade gerekçesindeki Kenan Evren, Turgut Özal ve Süleyman Demirelin cumhurbaşkanlığı döneminde, toplam 27 KHK taslağının geri gönderildiği ve bu durumun bugüne kadar hukuksal bir sorun yaratmadığı ifadesine ilişkin olarak da O zamanki cumhurbaşkanlarının da gerçekten yetki kanununa dayanılarak çıkarılan bir kanun hükmünde kararnameyi imzalamamak yolunu seçmişlerse, Anayasaya aykırı hareket ettiklerini söyledi. Cumhurbaşkanının, hükümetin çıkardığı normal kararnameleri tartışabileceğini, ancak kanun hükmünde kararnameleri tartışamayacağını ifade eden Prof. Dr. Aldıkaçtı, şöyle konuştu: Anayasaya aykırı olan, Sayın Cumhurbaşkanının iadesidir. Cumhurbaşkanının bir denetim görevi var. İmzalayıp Resmi Gazetede yayınlandığı anda, hemen Anayasa Mahkemesine başvuracaktı. Hukuki anlamda imzalamakla beraber, Anayasadaki denetim görevine aykırı hareket etmiş olmazdı. Çünkü kanunun iptali için Anayasa Mahkemesine başvuruyor, denetimi yaptırıyor. Anayasa Mahkemesi aracılığıyla bir hukuki denetim yaptırıyor. PROF. DR. ÇAĞLAR: HUKUK ESTETİĞİ İstanbul Üniversitesi (İÜ) Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Bakır Çağlar, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezerin memurlarla ilgili kanun hükmünde kararnameyi (KHK) 2. kez hükümete iade etmesini değerlendirirken, Sezer, daha önce üye Sezer olarak altına imza attığı Anayasa Mahkemesi kararlarını, bir çeşit hukuk ahlakı açısından uygulamak zorunda idi. Öyle yaptı dedi. Prof. Dr. Çağlar, A.A muhabirine yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Sezerin ilk iade yazısında, hukukun üstünlüğü konusu üzerinde durduğunu ve Bu KHK çıkmazsa hukuksal bir boşluk olmaz, zaten bir yasa var dediğini hatırlattı. Prof. Dr. Çağlar, şöyle dedi: Sezerin hukukun üstünlüğünden anladığı; Anayasaya bağlı kalma yükümlülüğü, Anayasa Mahkemesi kararlarıyla bağlı olması. Bu konuda Anayasa Mahkemesinin iadesi ve içtihadının hepsinin altında da üye Sezerin imzası var. Bunlarda söylenen şu; (Türkiye Cumhuriyetinde 82 Anayasası ile getirilen sistemde Cumhurbaşkanı sembolik yetkili, gündelik dille Çankaya noteri değildir. Onun için Cumhurbaşkanı, sadece önüne gelen metinleri imzalamakla görevli değil, ama bunların Anayasaya uygunluğunu değerlendirmekle yükümlüdür. Eğer Cumhurbaşkanı önüne gelen bir yürütme işleminin Anayasaya aykırı olduğu sonucuna varırsa, onları imzalamak yükümlülüğünde değildir, tam tersi imzalamamak yükümlülüğündedir). Sezer, daha önce üye Sezer olarak altına imza attığı Anayasa Mahkemesi kararlarını, bir çeşit hukuk ahlakı açısından uygulamak zorunda idi. Öyle yaptı. Bugüne kadar Sezerin yapmış olduğu, KHKleri engelleme, ilk örnek olay değil. Şu anda Çankaya arşivlerinde benzer 30 KHK var. Bunların hiçbirinde Meclis direnmedi. Bunları yasa haline soktu ya da etkisiz kaldılar. Bu tek örnek değil. Tek örnek, hükümetin direnmesidir. FRANSADAN ÖRNEK 1982 Anayasasında yer alan Cumhurbaşkanının yetkilerinin, Fransanın 1958 Anayasasından kelimesi kelimesine alınmış olduğunu ifade eden Prof. Dr. Çağlar, şunları söyledi: Mitterand çok sayıda KHKyi çöpe attı. Bunlar, özelleştirme, çalışma saatlerinin ve seçim çevrelerinin yeniden düzenlemesiyle ilgiliydi. Bunları Fransız Anayasasının 13. maddesine göre yaptı. 13. madde, kelimesi kelimesine 1982 Anayasasının 104. maddesinde, Yürütmenin Yetki ve Görevleri bölümüne aynen aktarıldı. O zaman Fransada bir tartışma başladı, bunları imzalamama yetkisine sahip mi? diye. Sorun şöyle çözüldü; imzalamazsa bir yaptırım var mı Cumhurbaşkanı için?, yok denildi. Tartışma bitti ve Meclis bütün bunları yasa ile düzenledi. HİÇBİR ŞEY YAPMAYABİLİRDİ Prof. Dr. Çağlar, Sezerin KHKyi ikinci kez iadesine ilişkin olarak şöyle konuştu: Hiçbir şey yapmayabilirdi. Ben, bunu hukuk estetiği açısından daha tatmin edici buluyorum. Bu iş burada biterdi. Şimdi Meclisi olağanüstü toplantıya çağırıp, bu KHKyi yasalaştırmak isteyecekler. Ama Meclisin ideolojik yapısı dikkate alınacak olursa, bu çok zor. Ecevitin bunu KHK olarak çıkarma isteğinde direnmesinin de nedeni bu. Kararnamenin tekrar Cumhurbaşkanına gönderilmesinin bir kara komedi olacağını ifade eden Çağlar, Bu KHKnin bir özelliği, 2 müfettiş sizin dosyalarınızı inceleyecek ve bir karar verecek. Sizi memuriyetten ihraç edecekler. Savunmasız olacaksınız, sizinle ilgili suçlamanın ne olduğunu bile bilmeyeceksiniz. Bir sarı zarf gelecek ve neden suçlanıyorsunuz onu dahi soramayacaksınız. Savunmasız ve yargılamasız bir işlem dedi. ALMANYADA BENZER KHK UYGULAMALARI AİHMDEN DÖNDÜ Almanyada buna benzer bir KHKnin var olduğunu ve onunla ilgili uygulamaların hepsinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden (AİHM) geri döndüğünü ifade eden Prof. Dr. Çağlar, Almanyanın tazminat ödemek zorunda da kaldığını kaydetti. Prof. Dr. Çağlar, Ben, Cumhurbaşkanının Meclisi toplantıya çağırmasını tercih ederim. Ama böyle bir şey yapmadı. Bunu Meclisin kendi içinde halletmesi gerekiyor diye konuştu. | ||||
![]() |
|||
![]() |
|||
![]() |
|||
![]() |
|
![]() |
|||||||||||||||
![]() ![]() ![]() |
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||
![]() |