|
''Zulümpiyat Stadı!'' Lorant'ın gönderilmesi sorunu çözer mi? Fatih Terim'e Neler Oluyor? Eleştirel Eleştirinin Eleştirisi ya da Güneş'in Çocukları... |
|||
Aslında, Sn.Mahfi Eğilmezin Radikaldeki bir köşe yazısı, bana bu konuda ilham verdi dersem, doğruyu söylemiş olurum. Çünkü, siyaset ve ekonomi eksenli analitik analizini, sportif olarak da kullanmanın mümkün olacağını düşünmekteyim. Bu analizimize geçmeden önce kısaca, NTVMSNBCdeki haberi aşağıya alırsak, bu analizimizin de temel dayanağı ortaya çıkmış olur. FUTBOL KULÜPLERİ BORÇ BATAĞINDA! Futbolda profesyonel ve amatör toplam 123 kulübün Spor Toto gelirlerine temlik konuldu. En büyük borç dilimi, Birinci Süper Futbol Liginde mücadele eden 12 kulübe ait. Kulüplerin borçlarının büyük çoğunluğunu hacizler, futbolcu alacakları, Sosyal Sigortalar Kurumu prim borçları vergiler ve çeşitli şahıslara olan borçlar oluştururken, 123 kulübün toplam borcu, 49 trilyon 493 milyar 746 milyon 735 bin 530 lira tutuyor. Birinci Süper Ligdeki 12 kulübün toplam borcu, 34 trilyon 910 milyar 515 milyon 267 bin 938 lira. 2. Lig kategorilerinde yer alan 37 kulübün de toplam 8 trilyon 212 milyar 837 milyon 822 bin 192 lira borcu bulunuyor. 3. Ligde mücadele veren 40 kulübün borcu ise 4 trilyon 952 milyar 594 milyon 574 bin 915 lira tutuyor. Amatör kümelerde mücadele eden 34 kulübün borcu da azımsanacak gibi değil. Amatör takımların borç miktarı ise 1 trilyon 417 milyar 799 milyon 70 bin 485 lira. Futbol Federasyonu talimatları gereği, herhangi kişi ya da kuruluşlara borcu olan kulüpler transfer yapamıyorlar. (NTVMSNBC) BİZ ANALİZİMİZE GEÇELİM Analizimiz temelde iki bileşenden oluşmakta. Bu bileşenlerden biri, yani diyagramın düşey bileşeni mali durum (MD), yatay bileşeni ise sportif durumdur (SD). Diğer bir ifadeyle; iki eksenli analizimizi oluşturmak için, birbirini kesen iki eksenli bir kartezyen koordinat sistemi çizelim önce. Dikey eksen mali başarıyı, (MD); yatay eksen sportif başarıyı, (SD) gösteriyor olsun. İki eksenin kesiştiği 0 noktasına göre (MD)nin yukarı tarafı, mali durumun pozitif olduğu konumları; alt tarafı ise mali durumun negatif olduğu konumları sergiliyor. Yani, mali yapıda pozitiflikten kasıt, gelirlerin giderlerden büyük olması, bütçenin açık vermemesi veya en azından denk olması; negatiflikten kasıt ise, bütçe açığının olması ya da giderlerin gelirlerden büyük olması durumudur. Yine 0 noktasına göre (SD)nin sol tarafı sportif durumun, yani sportif başarının negatif; sağ tarafı ise pozitif sürdüğü konumları temsil ediyor. Bu durumda bu iki eksenin birbirini kestiği noktanın sağında ve solunda üst ve alt bölgeler olacaktır. |
||||
| Sol üst bölge (II no.lu bölge) takımların sportif alanda başarılı olamadıkları negatif durum ile mali performansın olumlu olduğu, pozitif mali durumu (buna örnek, Beşiktaş verilebilir, ya da Gaziantep veya borcu olmayan diğer Anadolu kulüpleri buna örnek gösterilebilir); sağ üst bölge (I no.lu bölge) hem mali hem de sportif başarının pozitif olduğu olumlu/ideal bölgeyi; sol alt bölge (III.no.lu bölge) hem sportif başarısızlığın ve hem de mali başarısızlığın olduğu, hiç istenmeyen en negatif bölgeyi; sağ alt bölge ise (IV no.lu bölge) mali başarısızlığa karşın, sportif başarının olduğu, çoğu zaman görülemeyecek, sıradışı performansı yansıtan atipik bir durumu (UEFAyı kazanan Galatasarayı) anlatmaktadır. Burada ilk aşamada iki sorunun yanıtını arıyoruz: (1) Bugün itibarıyla Türk futbol kulüpleri bu koordinat sisteminin neresindedir? (2) önümüzdeki dönemde nerede olacaktır? NEREDE DURUYORUZ? Bu analizde sportif başarıdan kastedilen, ulusal ya da uluslararası kazanılan şampiyonluklar ile veya bu başarıya çok yakın derecelerdir. Örneğin, Süper Ligde bugün 3 büyüklerin şampiyonluk dışındaki dereceleri, başarısızlık olarak görülüyorsa da, aslında lig ikinciliği Şampiyonlar Ligine katılabilme olanağı verdiği için, bunu bir yerde başarı olarak görmek gerekir. Ya da şampiyonluğa oynamayan bir Anadolu takımının ligde ilk 3 sıraya girebilmesi ya da UEFAya katılabilmesi bir başarı olarak değerlendirilmektedir. Veya Avrupada finallere çıkabilme durumu da bir başarı olarak görülebilir. Bugün futbol kulüplerimize bakıldığında, bu modelde futbol kulüplerimizin büyük bir kısmının mali anlamda performanslarının son derece kötü olduğu; yani diyagramın yatay ekseninin altında yer aldığı görülmektedir. (III) ve (IV) no.lu bölge olarak nitelendirdiğimiz bu bölge bir anlamda borç bataklığıdır. Bataklıktan kurtulmaya çalışan takımlarımızın bir kısmı, sportif anlamda başarıyı yakalarken, büyük bir kısmının yeşil sahalarda da başarılı olamadıkları ortaya çıkmaktadır. Başta üç büyükler olmak üzere, devlete vergi, SSK v.b borçları bulunan, futbolcusuna taksitini ödeyemeyen bu nedenle çoğu zaman UEFAlık olan bir durumdan sözediyoruz. 3 BÜYÜKLERİN TEKELLERİ Bugüne kadar 3 büyüklerin Ligdeki başarı tekelleri devam ettiği sürece, bu bölgede yer alan kulüplerimizin, bellerini doğrultabilme olanağı da olmayacaktır, bir bakıma Bu anlamda üç büyükler bugün (IV) no.lu sağ alt bölgede görünüyor (Beşiktaş belki bu bölge dışında (II) no.lu bölgede olabilir). Yani mali durum negatif bir durum sergilerken, sportif başarı pozitif bir görünüm veriyor. Kısa dönemde bu bölgeden çıkılacağına ilişkin bir görünüm şimdilik yok. Gaziantepspor ve Gençlerbirliği takımlarımız (II) no.lu bölgede yer alırken; bu iki takımımızın dışındaki diğer takımlarımız (III) no.lu bölgede kendilerine yer bulabilmektedirler. Kısa ve orta vadede (III) no.lu bölgede yer alan takımlarımızın ilk hareketleneceği bölge, (IV) no.lu bölge olarak görülmektedir. Örneğin, Denizlispor UEFAdaki başarılarıyla, bu bölgeye doğru hızla yol almaktadır. (III) no.lu bölgeden (II) no.lu bölgeye hareketlenmek, pratikte oldukça zor görünmektedir. Ama bu hareket sağlıklı olabilmenin de bir göstergesidir. Bu hareketlenmede, bir yerde geleceğe yatırım yapmak veya önce mali yapının düzeltilerek, daha sonra sportif başarılara ulaşmaya çalışmak felsefesi bu hareketlenmenin ana temasını oluşturmaktadır. Buna örnek, borçluluk yapısı son bir yılda biraz disiplin altına alınmaya çalışılan ve şampiyonluk hedefi bulunmayan Trabzonspor gösterilebilir. UEFA kriterleri de takımlarımızın öncelikle (III). Ve (IV) no.lu bölgelerden acil kurtulmaları gerektiğini ifade etmektedir. MALİ SIKINTILAR ARTARSA... Bu bölgelerden kurtulamayan takımların, zaman içinde silinip gitmeleri de kaçınılmazdır. Bu bölgelerden kurtulma sürecinde, eğer sportif başarılara da ulaşılabiliyorsa; bu başarılar ekonomik olarak ta taçlandırılabilirse, takımların sağlayacakları ciddi maddi gelir, mali yapının da hızla düzelmesi olanağını da beraberinde getirebilir. Getirebilir diyorum, çünkü buna en iyi örnek, Galatasarayın UEFA şampiyonu olmasına karşın, ekonomik anlamda bu şampiyonluğu yakalayamamasıdır Ama normalinde hedef, ideal olan bölgedir. Yani, hem sportif hem de mali performasın pozitif olduğu (I) no.lu bölgedir. Tüm hareketlenmelerde, gidilmesi gereken bölge burası olmalıdır. Mali performans olarak (III) ve (IV) nolu bölgelerde bulunan takımlarımız, adeta ateş hattında olan kulüpler. Nitekim, 26 Ocak 2003 tarihli Milliyet gazetesindeki bir haberde: Süper Ligde yer alan 12 kulübün borçlarına istinaden spor-toto gelirlerine temlik konulduğu; zirvede 21 trilyon TL ile Galatasaray bulunduğu belirtilmektedir. Yine aynı haberde; Ligde sadece 6 kulübün Spor-Toto gelirlerinde temlik bulunmadığı belirtiliyor. Bu kulüplerimiz ise: Beşiktaş, Denizli, Gençlerbirliği, Gaziantep, İstanbul ve Ankaragücü. Listede yer alan Fenerbahçeye Şükrü Saraçoğlu Stadı ve diğer kurumlara olan borçları nedeniyle temlik konulduğu belirtilmektedir. Yine aynı habere göre, borcu trilyon TLyi geçen kulüpler, sırasıyla Galatasaray (21.4), Kocaelispor (4.6), Adanaspor (1.7), Diyarbakırspor (1.6), Samsunspor (1.6) ve Göztepedir (1.3). MALİ YETERSİZLİK=SPORTİF YETERSİZLİK Analizimizde göze çarpan nokta; futbol kulüplerimizdeki mali yetersizliklerin, takımlarımızın sportif yeterliliklerinin de önünü kesmesidir. Bu durum haksız rekabetinde beslendiği temel olgudur bir anlamda. Bugün, örneğin Ligdeki diğer takımlarımızın borç batağı içinde yüzmeye çalışırken, üç büyüklerin vergi borçlarının affedilmesi, (III). ve (IV). bölgede yer alan takımların inanılmaz bir haksızlığa ve haksız rekabete de uğramasına neden olmaktadır. Alt bölgelerden üst bölgelere hareketlenme sayısı son derece sınırlı iken, üst bölgelerden özellikle (II) nolu bölgeden aşağılara doğru hareketliliğin daha fazla olduğunu görmekteyiz. Mutlaka, bunda ülkemizin sosyo-ekonomik yapısının büyük etkileri vardır, ancak bu başlı başına bir etken midir? Onu da sorgulamak gerekir. Kulüplerimizin mali yapıyı düzeltmeye çalışırken, sportif olarak olumsuz performans sergilemeleri, bu olumlu hareketin önünü kesmektedir. Bu bağlamda yayın haklarından elde edilen gelirlerin dağıtımı, biraz koruyucu bir özellik taşısa da, başka gelir kalemlerinin olmayışı, takımlarımızın ideal bölgeye hareketini mümkün kılmamaktadır. Özellikle uluslarararası arenada mücadele ettikleri rakiplerinin, mali anlamda gerisinde kalan takımlarımız, başta transferler olmak üzere, her zaman yetenek ve nitelikten çok, ucuza yönelme eğilimi içine girmektedirler. Bu nedenle takımlarımızın bütçe büyüklükleri de, Avrupada mücadele ettikleri takımların çok gerisinde kalmaktadır. Bugün Avrupada üst düzey bir takımın bütçe büyüklüğü minumum 200 milyon $ civarındadır. NELER YAPILABİLİR? Ya da bu aşamada üçüncü ve dördüncü sorular geliyor gündeme: (3) Hem mali performansın hem de sportif performansın pozitif yönde sürdürülebilir kılınması mümkün mü? Yani birinci iyi seçeneğin yakalanması söz konusu mu? Sorunun yanıtı olumlu. Çünkü dünyada bunu becerebilen ülkeler ve bu ülkelerin takımları var. Ancak, özellikle Avrupada da bize benzer bir portrenin ortaya çıkması; temelde haksız rekabete yol açabilecek ciddi bir kaygı olarak UEFA tarafından değerlendirildiği için, UEFA 2004 itibariyle, kendisine üye olan ülke liglerinde yer alan tüm takımların mali anlamda disiplinine yönelik aldığı kararlardan en önemli olanlardan ikisini burada belirtelim: 1) Bütçelerinin mutlaka denk olması, 2) Futboldan elde edilen gelirlerin başka branşlarda harcanmaması konusunda alınan kararlar, tüm kulüplere duyurulmuştur. Bu nedenle tüm kulüplerimizin öncelikle bu dengeyi bir an önce yakalamaları gerekmektedir. Zira, belirtilen kriterlere sahip olamayan ülke takımları, UEFAnın organize edeceği şampiyonalara katılamayacaktır. Peki bu her iki halde de pozitif durum Türk takımları için mümkün mü? Geçmişe baktığımızda bu sorunun yanıtı kısa vadede pek olumlu görünmüyor. Ama başka bir çare olmadığı da ortada (4) Hem mali başarının hem sportif başarının negatif olması mümkün mü? Ne yazık ki evet. Maalesef bu durum, ülke liglerinin kapasite ve kalitelerinin de mihenk taşını oluşturmakta. O nedenle ikinci iyi seçeneği irdelemek gerekiyor. SONUÇ Türk futbol kulüplerinin sağ üst bölgede konumlanmasının , yani hem mali performansın hem de sportif performansı pozitif yönde götürmesinin, geçmiş deneyimler çerçevesinde bakıldığında, kısa ve orta vadede pek mümkün veya kolay olmadığı görülmektedir. Madem en iyi durumu gerçekleştirmek ya da kısa süre gerçekleştirilse bile bunu sürdürebilmek mümkün değil, o zaman ikinci iyiyi elde edip onu sürdürülebilir kılmak hedeflenebilir. İkinci iyiyi kısa vade ve uzun vadede değerlendirirsek; Kısa veya orta vadede takımların hızlı bir şekilde (II) no.lu mümkün olursa (I) no.lu ideal bölgeye hareket etmeleri; yani, öncelikle berbat durumdaki mali yapılarına çeki düzen vermeleri ve daha sonra düzelen yeni mali yapı temelinde, yeni sportif başarılara yelken açmaları akla gelen ilk mantıklı yol Kısa vadede ise bir takım mali açmazlar içinde olabilir, negatif bir mali performans sergileyebilir, hatta bu süreç içinde yokluk ve yoksullujklar içinde mucize başarılara da ulaşabilir, takımlarımız. Ama bu bölgede kalıcı ikamet edemez. Sadece, kısa vadede ulaşacağı sportif başarıları parasallaştırarak, buradan mali yapıya kaynak tedariki sağlayıp, ya (I) no.lu sağ üst bölgeye ya da (II) no.lu sol üst bölgeye hareketlenmelidir. 2004 UEFA KRİTERLERİ GELİYOR 2004 UEFA kriterleri zaten, (III) ve (IV) nolu bölgede takımların kalmasına izin vermeyeceğine gore, gerekli aksiyomların alınması bir zorunluluktur. Bunun için öncelikle, futbol kulüp yönetimlerinin günü kurtaran ve popülist uygulamalar yerine, daha radikal ve kalıcı uygulamalara geçmesi gerekmektedir. Yapılan/yapılacak transferlerde kaynaklar çok iyi kullanılmalıdır. Elde olunan her türlü gelirin, bütçede belirtilen gider kalemleri dışında başka kalemlere yönlendirilmemesi gerekir. Tabii devalüasyonun olumsuz sonuçlarını bire bir yaşayan futbol kulüplerimiz TV yayın haklarını hem zamanında alamamakta hem de yayıncı kuruluşun mağdur edilmemesi amacıyla 1 $, 876.000TL karşılığı fixe edilen bir kurdan ödemeler yapılmaktadır. Bu durum kulüplerimizi ciddi ölçüde mağdur etmektedir. Hemen hemen çoğu kulübün bu yayın geliri dışında başkaca da bir geliri bulunmamaktadır. Kulüpler yine mutlaka başaka gelir kalemleri yaratmak zorundadırlar. Bu nedenle ticari anlamda ülkemizin Uluslararası entegrasyonlara girebilmesi, bu konuda takımlarımıza ciddi rahatlıklar sağlayabilecektir. Yoksa kısa vadede işimiz çok kolay görünmüyor. Önümüzde bir takım UEFA zorlamaları da olsa, biz bu kriterlerin de zayıf karnını yakalayıp, talebe uygun görüntü oluşturma çabalarımız 2004 ve daha sonrasında da devam edecek gibi görünüyor. | |||
|
|||||||
Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||