Home page
Haber Menüsü


 
2004 hedefleri ve sıcak para sorunu
 
Her şey tek haneli enflasyon, Her şey istikrar için. İstikrar için çaba çok ama bunun faturası için adalet yok!
 
Mustafa Sönmez
NTV-MSNBC
 
23 Ekim 2003—  AKP iktidarı, 2004 hedeflerini yeni bütçe tasarısı ile açıklarken gündeme 32 sayılı kambiyo rejiminde radikal bir dönüş tartışması da girdi. Odağına enflasyonu düşürmeyi koyan ve döviz kuru politikasını da bu hedefe eklemleyen program, “düşük kur/yüksek faiz” formatının yeniden yaratacağı sıcak para girişine karşı da bazı hazırlıklar içeriyor.

   
 
       
   
MSNBC News Mustafa Sönmez: DİE'ye inanma, DİE'den geri kalma
MSNBC News Mustafa Sönmez: Irak batağına bulaşmanın bedeli
MSNBC News Mustafa Sönmez: Enflasyon düşüyor, ücret daha hızlı düşüyor...
MSNBC News Mustafa Sönmez: Mali sıkıyönetimle enflasyonu düşürmek
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  1989’dan bu yana uygulanan kambiyo rejimini masaya yatıran hazırlıklar medyada “dövizle alışverişe son” benzeri başlıklarla duyuruldu ve kambiyo rejimine sıkı kayıtlar getirileceği ifade edildi. Ama aynı gün Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Şener, 32 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Kararı’nda değişiklik konusunda herhangi bir çalışma bulunmadığını belirterek, “Bürokratlar arasında taslak çalışmalar çerçevesinde müzakere yapılmış. Tamamıyla hükümetin dışında” dedi.
       Hürriyet’ten Ercan Kumcu ise, iki gün köşesinde konuyu tartıştı. Tasarıyı yasakçı buldu. Milliyet’ten Songül Hatısaru, tasarıda yer alan unsurları aktarırken şu maddeler dikkat çekiyordu.
       “Hükümet, 32 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Kararı’nda değişiklik yaparak Türk Lirası’nın (TL) kullanım alanını genişletecek ve bireylerin yerel para kullanımını teşvik edecek önlemler üzerinde çalışıyor.
       
TASLAK AYRINTILARIYLA TANIMLANIYOR
       Taslakta, bankalar ve özel finans kurumları tarafından bildirimi yapılacak yurtdışı transferler “kişisel sermaye hareketleri, menkul kıymetler, gayrimenkul kıymetler ve döviz tevdiat hesapları” olarak daha açık tanımlanıyor.
       Bunların dışındaki transferler halihazırda takip edildiğinden ayrıca bildirimi yapılamayacak. Bildirim tutarı ise AB direktifleri çerçevesinde 50 bin dolardan 15 bin dolara indiriliyor.
       Yenilenen karar bu haliyle uygulamaya konursa tutarın indirilmesi kara para trafiğini kontrol etmede etkili olabilir. Ve özellikle Türkiye’de gözlemlenen sıcak paranın bankacılık sistemi üzerinden yurtdışına çıkışını zorlaştıracak.”
       Bundan bir süre önce, Katar’da 21 Eylül’de IMF toplantılarına katılan CHP’li Kemal Derviş, makro dengelerde gözle görülür bir düzelme olduğunu söylemişti. Sıcak para girişi ve yeni yatırıma dayanmayan büyümenin ekonominin önündeki en büyük iki risk olduğuna dikkat çeken Derviş, yeni sıcak para girişine vergi konulması gerektiğini savunmuştu.
       Derviş’in, halihazırdaki IMF destekli programdaki rolünü hatırlayarak, bu önerinin IMF onaylı olacağını da bir kenara not etmek gerekir.
       Gündemdeki tasarı, bazı bürokratların zihin egzersizi değil, yaşanan ve yaşanacak somut gelişmelere karşı bir arayışın ürünüdür.
       1989’da başlanan finansal serbestleşmeye kapıları ardına kadar açan, başımıza sıcak para belasını saran 32 sayılı karar ya da kambiyo rejimini tepetaklak edecek tasarıyı hangi gelişmeler gündeme getirdi ?
       Anlaşılan o ki, yeniden yaşanabilecek bir sıcak para girişi söz konusu ve bu girişin yaratabileceği tahribatı önlemeye dönük olarak gündeme getirilen tasarı, dolarlaşma sürecine müdahale edecek ve sermaye giriş çıkışlarına belli kısıtlar getirecek. İyi de yapacak, eğer başarılır ve son anda mahut çevrelerden yılıp vazgeçilmezse.
       Aralarında bu satırların da yazarının olduğu “Bağımsız İktisatçılar” yıllarca, 1989’da Özal’ın devreye soktuğu bu finansal serbestinin Türkiye şartlarında çok erken yapıldığını ve başına çok işler açacağını söyledi, yazdı, çizdi. Malum tele voleci iktisatçılarca “kumanda ekonomisinin malum itirazları” diye dudak bükülen bu eleştiriler bugün gündeme getirilen tasarı ile doğrulanmış ve dediğimize gelmiş bulunuyorlar.
       
LİBERALLEŞMENİN FATURASI AĞIR OLDU
       32 sayılı kararname ile getirilen sermaye giriş çıkışlarındaki liberallik, daha doğrusu başıbozukluk, Türkiye’ye çok ağır faturalar yükledi. Kurun sabite yakın faizlerin ise yüksek tutulduğu 1990’lı yıllar boyunca, bu serbesti ortamı, ülkeye kısa vadeli sermaye ya da sıcak para girişini kışkırttı.
       Ve bu yolla giren sıcak para devleti fonlarken çok büyük reel faizlerle ülke değerlerine el koydu, üretici iklimi deforme ederken rantiye iklime alan açtı. Büyük kaynak kaybına, üretim eşiğinin aşındırılıp ülkenin üretici dinamiklerini yok etmeye götüren bu politika, cari açık krizlerinde yaşanan sermaye kaçışları ile de ülkeyi sık sık krize soktu.
       En sonuncusu 2000/ 2001 krizinde yaşanan bu sıcak para oyununa karşı bulunan çözüm “dalgalı kur” oldu. Dalgalı kurun getirdiği bilinmezlikle bir süre geri çekilen sıcak paranın son zamanlarda yeniden Türkiye’ye rağbet ettiğine ya da edeceğine dair belirtiler ortaya çıktı. Neydi bu belirtiler ?
       Öncelikle döviz kuru, enflasyonun çok gerisinde kalmış olmasına karşın artmıyordu. Yani sabittenmiş gibiydi. Buna karşılık reel faizler hiç de fena değildi. Üstelik 2004 yılı için AKP hükümeti, IMF destekli programda dolar kurunun yine düşük tutulmasını, ortalama yüzde 7 artmasını öngörmüştü. 2003 yılında ortalama 1,5 milyon TL olan dolar kuru, 2004’te ancak yüzde 7 artacak ve 1,6 milyon TL de kalacaktı.
       Öngörülen yüzde 12’lik enflasyonun bile çok altında kalan bu dolar artış öngörüsüne karşılık, faizler 2004’te yüksek seyredeceğe benziyor. 2004 bütçesinde faiz harcamaları için ayrılan kalemde bonkör davranılmış ve enflasyon hedefinin çok üstünde yüzde 30’a ulaşan bir faiz bütçesi öngörülmüştü. Bu, kur sabite yakın, reel faiz ise ağız sulandırıcı demekti.
       Döviz kuruna doğrudan müdahale etmese de çıpa benzeri bir politika getiren, buna karşılık faiz silahını havada sallayarak kuru artırmayan bu politikanın anlamı ne? Anlamı şu: 2004 yılı her şeyden önce bir “istikrar” bir “durulma, derlenme-toplanma” yılı olacak. Program yüzde 5 büyüme öngörse de, gerçekleşmesi zor. Yani hem bu kur ve bu enflasyon hedefine sahip olmak hem de bununla yüzde 5 büyümek zor.
       
BÜYÜME VE ENFLASYON İKİLEMİ
       Büyüme mi, enflasyon mu, ikileminde tabi ki enflasyon denilecek ve kurlara dokunmadan tüm değişkenlerin kura ve enflasyon hedefine biat edeceği bir ekonomi politika izlenecek. Faizler yüksek tutulacak ki dövize yönelinmesin, ekonomi ısınmasın.
       İç talep bastırılacak ki, ithalat artmasın, döviz ihtiyacı artmasın, kur yükselmesin. Kuru neden artırmıyorsunuz diyen ihracatçıya da kuru bırak git, reel ücretlerle, verimlilik artırıcı önlemlerle teselli, destek bul denilecek, deniliyor. Böylece cari açığın büyümesi ile yaşanan kriz tehlikesi , düşük ithalat, normal ihracat ve turizm ile, yani düşük büyüme ile atlatılacak.
       Bütçe zaten iç talebi daraltmaya, kemer sıkmaya dönük bir bütçe. Faiz dışı fazla hedefi 2003’ten farklı değil. Maaşlar kısılıyor, sosyal harcamalar artmıyor, yatırımlar artmıyor, üstüne üstlük yerel yönetim ve KİT alanlarında kemerlere yeni delikler açılacak ve sosyal güvenlik transferleri büyük tırpan yiyecek.
       Özetle, yüzde 12 enflasyon “zafer”ine ulaşmak için döviz kuru yüzde 7 artışlarda tutulacak. Büyüme, dış ticaret , faiz hepsi bu enflasyon hedefine göre ve kur artışına göre dizayn edilecek. Yeniden ortaya çıkan “Sabit kur/ yüksek faiz” fırsatını kaçırmayacak sıcak paraya da “hop dedik” denilip, kırmızı ışık yakılacak. Mevzuattaki değişikliklerle, kısa vadeli sermayenin ya da sıcak paranın iç talebi kışkırtmasına, kuru baştan çıkarmasına ve hedefleri sulandırmasına izin verilmeyecek.
       Toplumu bunca yıldır dolarlaştırmış olmanın yarattığı sıkıntıları aşmak için, nihayet onca ödenen bedelden sonra, doları unut, TL ile düşün zihniyetine geçilecek. İyi de yapılacak.
       
ADALET NEREDE?
       Ama bütün bunlar önümüzdeki 2004 programını ve hedeflerini kutsamamızı ve onaylamamızı gerektirmiyor. Bu yüzde 12 enflasyon hedefi uğruna göze alınacak olanlar fena halde adaletsiz uygulamalar ve fena halde eşitsizlikleri büyütecek.
       Bütçede, yine yatırım yok, yine sosyal harcama yok, üstelik sosyal güvenlik harcamalarına saldırı var. Bütçede vergilerde adalet yok, tersine dolaylı vergi oranı yüzde 70’e çıkıyor. Bütçede memurlar yine hedef ve özelleştirme ile kamusal kaynaklar yine okkanın altında. Bütün bunlar gelir dağılımında adaletsizlik ve işsizlik demek.
       Kamu maliyesi alanının dışına çıktığımızda 2004, büyüme yılı olmayacağına göre, daha doğrusu iç talep bastırıldığı için iç pazara dönük büyüme kısıtlanacağına göre, iş bekleyenlere bu yıl da umut yok. İhracata dönük büyüme için ise, dışarıda rekabet gücü bulmak için, döviz kurunu unutun, reel ücretleri daha da düşürün, iki kişinin işini tek kişiye yaptırın diyorlar. Alın size yoksullaşma,. Alın size işsizlik.
       Peki iş borçlara, faizlere gelince. İşte orada tam bir teslimiyet, tam bir sadakat var. Alacaklıların uykusunu kaçıracak en ufak bir şey yok.
       Özetle, Her şey tek haneli enflasyon, Her şey istikrar için. İstikrar için çaba çok ama bunun faturası için adalet yok!
 
       
    TOP5 Bankaların kara tahtaları siliniyor  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları