Home page
Haber Menüsü


e-posta göndermek için tıklayın.
 
Bizi korkularımız savaşa sürüklüyor
 
Türkiye istemediği bir savaşa girmeye hazırlanıyor. Neden?
 
Mustafa Alp Dağıstanlı
NTV-MSNBC
 
27 Ocak—  Belki en baştan başlayıp sorgulamakta fayda var. Bu sorgulamayı yaparken samimi, dürüst, kendimize karşı acımasız ve gerçekçi, aynı zamanda da ilkeli olmak zorundayız. Neden bu yola, hiç istemediğimiz, meşruiyeti olmayan bu savaşa girmek zorundayız?

   
 
       
    TOP5 Ergenekon’da 16 kişi daha gözaltında  
NTVMSNBC Reklam  
 

  İki sebep söyleniyor:
       1. Biz girmesek, destek vermesek de savaş çıkacak. Dolayısıyla, biz de katılalım ki, özellikle Kuzey Irak’ta Türkiye’nin güvenliğini tehlikeye düşürecek gelişmelere karşı durabilelim, bir Kürt devleti kurulmasını önleyebilelim. Ayrıca, girelim ki, Irak’ın geleceği yeniden şekillenirken biz de planlayıcılar arasında bulunabilelim, o masaya oturabilelim. Eğer savaşa katılmazsak ve “gerekli” desteği vermezsek, Amerika Birleşik Devletleri bunu asla unutmaz. Hem sonra iki bomba, bir suikastle karışır bu ülke. PKK hortlayabilir, Kürt devleti kurulur…
       2. Ekonomik durum berbat. Hala krizden çıkamadık tam manasıyla. IMF kredilerine muhtacız ve IMF’de de ABD’nin borusu ötüyor. Savaşa girersek IMF kredileri üstelik bol keseden gelmeye devam eder. Ayrıca, savaş dolayısıyla uğrayacağımız zararı ABD’den tahsil edebiliriz. Askeri borçlarımızı sildirebiliriz, nitelikli sanayi bölgeleri kurabilir, mevcutlara kapak atabiliriz, başka ayrıcalıklar edinebiliriz, hatta zararlarımızı abartıp kâra bile geçebiliriz… Eğer savaşa katılmaz ve “gerekli” desteği de vermezsek, ABD yeni kredilerin verilmesini engelleyeceği gibi, başka iktisadi zorluklar da çıkarabilir. Üstelik savaş nasıl olsa çıkacak, ekonomi kötü etkilenecek ve ABD’den de zırnık gelmeyecek. Ekonomi çökecek…
       Şu manzaraya bir bakın. Ne görüyorsunuz? Bu gerekçelere bakınca ben bir iflas görüyorum. 1923’te “istiklali tam” şiarıyla ve yeni bir heyecanla yoluna koyulduğumuz maceranın iflası. Öyle ya, geldiğimiz yer, bizi savaşa sokanların gerekçelerine bakarsanız, seçeneğimizin olmadığı bir yer. Yapabileceğimiz tek şey, başkasının önümüze koyduğu, bizi savaşa sokanların bile aslında yürümek istemediği, yürüdüğümüzde de belalı yerlere çıkacağımız bir yola koyulmak. İşin doğrusu iflas ettiğimiz konular var. Ama Irak’ta savaşa atılmak, tam manasıyla iflas bayrağını çekmek olacak.
       Dikkat ederseniz, bütün sebepler, savaşa girme ve destek olma gerekçeleri bizim halletmiş olmamız gereken, ama yıllardır halletmediğimiz sorunlar ve bunlardan kaynaklanan korkular. Korkularımız sürüklüyor bizi savaşa. Bu iflas değil de nedir? Üstelik, şimdi “milli çıkarlarımız” için savaşa girmemiz gerektiğini düşünenler ve bu kararı verecek olanlar yıllar yılı bu sorunların yarattığı ortamdan hem siyasi olarak, hem ekonomik olarak faydalandı, kazanç sağladı. İşin doğrusu, Türkiye’de istisnasız her kurum bu sorunların yarattığı bataklıkta hem çamura bulandı, hem de bu bataklığa çamur oldu, onu besledi. Örneklere girip uzatmayayım; her kurum diyorum, her kurum. Zaten bir tek kurum temiz kalsaydı bataklık bu kadar yayılamazdı. Bataklık içinde yaşadığımızı söyleyebilecek temizlikte tek kurum yoktu. Doğrusunu söylemek gerekirse, sokaktaki insan da kısa günün kârı deyip bu büyük suç ortaklığına katıldı katılabildiği nisbette. İşte yıllarca halletmediğimiz bu sorunlar, şimdi, kendileri yetmiyormuş gibi bir de felakete, bir arsızlık savaşına sürüklüyor bizi.
       Bütün afra tafrana rağmen Kürt sorununu halledemedin, hatta inkar ettin, “terör” dedin, başka bir şey demedin. “Önce terörün belini kıralım” dedin, “terörün başını ezelim, ondan sonra ekonomik-sosyal reformlar yaparız” dedin. Ne olduysa oldu, “terörün başı”nı paketleyip sana teslim ettiler, sen de terörün belini kırıp zafer kazandığını ilan etmiştin zaten. Bunlar 1999’da oldu, dört yıl önce.
       Peki, sonra ne oldu? Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök, daha geçen hafta, Kuzey Irak’ta ve Türkiye’de toplam 5.500 “terörist” olduğunu söyledi. Bu rakam, Kuzey Irak’a girmek için veya başka durumlar için gerekçe olarak kullanılmak üzere abartılmış olabilir, ama başka kaynaklar da 3000 PKK militanı bulunduğunu söylüyor Kuzey Irak’ta. Yani “teröristler” duruyor, çünkü sorun da duruyor ve sen korkuyorsun. Üstelik, sorun o kadar çözülmemiş ki ve sen o kadar korkuyorsun ki, bir Kürt devleti kurulabilir…
       On yıl boyunca tek gelir kaynağı Habur sınır kapısından sağlanan gelirler olan, daha tam şehirleşememiş Kuzey Irak’ta kurulacak bir Kürt devletinin iyi kötü cumhuriyet yönetiminin ve demokrasinin hakim olduğu, Avrupa Birliği’ne girmek için gerekli kriterleri yerine getirdiğini iddia ettiğin bu ülkedeki Kürtler için bir cazibe merkezi oluşturacağını düşünüyorsun. Bu zaten sorunun durduğunun ve iflasın itirafı değil de nedir? Sorun o kadar donmuş duruyor ve sen de o sorunu çözmediğin için o kadar korkuyorsun ki, hiç istemediğin, haksız, bütün dünya için kötü sonuçlara yol açacak bir savaşa destek verip katılıyorsun. Üç cümleden birinde Irak’ın toprak bütünlüğüne ne kadar önem verdiğini söylüyorsun ve sonra da o “bütünlüğün” bir kısmına gireceksin!
       Sonra, çözemediğin daha başka temel meseleler de var. Hala şeffaf bir toplum değilsin. Demokrasin kıt. İşkence sürüyor. Nüfuz edilemeyen geniş resmi alanlar, kolayca ulaşılamayan geniş bilgi alanları var. Üstüne üstlük, bir de birilerinin hep canlı tuttuğu “laikçi-irticacı” çatlağı var toplumda. Gerçekten de bir suikast, iki bomba karartabilir ortalığı ve memleketin ufkunu. Ama Almanya’yı, İngiltere’yi, Japonya’yı, ABD’yi karartamaz mesela ve karartamayacağı için de olmaz böyle şeyler.
       Bu korkulardan kurtulmanın yolu, sorunlardan kaçıp hem kendini hem bölgeyi hem de dünyayı ateşe atacak bir savaşa dalmak değildir, bu sorunları çözmek, musibetleri defetmektir. Kürt sorununu halletmektir, işkenceye son vermektir, isteyenin istediğini söyleme hakkına ve protesto hakkına saygı göstermektir, devleti şeffaflaştırmaktır, demokratikleşmektir…
       Durum ekonomi için de aynı. Çözmediğimiz kendi sorunlarımızdan, yıllar yılı bir soygun düzenini işler halde tutan sorunlarımızdan kaynaklanan korkularımız, şimdi öbür konularda olduğu gibi burada da bizi bir savaşa sürüklenmeye mecbur bırakıyor.
       Ocak ayı başlarında NTV Radyo’da katıldığım bir Halkın Sesi programında bir dinleyici şunları söylüyordu: Türkiye’deki bankaları Iraklı çocuklar mı hortumladı da şimdi biz Irak’taki savaşa katılıp ekonomimizi düzelteceğiz, devleti Iraklılar mı dolandırıp soydu, enflasyonu yüzde 100’lere Iraklılar mı getirdi, kamu açığını Irak halkı mı yarattı?
       Aziz Nesin’in o nefis yazısında dediği gibi, korkuların en kötüsü, korkularımızdan korkmaktır. Korkularımızdan korkmayalım. Türkiye bu iflas görüntüsünü bertaraf etmelidir. Utanma duygusunu tamamen kaybetmişcesine medyada hergün boy gösteren sırtlan kültüründen kurtulmalıdır. Bu kültürün temsilcileri, bu savaşın planlayıcısı “karanlıklar prensi” Richard Perle’ün şantajlarının tercümanlığından başka bir şey yapmıyor. “Şu kadar zararımız olacak, karşılayın” pazarlıklarından vazgeçmelidir. Savaş nasıl olsa çıkacak, biz de bu arada yolumuzu bulmaya çalışalım, çapulculuğundan vazgeçmelidir. Böyle bir benliği, ruhu, kültürü, kimliği kabul edemeyiz. Yoksa, olan kırıntı da kubura gider.
       Türkiye bu savaşa karşı çıkabilir ve çıkmalıdır. Üslerini bile kullandırmamalıdır. Türkiye’nin çıkarı, savaş çıksa bile bu savaşa katılmamakta, destek vermemektedir. Çirkin pazarlıklarda kullandığı “ulusal çıkar” teranesini gerçek yerine oturtmalıdır; Türkiye’nin ulusal çıkarı, bu savaşın olmamasındadır. Türkiye’nin ulusal çıkarı, etrafının ve bu bölgenin bir savaş ortamı olmaktan çıkarılmasındadır…
       Yapılacak ilk şey, herşeyi bütün açıklığıyla ortaya koymaktır. Hükümet, eğer savaşa karşı olduğunu ve barış için çabaladığını söylerken samimiyse, savaşa katılmama, üsleri kullandırmama, hatta savaşı önlemek için canla başla uğraşma durumunda ülkenin başına örülebilecek çorapların ne olabileceğini açıklamalıdır. En korkuncundan en şeytanisine kadar. Anketler, halkın yüzde 90’ına yakın bir çoğunluğun üslerin kullandırılmasına bile karşı olduğunu gösteriyor. Bu yüzde 95, en kötü ve en şeytani planların sonuçlarını bilerek bir daha düşünmelidir. Hâlâ savaşa destek vermeyi istemiyorsa bunun bedelini ödemeyi göze alacaktır. Bu bedel kurtuluşun bedeli olacaktır. En azından seçeneksizlikten, kader kararını başkasının eline bırakma zilletinden kurtuluşun bedeli. Zaten berbat bir rotada gitmekte olan dünyanın daha da tehlikeli bir makas değişimine girmesine engel olmanın bedeli olacaktır. Bu bedeli ödemeliyiz. Savaşa girerek ölüp öldürmek veya ölümlere aracı olmak yerine, aç kalarak, kemer sıkarak ve fakat barışarak, dünyayla elbirliği ederek ya da yalnız bu bedeli ödemeliyiz.
       Ve hemen yapılması gereken şey de acil ve gerçek demokratikleşme ve şeffaflaşma hamleleridir. Yoksa, gerçekten de iki bomba, bir suikastle ortalığı karartabilirler. Savaşa girme eşiğindeki bu ülkede şu anki durum da zaten pek aydınlık sayılmaz. Daha eşitlikçi ve dayanışmacı pratikler geliştirmekten başka şansımız yok. IMF reçeteleri olmadan da ekonominin kurtarılabileceği kanıtlanmış bir şey. Üstelik, kimi iktisatçılar, zaten IMF reçetelerine başvurmamak şartıyla krizden çıkılabileceğini söylemekte.
       Türkiye toplumu bu sorunları çözecek ve önümüze çıkarılabilecek yeni sorunları göğüsleyebilecek olgunluktadır. Bu olgunluk, bir içe kapanmayı da önler. Ayrıca, içe kapanma savaşın, düşmanlığın yarattığı ve beslediği bir şeydir. Barış isteyenler, başka halklarla dayanışma yoluyla bir savaşı önleme iradesine ve niyetine sahip olanlar neden içe kapansın ki?
       Dolayısıyla, savaşı önlemek, savaşa destek vermemek ve bunlardan dolayı başımıza örülebilecek çoraplardan sıyrılmak için atacağımız bu adımlar iktisaden de, sosyal olarak da, dış politika olarak da bir içe kapanma zemini olamaz. Tam tersine, dünyaya açılma hamlelerine yönelmek, yenilerini geliştirmek zorundayız. En azından Irak’ta savaş konusunda ABD’nin baskıcı hegemonyasına rağmen dirsek temasımızı kuvvetlendirebileceğimiz başka uluslararası aktörler de var. Daha fazla sıkışmamak için hemen şimdi bir açılıma ihtiyacımız var.
 
       
   
MSNBC News Irak yakın, mantık ırak
MSNBC News Savaşa evet demenin zorluğu
MSNBC News Kuzey Irak'ı acaba kim kontrol edecek?
 
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları