|
Sonrasına dair pek az şey biliyoruz. Fakat verilere, olgulara ve mantığa göre şöyle bir manzara beliriyor: Federal bir yapı olacağı kesin gibi, ama federasyonlar nasıl teşekkül edecek, yetkileri, alanları, merkezi otoriteyle ilişkileri nasıl olacak, pek müphem. Iraklı muhalifler toplanıp duruyor Washingtonun gözetiminde. Kasım sonunda düzenleneceği söylenen büyük toplantıya hazırlanıyorlar. Harekat başlamadan bu hazırlıkların enikonu bitmesi lâzım. Kestirmeden söylemek gerekirse, ABD, uçuşa yasak bölgeler olan 36. Paralelin kuzeyi ile 33. Paralelin güneyinde şimdiden bir denetim sağlamak istiyor ki, harekat başlayınca, bir de buralarla oyalanmasın. Amerikan ve İngiliz uçakları güneyi dövüp duruyor özellikle son bir, birbuçuk aydır. Mesela, önemli bir hava üssü ve komuta merkezi olan Tallile son bir ayda 9 hava saldırısı düzenledi müttefik uçakları. Bu son bombardımanların öncekilerden önemli bir farkı var; asıl olarak iletişim şebekelerini, bu şebekeler arasındaki koordinasyonu sağlayan komuta merkezlerini hedef alıyorlar. Sadece hava bombardımanıyla bu işi halledemeyecekleri için karadan askerin yürümesi gerekecek. Bu ay içinde Amerikan ve İngiliz kuvvetlerinin tatbikat yaptığı Kuveytten ve Ürdünden mesela ve gerekirse Suudi Arabistandan Bu birlikler, işler ABD bakımından yolunda giderse, Bağdata kadar yürüyecek sonra. Güneyin ve Bağdatın denetimini ele alacak, asayişi sağlayacak, sivil bir geçici yönetim oluşturana kadar ipleri elinde tutacak. Bu sivil yönetim oluştuktan sonra bile bir süre ülkede kalacaklar; istikrar sağlanana kadar. Benzer bir faaliyet Irakın kuzeyi için de gerekli. Oradan da asker yürümesi lâzım. İlle de çatışmak için değil. Ama güneyden Amerikan ve İngiliz askerlerinin süpürdüğü Irak ordusu kalıntılarını karşılamak, onlara set çekmek gerekebilecek. Bu karşılayıcı güç, ay başında Kürt parlamentosunu toplayan Barzani ve Talabaninin ortak gücü, peşmergeler olabilir mi? Olamaz. ABDnin daha önce Guam Adasındaki üssüne götürüp eğittiği ve geçenlerde tekrar Iraka soktuğu beş bin peşmergeyi dahil etseniz bile olamaz. Bu güç Türk ordusu olabilir ancak ve olacak. Üstelik, bu gücün aynı güneydeki gibi önemli bir başka ödevi daha olacak: Kuzeyde dirlik düzenlik ve asayiş sağlamak. Ülke istikrara kavuşana, kendini yönetebilir, güvenliğini sağlayabilir hale gelene kadar bu bölgenin kontrolünü sağlamak. Bu vazifeyi şimdi birlik görüntüsü vermelerine rağmen geçen 11 yıl içinde birbirinin kuyusunu kazmaktan geri durmamış ve PKK militanları karşısında bile sinmiş Kuzey Iraklı Kürt gruplar yerine getirebilir mi? Hayır. Ayrıca, Kürt parlamentosunun toplanmasıyla Türkiyede başlayan rahatsızlık için de birebir bu çözüm. Bu rahatsızlık, yani Kürt devleti kuruluyor fobisi hortlayana kadar ABDnin Irakı vurmasını isteyen Türk şahinleri bile birden müdahaleye karşı bir çehreye bürünüvermişti. Başkasının pençesiyle ava girme heveslisi bu şahinlerden, Türk askerinin bölgeye girmesini, fiili durum yaratmasını söyleyenler bile olmuştu. Onların düşündüğünden de büyük bir denetim sahası var Türk askerinin önünde. Genelkurmay, 12 bin kişilik bir askeri gücün Kuzey Iraka girdiğini yalanladı. Buna inansak bile, Kuzey Irakta asker olduğunu biliyoruz; Barzani söyledi, Başbakan Ecevit söyledi. Aslına bakarsanız herkes söylüyor. İki tugay deniyordu mesela Cumhuriyet gazetesinin haberinde; yani 20 bine yakın asker. Bunların sayıları artacak. Yukarıda anlattığım durumda Kuzey Irakın denetimini Türk askeri ele geçirecek. Çocuk olmayın, bu tabii ki, ABDnin bilgisi ve onayı dahilinde olacak. Bu denetim bölgesi, büyük ihtimal Musulu da, Kerkükü de kapsayacak. Üstelik, ABD ve İngiltere BM kararları çerçevesinde hareket edeceği için Türk askerinin oradaki varlığı da BMin verdiği yetkiye dayanacak. Tereyağından kıl çeker gibi görünüyor, değil mi? Kürtler isyan edecek, diyeceksiniz. Evet, olabilir. Ama Kürt parlamentosu kalacak, toplantılar yapmaya devam edecek. Dolayısıyla Kürtlerin gönlü de hoş tutulmaya çalışılacak. Ama fiili durum yaratan Türk askeri denetimi altında. Ve bu fiili durum bazı başka durumlar da yaratabilir. Yine de bu Kürtleri tatmin etmez, sorun çıkar, itiraz ederler, denebilir. Doğru. Ama size kim söyledi ki Kürtlerin kendilerine biçtiği elbiseye itibar edileceğini ve hakkına değer verileceğini! (Kürt sorununun tek tek ülkeler içinde ayrıştırılıp çözülebileceğini sanmıyorum. Sınır aşan çözümlere ihtiyaç var. Çünkü sorun, Türkiyenin veya İranın veya Irakın Kürt sorunu değil, Kürt sorunudur.) Peki, yukarıda anlatmaya çalıştığım eylem planı çözüm mü? Hayır. Türkiye, kendi Kürt sorununu halletmediği için sahip olduğu fobi onu kabul edilemez yerlere sürüklüyor. Daha büyük Irak operasyonu ve ABDnin terörle savaşı için de aynı şey geçerli; hem kendini, hem dünyayı iyi bitmesi imkânsız maceralara sürüklüyor. | ||||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||