|
Yeni kurban Werner Lorant olurken; Lorantın yerine gelen Oğuz Çetinin de aynı kaderin bir kurbanı olmaması ya da bir diğer ifadeyle Oğuz Çetinin, Fenerbahçenin Teknik direktör öğütme konusundaki makus talihini yenebilecek bir hoca olmasını temenni ediyorum. 9 Aralık 2002 Pazartesi günü, Fenerbahçe basın sözcüsü Atilla Kıyat gecenin ilerleyen saatlerinde, tane tane, öz ve duru sözcüklerle, tüm keyifsizliğini yüzhatlarına yansıtarak, Aziz Yıldırım yönetiminin sekizinci teknik direktörü Oğuz Çetini medyaya anons ediyordu. Kıyat düzenlediği basın toplantısında, son derece nazik ve dikkatli cümlelerle, son dönemlerde yaşananları özetleyen bir zorunlu konuşma yapmak durumunda kalmıştı. Anımsıyorum da, bundan 1 yıl önce Denizlinin gönderildiği günlerde Kıyat, düzenlediği basın toplantısında Denizli ile yollarımızı ayırmış bulunmaktayız. Fenerbahçeyi, dünya takımı yapmayı amaçlamakta ve hedeflemekteyiz. Bu amaçla takımımızı dünya takımı yapabilecek bir hocayı iş başına getireceğiz. Bunun arayışı içindeyiz demişti. Bu arayış haftalar sürmüş ve sonunda Werner Loranta takım emanet edilmişti. Ve ilk hedef, Fenerbahçenin, Lorant ile Dünya takımı olmasıydı ve bu hoca böyle bir misyon ve vizyonla göreve getirilmişti. Basın toplantısında, yönetim kurulunun aldığı kararlar özetlendi. Toplantı sonunda alınan kararların öncelikli maddesi, kan uyuşmazlığı had safhaya çıkan Alman teknik direktör Werner Lorantla yolların ayrılmasıydı. Kıyat, yönetim kurulunun Loranttan, Lorantın da yönetim kurulundan kimi istekleri olduğunu ama bu isteklerin pek kesişemediğini fakat bütün bunların ötesinde, önce basın, sonra da taraftarlar nezninde Alman çalıştırıcının imajının zedelendiğini ifade etti. Yönetim kurulu, yoluna yeni bir teknik direktörle devam etmenin camia için daha sağlıklı bir karar olduğuna hükmetmiş ve istifasını veren Werner Lorantın bu isteğini kabul etmişti. TVlerden bu basın toplantısını izlerken, neredeyse tam bundan bir yıl önce yani 31.12.2001 tarihinde yine bu sütunlarda, Fenerbahçede Sabır ve Tahammül Ne Kadar Var? başlığıyla yazdığım yazıyı anımsadım. Bu yazımda Mustafa Denizlinin gönderilmesine neden olan gelişmeleri, nedensellik ilişkisi içinde ele almış; Denizli hocanın gönderilmesine ilişkin mantıklı sportif bir nedene ulaşmaya çalışmıştım. Ne varki mantıklı ve sportif bir nedene de ulaşamayınca, Fener Yönetiminin, yönetsel anlayış, çalışma tarzı ve örgütlenme yapısından kaynaklanan bir dizi rahatsızlık üzerinde durmuştum. Neydi bunlar?.. Öncelikle, Fenerbahçe yönetimi ve camiası son derece sabırsız ve tahammülsüzdü. İkincisi, uzun vadeli düşünmekten çok, günü kurtarmaya yönelik, palyatif çözümlerle hareket etmeyi kendine alışkanlık ve yaşam biçimi haline getirmişti. Üçüncüsü, tek adamlığa dayalı bir yönetim vardı. Yukarıda sayılan özellikleri bağrında barındıran yönetimin, herhangi bir makul ve mantıklı gerekçe göstermeksizin, Denizliyi gönderirken Denizli ile dünya takımı olunamayacağının anlaşılması gibi ayakları yere basmayan, gayrisamimi bir gerekçenin arkasına sığınarak, kerameti kendinden menkul bir Alman hocayı bu ulvi amaç ve hedef uğruna işbaşına getirmesi gerçekten çok komik ve düşündürücüydü. Denizli ile yaşanan sıkıntılar, zaman zaman Fener yönetimince, bir doku uyuşmazlığı gibi, daha komplike ve yapısal bir soruna büründürülmeye çalışılmışsa da, aslında Denizlinin kendi bildiğini okuması ve bazı yöneticilere prim vermemesi, Galatasaray geçmişi ile de birleşince ortaya böyle absürd bir gerekçe çıkmıştı. Aynı şekilde, Lorantın gönderilmesini de kan uyuşmazlığına bağlayan bu gizleyici gerekçe gerçekte, sorunun kökeninde, Fenerin nükseden bir hastalığının yattığını göstermektedir. Kanımca, Lorantın gönderilmesinde de, aynı zafiyetin sergilenmesi; ifadesini Demokrasi ve Liderlik kavramlarında bulabilecek, yönetsel anlayışın sorgulanmasını zorunlu kılmaktadır. Gerçekten de 5 yıla yaklaşan Aziz Yıldırım yönetiminin 8 teknik adam değiştirmesi, Fener yönetimince uyuşmazlıkolarak nitelendirilen, aslında bir yönetin zaafiyetine işaret etmektedir. Ama her ne hikmetse, bu uyuşmazlığa konu olanlar hep teknik adamlar olmuştur(!). Bu yönetim döneminde çalışan hocaların bir envanterini çıkartırsak; ... Tam bir teknik adam öğütme makinesi olan Fenerde ilk akla gelen isimler; Mezsöly, Hiddink, Venglos, Osieck, İviç, Parreira, Bariç, Lazaroni, Veselinoviç olurken; Sayın Aziz YILDIRIMın, göreve geldiği 1998 Mart ayından bu yana, tam altı teknik direktörü takımın başına, istikrar ve başarı arayışı ile getirdiğini görmekteyiz. Aziz YILDIRIM başkan seçildikten sonra, yarım sezon Otto BARIC ile çalışırken; daha sonra takım Alman Joachim LÖWe emanet edildi. Alman hocayı beğenmeyen YILDIRIMın şans verdiği Rıdvan DİLMEN, 5.haftada görevinden alındı. Ardından göreve gelen Zdenek ZEMAN da 3 ay sonra Fenerbahçeyi bırakırken; hiç derbi kaybetmeyen Turhan SOFUOĞLU ile sezon tamamlandı. 2000/01 döneminde Mustafa DENİZLİye verilen teknik direktörlük koltuğu (bkz.Fenerbahçede Sabır ve tahammül Ne kadar var?) 1.5 yıl aradan sonra yedinci sahibi Loranta teslim edildi. Lorantın şimdiki halefi ise sekizinci teknik direktör Oğuz Çetin oldu. Yine aynı tarihli yazımda ...tüm bu olanlar, olaya çıplak gözle bakıldığında bir gerçeği ortaya seriyor. Biz toplum olarak son derece marjinal uçlarda hareket etmekten zevk alan, günlük düşünme miyopisine yakalanmış, uzun vadeli düşünemeyecek ve stratejiler oluşturamayacak bir insanlar topluluğu olup çıkmışız dedikten sonra, Fenerin, teknik adam harcama konusundaki yaklaşımının, geçmişten gelen bir hastalığın, aynen devam ettiğini göstermesi bakımından da ilginç olabilecek, çarpıcı bir örneğini, Altan TANRIKULU nun 25.12.2001 tarihinde Sabahtaki yazısından yaptığım bir alıntıyla gözler önüne sermiştim. O yazıda Altan Tanrıkulu özetle ...Bir değirmen gibi öğütmüş F.Bahçe kendini çalıştıranları. Ve çoğu kez teknik direktörle birlikte istikrar, vefa ve sabrı da kapının önüne koymuş. Çoğu zaman gelen gideni aratmış, ara sıra yenilenme başarıyı getirmiş. Ama bir kural hiç değişmemiş F.Bahçede. Yenilgilerde teknik direktör suçludur, zaferler F.Bahçenindir. Doğru ya da yanlış. Ama gerçek. 2 yıl üst üste şampiyonluk kazanan ve yeni sezonda yenilgi almayan Didi bile, Benficadan yenen 7 golün kurbanı seçilmiş bu kulüpte. Var mı daha ötesi? şeklinde yazarak, bir bakıma Mustafa Hocayı da teselli etmiş oluyordu. Gerçekten de, Fenerbahçede; takımı şampiyon yapan hocaların bile, bir yıl sonra gönderilmesi, bir tarihsel tekerrür olamaz. Olay, Galatasaraydaki Lucescu-Terim örneğinde olduğu gibi, geleceğin yapılandırılmasıadına gerçekleştirilmiş ise belki höşgörü ve mantık süzgeçinden geçirilebilir. Ancak bugüne kadar böyle bir yapılanma temelinde, ciddi başarılara ulaşılamaması, olayın niteliğini belirleyen gerçekleştirilme gerekçelerinin, düşünülenden farklı olduğunu ortaya koymaktadır. Bugün Fenerbahçede öncelikle bir demokrasi sorunu bulunmaktadır. Aziz Yıldırım ve ekibi seçimle iş başına gelirken, kendilerinden en büyük beklenti; Öncelikle kulübün ilkeler üzerine oturması idi. Zaten Yıldırımın Ali Şenden sonra başkanlık seçiminin kazanmasının ardındaki en büyük pay da buydu. Fenerbahçeliler tek adam modelinden uzaklaşmak, kulübün çağdaş standartlar üzerine oturacağı yeni bir düzene taşınması için Aziz Yıldırıma oy verdiler. Ancak seçimden önceki demokratlık, koltuğun sıcaklığı ile yine totaliter uygulamalara dönüştü (Gürcan Bilgiç, Kendi Düşen AğlamazAkşam 09.12.2002). Yaptığı transfer ve tesisleri, sportif başarı ile taçlandıramayan Yıldırım, görevde geçirdiği yaklaşık 5 yıllık süre içinde 50ye yakın yönetici, 70in üstünde de futbolcu ve 8 teknik adam ile çalıştı. Yönetim erkini elinde bulunduran A.Yıldırımın, bu süreçte çevresinde ne muhalefete ne de eleştirilere izin vermemesi giderek, yalnız kalmasına da yol açtı. Özellikle, tesislerin yapım sürecinde milyon dolarlar mertebesinde maliyetleri üstlendiğine ilişkin camia içinde oluşan kanının kendisine verdiği güç ile akçalı konularda da şeffaflığırafa kaldırması, gruplardan ciddi eleştirilerin gelmesine ve çeşitli spekülasyonların yapılmasına neden oldu. Gürcan Bilgiç yine anılan yazısında, bir yandan Bunca başarısızlık, hayal kırıklığı ve tek şampiyonluğun getirdiği selde, kalan tek kum Oydu. Yani herşey yanlış, bir o doğruydu diyerek, Aziz Yıldırımın nasıl bir lider olduğunu da öz olarak ortaya koymaktadır. W.Lorantı işbaşına getiren A.Yıldırımın, Lorantın insiyatif kullanımına da çoğu zaman müdahale etmesi; Lorantın kendi teknik kadrosunu oluşturmasına izin vermemesi ve Lorantın otoritesini sarsacak eylemlerden kaçınmaması, Aziz Yıldırımın sahip olduğu yönetim felsefesi ve lider profili hakkında bize bazı ip uçları vermektedir. Ben merkezci bir anlayışa sahip olan Aziz Yıldırımın, yönetim kurulunu oluşturan üyeler üzerinde de dominant bir karakter sergilemesi, Fener Yönetiminde evet efemdimci bir davranış tarzının yerleşmesine neden olmuştur. Böylesi bir anlayış temelinde ise genellikle ortaya çıkan davranış biçimi,ben yaptım oldu, benim yaptığım her şey doğrudur anlayışıdır ki; bu felsefe, Fenerbahçede süreç içinde tedavisi olanaksız bir hastalığa dönüşmüştür. Bu anlayışın yönetimi oluşturan üyelerin dışında, teknik kadroda da gözlemlenmesi, tamamiyle başarısızlıkların ana temelidir. Zaten bu anlayışa aykırı bir düşünce yapısı içinde olan teknik adamla çalışma olanağı da bulunmamaktadır. Aziz Başkan genellikle ilk zamanlarda, her şeyin teknik kadroya emanet edildiğini, en küçük bir yönlemdirimde dahi bulunulmayacağınıifade etmesine karşın, uygulamada tam bunun aksi bir eylem içine girildiği görülmektedir. Ama böyle olmaması da zateneşyanın tabiatına aykırıdır. Bu anlamda, Lorant da olayı kavramış ve tam uyum sağlamaya çalışmıştı ki, ömrü yetmemiştir. Şimdiki teknik direktör Oğuz Çetini ise, görünen köy olduğu için anlatmaya gerek yoktur. Sonuçta, Fenerbahçede, sağlıklı ve mantıklı kararların alınabilmesine ortam sağlayan geniş katılımcı ve paylaşımcı yönetimin de önüne set çekilmiş olduğu bugün yaşanılanlardan anlaşılmaktadır. Aziz başkanın bu özellikleri doğal olarak, tüm camiayı kucaklama konusunda da aksamıştır. Fenerbahçede yönetime gerektiğinde alternatif olabilecek birden fazla, dernek bazlı örgütlenmeler bulunması, aslında temel kurumsal yapıda demokrasiiçin gerekli ve yeterli koşulların olduğuna da bir işarettir aynı zamanda. Ama bugüne kadar yaşanılanları dikkatle irdelediğimizde, bu örgütlenmeler çoğu zaman, bazı manüplasyonlarla susturulmak veya devre dışı bırakılmak durumunda bırakılmışlardır. Bunun kaçınılmaz sonucu ise her seçim arefesinde kongreye tek adayla gidilmesidir. Bu anlatılanları olay bazında bire bir Fenerbahçede örneklemek hiç te zor değildir. Bu durum genel olarak camiada açıkça dillendirilemese de, sessiz bir muhalefetin de giderek büyümesine ve kulüp içinde bazı çatışmaların yaşanmasına imkan vermiştir. Yönetsel hastalığın Fenerbahçede müzminleşmesi, çoğu sorunun da nedeni olarak karşımıza çıkmaktadır. Yönetim de eleştiri ve özeleştiri mekanizmasının işletilmesine izin verilmemesi, belki de bilinçli bir tercihtir. Ancak, bazı sorunlardan çıkılabilmesinin yolu da burdan geçmektedir. Bu bağlamda yönetimde bir tahammülsüzlük, zaman zaman medyaya da yansımaktadır. Oysa çağdaş örgütlerin yaşamlarını devam ettirebilmeleri, kendilerini eleştirebilmeleri ve sorgulamalarına bağlıdır. Klasik yönetsel anlayış temelinde olaya yaklaştığımızda, Aziz Yıldırımın kişilik ve niteliği, her zaman takım üzerinde bir baskı unsuru olmuştur. Aziz Yıldırım yeri geldiğinde takım tertibi yapmıştır, yeri geldiğinde izinde olan hocanın yerine geçerek, videoda geçmiş maçlardaki oyuncularının hatalarını oyuncularına analiz etmiştir, yeri geldiğinde Samandırada antremanların kalitesini gözlemlemiştir. Kısacası, Aziz Yıldırım, Fenerbahçenin başkanı, hocası, stadı yapan müteahhidi, kasası ve herşeyidir. Hal böyle olunca, hükümranlığı ve otoritesi Fenerbahçenin hücrelerine kadar sirayet eden başkana ne yönetici, ne futbolcu, ne de teknik direktör dayanmaktadır. Yaşanan olumsuzluklar, Fenerbahçe yönetiminde ancak bir düşünce devrimiyle sona erebilir. Başkanlar mutlaka gelip geçecektir. Dün Ali Şendi, bugün Aziz Yıldırım, yarın bir başkası olacaktır. Gündelik ve kısa süreli başarıların peşinden koşma yerine, tahammül ve sabır göstererek, uzun erimli amaç ve hedefler peşinde bir takımın, kalıcı ve istikrarlı başarılara ulaşacağını düşünmekteyim. Yönetimde demokrasinin, eylemde/icraada ise liderliğin hayata geçiriliş biçimi Fenerbahçe kültüründe yeniden yapılandırılmalıdır. Kişilere bağlı bir yönetim ve tek lider otokrasisinin egemenliğine, felsefe olarak son verilmedikçe, Fenerbahçenin üstün başarılara ulaşması hayal olacaktır. Takımın başına bundan önce Rıdvan Dilmen ve Turan Sofuoğlu gibi takımdan yetişmiş teknik adamların getirildiği dikkate alındığında, Oğuz Çetinle nereye kadar ve nasıl gidilebilir, bunu hep birlikte göreceğiz. Sonucu yine bir yıl önceki yazımızda yer alan analizle noktalayalım. Bu analizde yeralan Denizli ismini değiştirdiğimizde, genel şablonun bu yılki yaşanan gelişmeleri bire bir örttüğü görülmektedir. Bu yazımda Önüne şampiyonlar ligi şampiyonluğu misyonunu koyan bir yönetimin, vizyon olarak ta buna hazır olması gerekir. 1)Biz varsak, Denizli de var diyen, yönetimin, yolun yarısında, bir yönetsel değişiklik yaşanmaksızın, Denizliyi kapı dışarı etmesinin; 2) Denizli takımın başına getirilirken, başkanın açıklamasında Mustafa hoca ile Avrupada başarıyı kovalamak ve şampiyonlar Ligi şampiyonluğuna ulaşmak için, bir aradayız. Zorlukların farkındayız ve her zaman Mustafa Hocanın arkasında olacağız. Biz olduğumuz sürece, Denizli bizim tek hocamızdır. Kendisine güveniyoruz açıklamasının aksine; Fenerbahçenin basın sözcüsü, Sn. Atilla KIYATın, Denizlinin görevine son verilirken, yaptığı Mustafa Denizli ile geleceğin Fenerbahçesini oluşturacağımızı düşünemiyoruz şeklindeki açıklamasında da olduğu gibi, ortaya konulan çelişkiler, başarının anahtarı olan, yönetimde iç tutarlılık ve devamlılığın, Fener Yönetiminde henüz tam anlamıyla oturmadığının bir göstergesi olarak algılanabilir demiştim. Bu anlayış devam ettiği sürece, bu şablonu daha çok kullanma şansımız olacaktır. | ||||
|
|||||||
Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||