|
|
Dnin şişmanlığını ölçen katsayıya gini katsayısı deniliyor. Örneğin gelirin en adil dağıldığı ülkelerden Danimarkada katsayı 0.22, en adaletsizlerden Türkiyede 1994te 0.49du. DİEnin savına göre 2002de 0.44 olmuş. İnandırıcı değil, ama(*) varsayalım ki, gini katsayısı DİEnin iddia ettiği gibi 0.44e inmiş olsun. BÖLÜŞÜM TABLOSU GEREKÇE OLABİLİR İyileştiği iddia edilen bu bölüşüm tablosu bile, Türkiyenin AB tam üyeliğinden uzak tutulması için kendi başına bir gerekçe oluşturabilir. Çünkü bizde gelir 0.44 eşitsizliğinde paylaşılırken AB ülkelerinden Danimarkada sadece 0.22, İsveçte 0.23, Hollandada 0.25, İspanyada 0.27, Almanyada 0.28, İtalya ve Portekizde (en eşitsizleri) 0.34 boyutunda. Bu verilerden, gelirin AB üyeleri içinde daha iyi paylaşıldığını ve bu ülkelerdeki demokrasi ve istikrarda, bölüşümün daha adil olmasının önemli bir etken olduğunu söyleyebiliriz. Ama, işin bir de püf noktası var. ABde gelir kendiliğinden daha adil paylaşılmıyor. Gelirin daha adil paylaşılması için, bizde olmayan bir devlet müdahalesi var. Devlet normalde çok vahşi paylaşılan gelire, vergi ve transferler yoluyla yaptığı müdahaleler ile geliri yeniden pay ediyor ve adilleştiriyor. Örneğin, 1998de yapılan bir OECD araştırmasının bulgularına göre, devletin vergi ve transfer müdahalesinden önce, bizde 0.44 olan gini katsayısı İsveçte 0.49, Danimarkada 0.42, Hollandada 0.42, Belçikada 0.53, Almanyada 0.44, İtalyada 0.51imiş. (**) Ama gelin görün ki, devlet bu adaletsizliğe seyirci kalmıyor ABde. Vergi ve transfer harcaması politikaları ile zenginden alıp yoksula aktarıyor ve bu müdahale sonrasında bakın gini katsayıları yukarda verdiğimiz rakamlara dönüşüyor. Yani eşitsizliği yarı yarıya azaltan müdahaleler. Peki bizde? Bizde 1994 için yapılan araştırmada devlet sadece iki puan aşındırabilmiş, 0.51den 0.49a indirebilmiş eşitsizliği. Bizde eşitsizliği dert etmiyor devlet. Hatta bölüşüm adaletsizliğini, sermaye birikimi için elzem gören zihniyetler bile yaygın.Vergi politikaları ile adalet getirmek yerine, vur abalıya mantığı ile dolaylı vergiler yüzde 70e çıkarılıyor. Vergi politikaları gelir bölüşümüne adalet getirmek yerine, ücretliden sermayeye kaynak aktararak bölüşümü adaletsizleştiriyor. Vergilerin tamamı faize giderken rantiyeleri palazlandırıyor, dahası, yoğun borçlanma yoluyla bütçeler borç bütçesi haline getiriliyor, bütçeden eğitime, sağlığa ve diğer sosyal harcamalara ayrılan pay küçüldükçe küçülüyor. Dolayısıyla, devlet bölüşümü iyileştirmek yerine adaletsizliğe tüy dikiyor. Böyle bir bölüşüm ilişkisi ve bölüşüme duyarsızlığın AB nezdinde hoş karşılanması tabii ki beklenemez. Hem yeterince üretmeyen hem de ürettiğini çok adaletsiz bölüşen (daha doğrusu bölüşmeyen) bir toplumsal formasyonun AB için yük oluşturacağını iddia edenler haksız sayılır mı? Sonuçta tam üye olmaya aday Türkiye, bu tablo ile bir açlar ülkesi... İyileşti denilen son bölüşüm tablosu bile, nüfusun yüzde 80inin gelirin ancak yarısını alabildiğini söylüyor. Aç bırakılmış insanlar ülkesi görünümünde Türkiye. Adamlar, önce şu elinizdekini avucunuzdakini daha adil paylaşmayı öğrenin, yokluğu bile paylaşmayı bilin de öyle gelin deseler kim haksızsınız diyebilir? (*) Bu konudaki eleştirilerimi DİEnin gelir dağılım komedisi başlıklı yazımda belirtmiştim. (**)Ayrıntılar için bkz, Türkiyede Bireysel Gelir Dağılım ve Yoksulluk, 2000, TÜSİAD yayını | ||||
Bankaların kara tahtaları siliniyor | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||