Home page
Haber Menüsü


 
Savaşa evet demenin zorluğu
 
Rüzgara karşı yürümek sadece alın açıklığı vermez, zihin açıklığı da verir.
 
NTV
 
9 Aralık—  Dikkatinizi çekti mi bilmem, “Savaşa evet” demekte zorlanılıyor. İki yazı örneğinde, Irak’ta savaşa evet demeye çalışan mantığı irdelemeye çalışacağım. Bu yazılar, savaşa hayır demeyen, hatta yarım ağızla da olsa destekleyenlerin genel yaklaşımını ve argümanlarını yansıtıyor. Her hallerinden zor yazıldıkları anlaşılan yazıların ikisi de Radikal’de birbiri peşisıra yayınlandı: Gündüz Aktan’ın “Zor bir yazı” (7.12.2002), Erdal Güven’in de “Savaşa hayır mı?” (8.12.2002) başlıklı yazısı.

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  İki yazının da pek çok ortak noktası var, zaten onları tartışacağım, ama önce başka bir ortak noktadan başlayacağım: Küçümseme, hafife alma, basitleştirme.
       Erdal Güven şöyle diyor yazının başında: “İşin felsefi tarafına girmeyeceğim. Beni aşar zaten. Bir nosyon olarak savaşa karşı çıkmamak mümkün değil. Ama iş realiteye gelince durum değişir...”
       İşin felsefi tarafı, bir çırpıda kenara atılabilecek bir şey değildir ve boş bir zamanımızda guşe-i uzletimizde veya kendi küçük Olimpos dağımızda geniş geniş lafzi geviş getirme değildir. Ayrıca, felsefe lüks değildir. “Felsefi” deyip, gerçeklerden kopuk, bu dünyanın değil de kendi özel dünyasının özel konularını, özel bir biçimde ele alan “nafile” bir uğraşı ima ederek, o felsefi tarafı hafife almayı teşvik edemeyiz. İşin felsefi tarafını göz önünde tutmak zorundayız, derinlemesine düşünmek zorundayız. Erdal Güven, “felsefi tarafı” gözden çıkardığı için muhakeme zaafları gösteriyor yazısında.
       Aynı hafifseme Gündüz Aktan’da başka türlü tezahür ediyor. Şöyle başlıyor yazısına: “Görüntü kötü. Bir komşu ülkeye dünyadaki tek süper güç askeri harekat yapacak, bizden üs ve asker istiyor, biz de katkımız karşılığında ‘Ne alırsak kardır’ mantığıyla pazarlık ediyoruz. Olay bu kadar basit mi?”
       O da işin “felsefi tarafı” ile ilgilenmiyor, “Görüntü kötü” diyor. Görüntüyü kurtarırsak mesele yok yani. Nitekim, “Olay bu kadar basit mi” diye sorup sıraladığı şeyler, olayın basit olmadığını kanıtlamaktan ziyade, görüntüyü kurtarmaya yönelik.
       Aktan, Amerika Birleşik Devletleri’nin Irak’a neden saldıracağını tartışmıyor bile, saldırma gerekçelerine bile değinmiyor neredeyse. ABD’nin saldırma iradesini bir veri olarak kabul edip Türkiye’nin savaşa katılmasına gerekçeler türetiyor.
       Erdal Güven ise sanki ABD’nin saldırı nedenlerini düşünüyormuş gibi yaparak daha kötü bir şey yapıyor. Şöyle diyor: “Eğer ABD’nin Afganistan’ı, Orta Asya’ya çöreklenmek için vurduğunu düşünüyorsanız size diyecek bir lafım yok. Ya da ABD’nin Irak’ı Ortadoğu petrolünü ele geçirmek için vuracağını... Bağırıp çağırmaya devam edin.”
       Biraz tuhaf bir tartışma yöntemi. Bush’ça bir mantığa dayanıyor: Başka bir şey söyleyeni yok say, aşağıla onu, ak-kara ikilemine oturt... Böylece, mesela ben ve benim gibi düşünen dünyadaki yüzbinlerce kişi boşuna bağırıp çağırmaya devam edelim. (Zaten öyle oluyor; karşı çıkma ve karşı çıkıştan sonuç alma bakımından boşuna bağırıyoruz tabii, ama tartışma, fikir teatisi bakımından karşınızdakini bir hiç yerine koymak insana kötü ünler kazandırır.) Neyse, hadi beni ciddiye almıyor Erdal Güven, petrol filan dediğim için, bari The Economist dergisine kulak versin. Kapitalizmin yılmaz ve fütursuz savunucusu olan bu dergi, Irak’ta savaşı da açık ve net olarak savunuyor ve ABD’nin Irak’a “müdahale” için esaslı sebeplerinden birinin petrol olduğu tesbitini yapıyor.
       Erdal Güven, “tek ama tek neden”in “11 Eylül 2001’in yinelenmesini önlemek” olduğunu söylüyor. Burada da Bush’ça bir düşünce derinliği seziyorum. Bir şeyin yinelenmesini önlemek için ilk yapılması gereken, o “şey”i yapan sebepler üzerinde düşünmek, bu sebepleri tesbit etmek olmalı. ABD bunu yapmadı ve sadece Noam Chomsky, Alexander Cockburn gibi Amerikalı “zındıklar” tarafından değil, Avrupalı politikacılar tarafından bile eleştirildi.
       İkinci adım olarak, ABD’nin 11 Eylül 2001’den sonra dünya üzerinde yürüttüğü ve bundan sonra yürüteceği faaliyete ve bunları tanımlayan meşhur Bush Doktrini’ne eğilmekte fayda var. Bush’ça bir analiz kabiliyetiyle yazılmış olan bu doktrinin izinden gidilerek daha salim bir dünyada yaşayabileceğimizi mi düşünüyor Erdal Güven?
       Erdal Güven de, Gündüz Aktan da Saddam Hüseyin’in günahlarını sayıp döküyor. Haklılar. Hatta az bile söylemişler; hepsini sayıp dökmeye sütunları yetmezdi zaten. Pek iyi de, kimin umurunda bunlar? Erdal Güven, “Saddam BM Güvenlik Konseyi kararlarının gereğini yerine getirseydi bugün bunları tartışıyor olur muyduk” diye soruyor. Cevabını da veriyor: “Hiç sanmıyorum.”
       Ben sanıyorum, hatta eminim. Bush’un kendisi, Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, yardımcısı Paul Wolfowitz, Ulusal Güvenlik Danışmanı Condoleezza Rice defalarca ilan etti ki, Irak’ta rejim değişikliği istiyorlar. Güvenlik Konseyi kararlarına uysa da Saddam Hüseyin rejimini değiştirmek istiyorlar. Wolfowitz, geçen hafta Ankara’da da NTV Ankara temsilcisi Murat Akgün’e verdiği mülakatta açıkça söyledi bunu.
       Erdal Güven, yazısının sonunda soruyor: “Savaşa evet ya da hayır demeden önce düşünmek lazım: Son ve tek çare mi, hizmet ettiği amaç meşru ve adil mi?” İşte ben de zaten bunların tartışılması gerektiğini söylüyorum, ama “felsefi tarafı” bir yana bırakıp, savaşın sebepleri ve amaçları üzerine kendinden başka türlü düşünenleri de “Bağırıp çağırmaya devam edin” deyip çöp tenekesine attıktan sonra “düşünmek lazım” demek ne demek? Geriye düşünecek kimse bırakmamaktır bu.
       Güven, savaşa hayır demenin son tahlilde Saddam Hüseyin’e evet demek olduğunu söylüyor. Ben o Bush doktrininin dünyamız için son derece tehlikeli olduğunu düşünüyorum; oradan salim bir yere çıkılamaz. Dolayısıyla Irak’ta savaşa evet demenin bu tehlikeli doktrine, hali hazırda bütün dünyaya yayılmış “terör” ya da “kutsal savaş”, ne derseniz deyin, irili ufaklı bir sürü ateşi harlayan ABD’deki siyasi iradeye evet demek olduğunu düşünüyorum. Ne Saddam Hüseyin’e, ne de Bush’a evet. İkisine de hayır! Zaten, Saddam Hüseyin rejimini de aynı zihniyet besleyip büyütmedi mi? (California’lı bir aktivistin “Ben asıl ABD’deki rejimi değiştirmek istiyorum” dediğini hatırlatayım. Will Durst, “The Case for California Secession”, alternet.org)
       Savaşa hayır diyenleri geç kalmakla, sadece savaşa hayır demekle yetinmekle eleştirmek daha doğru geliyor bana. Erdal Güven’in de dediği gibi, binlerce insan, çocuk öldü Irak’ta 1991’den beri. Ambargolar yüzünden. Evet, Saddam’ın da suçu vardı bunda. Saddam kullandı ambargoyu, “ABD ambargolarla halkımı öldürüyor” dedi. Saddam kullandı, ama ABD güdümüyle uygulanan ambargo da öldürdü. Birçok Avrupalı ve Amerikalı en azından 1990’ların ortalarından itibaren eleştirdi ambargo politikasını tam da bu yüzden. Hem işe yaramıyor, hem insanları öldürüyor diye. Unicef rakamlarına göre 500 bin çocuk öldü, beş-yüz-bin-çocuk! Evet, Batılılar eleştirdi, son verin dedi, kampanyalar açtı... Yanıbaşımızdaki bir ülkede insanlar ölürken biz bir şey yapmadık, demedik...
       Gündüz Aktan da, “1991’de Amerika Bağdat’ı alsaydı, bugün birçok sakıncaları olan bu harekata gerek kalmayacaktı” diyor. Kullandığı terime dikkatinizi çekerim, “Amerika Bağdat’ı alsaydı”... E, peki o zaman ABD’nin gerekçesi neydi Irak’a saldırmak için? Saddam’ın Kuveyt’i almasıydı.
       Durumun tuhaflığını ortaya koyan bir noktaya daha işaret edeyim: Erdal Güven’in dediği gibi, “Elbette en sağlıklısı, ülkelerde değişimi iç dinamikler yönlendirmeli. Ancak, iç dinamikler bir noktada tıkanabiliyor”. Değiştirmek deyince, doğru, bir şey dışarıdan değiştirilebilir. Ama bazı şeyleri dışarıdan uzanan bir el yapamaz, iç dinamik gerekir. Dahası, yaşamak, hatta dönüşüm ancak içselleştirmekle mümkündür. İnsanlar söyleşir, söyleştirilmez mesela; sevişir, seviştirilmez... Demokratikleşme de böyledir. Bir düşünün, demokratikleşme deriz, demokratikleştirme demeyiz. Ama Gündüz Aktan “demokratikleştirme” diyor. Irak’ın demokratikleşmesinden bahsetmiyor, demokratikleştirilmesinden bahsediyor.
 
       
    TOP5 İsrail hücum botu Gazze kıyısını vurdu  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları