Home page
Haber Menüsü


Güncelleme: 15:15 TS 26 Eyl., 2000
Fuller: Kemalizm aşılmalı
İstanbul’da düzenlenen Uluslararası Said-i Nursi sempozyumuna katılan eski CIA Türkiye şefi Graham Fuller tüm ısrarlara rağmen Türk basınına görüş belirtmekten kaçındı. Fuller ABD’de yeni yayımlanan bir makalesinde Türkiye’nin Kemalizmi aşmasını istiyor.
İstanbul
NTV-MSNBC
26 Eylül— İstanbul’da dün 3. gününe giren Said-i Nursi sempozyumuna konuk olarak katılan eski CIA istihbarat şefi Graham Fuller, Türkiye’deki İslamcı akımlar ve politik gelişmeleri yıllardır yakından izleyen bir uzman. Fuller, Said-i Nursi sempozyumunda kendisine yönelttiğimiz sorular üzerine Türk basınına bu konularda hiç bir açıklama yapmayacağını söyledi. Ancak Fuller ABD’de yayımlanan “The National Interest” adlı derginin Sonbahar 2000 tarihli son sayısına “Atatürk ve sonrası” başlıklı ilginç bir makale yazdı. Fuller bu makalede Atatürk’ün modern Türkiye’nin kuruluşundaki yeri ve önemini överken, günümüz şartlarında Türkiye’nin sorunlarını çözebilmesi için “Kemalizmin yeniden yorumlanması ve aşılması” gerektiğini öne sürüyor. Aşağıda bu makalenin günümüze ilişkin son bölümünü sunuyoruz:

   
 
       
    MSNBC News Graham Fuller kimdir?
MSNBC News Fuller'in makalesinin İngilizce tam metni
MSNBC News "İslam Avrupa için bir tehdit değil"
MSNBC News Mango: Türklere yönelik katliamlar unutuluyor
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Graham Fuller ABD’de 3 ayda bir yayımlanan “National Interest” (Ulusal Çıkar) adlı derginin Sonbahar 2000 sayısında “Atatürk ve sonrası” başlıklı makalesi ile yer aldı. Fuller bu makalenin giriş bölümünde Türkiye tarihi uzmanı Andrew Mango’nun yazdığı Atatürk biyografisinin gerçeğe uygun ilk biyografi olduğunu öne sürüyor ve bu kitabın tanıtımı ve eleştirisi çerçevesinde, Atatürk’ün kendi çağında diğer tüm liderlerden farklı olarak Türkiye’yi Batılı değerlere dayalı modern bir ülke haline getirdiğini kaydediyor.
       
       KEMALİZMİN DEĞİŞMEZ DEĞERLERİ

       
       Fuller makalesinde daha sonra şu görüşlere yer veriyor:
       “Bugün Türk devletinin bir sorunu varsa, bu da aslında Kemalizmin değişmez bir değerler paketi olarak var olmayı sürdürmesidir. Hangi türden olursa olsun hiç bir metin, hep ortaya çıktığı şartlar altındaki terimlerle yorumlanamaz. Atatürk’ün içinde parlak ve yaratıcı bir şekilde operasyonunu yaptığı dünya bugün değişip gitmiştir. Böylece Kemalizmin en temel noktalarının, tümüyle silinip atılmasa bile, dünya ve Türkiye değişirken, yeniden yorumlanmasına ihtiyaç vardır.
       Türkiye, Balkanlar, Ortadoğu ve Müslüman dünyasında en başarılı ülkelerden birisi olmasına rağmen, hala Avrupa Birliği’ne tam üyelik kriterlerini yerine getirmekte ciddi problemlerle karşı karşıyadır. Bu problemlerin özünde kemikleşmiş Kemalizm yatmaktadır. Kemalizmin 6 ilkesi arasında yer alan devletçilik, bugün geniş anlamıyla ülkenin gelişiminin önündeki en büyük engeli teşkil etmektedir.
       Devletin merkeziyetçiliği 19. ve 20. yüzyılın büyük bölümünde ulusu oluşturmanın temel unsuruydu, ancak bugün dünya çapında farklı algılanmaktadır. Bu değişim, hem liberal düşüncenin süregiden evrimini, hem de 20. yüzyılda gerek faşist, gerekse komünist devletlerdeki gücün büyük çapta merkezileşmesinden çıkarılan derslere dayanmaktadır. Çıkarılan ders devletin halkı ezmemesi ve kutsal bir hale gelmemesidir. Devlet halka hizmet etmeli, aksi olmamalı. Halk grupların çoğulculuğundan oluşur.
       Devlet, Rousseacu ve Marksist anlayıştaki gibi tek yapılı bir sistemi oluşturmaz, ayrıca kurumlardan ve sivil toplumun kültüründen ayrı bağımsız bir varlığı da olamaz.
       
       DEVLET DEĞİŞMEZ DEĞİLDİR

       
       Bunların ışığında, Türkiye Anayasası’nın ilk cümlesi olan “Türk devleti ebedidir” sözü Orwell dilini anımsatan daha eski bir dönemi çağrıştırmaktadır. Aslında Türk devleti de ebedi olmayacaktır. Devlet insanlardan meydana gelen ve onların ihtiyaçlarını ve isteklerini karşılamak için sürekli değişim içinde olan bir mekanizmadır (araçtır). Ebedi olan Türk halkıdır ve devleti istediği şekilde biçim verecektir. Bu yüzden Türkiye’de devlete yönelik suçları cezalandıran yasalar, aynı zamanda Türkiye’nin Avrupa’nın gözünde tam bir Batılı ülke olarak kabul edilmesine engel olan ve liberal olmayan düzeni de kalıcı kılmaktadır.
       Daha önemlisi liberal olmayan bu düzen, Türkiye’nin demokratik değişimini engellemekte, İslamcılık ve Kürtler gibi iki ana sorunun çözümüne de zorlaştırmaktadır.
       Birincisi din meselesi. Türkiye laik bir devlet olarak ülkedeki tek ve aynı zamanda en büyük İslamcı partiyi yasaklamaya devam ediyor. Türkiye laik sistemi sürdürmelidir, ancak bu sistem kilise ve devletin birbirinden ayrıldığı gerçek laiklik olmalıdır, Fransız Jacoben anlayışında ve Türkiye’de de olduğu gibi devletin din üzerinde kesin bir kontrol uyguladığı bir sistem olmamalıdır.
       İslam aslında demokrasi ile bağdaşmaz değildir. İslami partiler gerçek şiddet uygulanmadığı sürece, tehdit olarak görülmemelidir, dini meseleler de güvenlik birimleri tarafından pederşahi bir seçkin grubunun bakış açısı ile ele alınmamalıdır.
       Türkiye’nin ikinci büyük iç krizi de Kürt sorunudur. Homojen bir ulus kurma kaygısı içinde, Kemalist devlet Türkler dışında hiçbir kimliği tanımamak üzerine inşa edilmiştir, Fransa ve daha birçok ülke de olduğu gibi. Bu tabii ki bir kurgudur, çünkü Türkiye mülti-etniktir. Kürtler bu etnik azınlıklar arasındaki tek en büyük gruptur. Vatandaş olarak ayrım görmezler, ancak aynı zamanda kültürel ve dil hakları ortada gözükmediği gibi, Türkiye’nin içinde olan kendi anayurtlarında, kendi sorunlarını çözmede bölgesel söz hakları yoktur.
       
       SİVİL TOPLUM ÇÖZERDİ

       
       Türkiye devleti PKK’yı, 1980’lerin ortasında çıkan etnik şiddet hareketini ezmekte tamamen haklıdır, ancak devlet aynı zamanda bu sorunun ortaya çıkmasına neden olan meseleleri çözmekle de yükümlüdür. Eğer Türkiye’nin demokratik yapısı işleseydi, eğer sivil toplum ve basın özgür olsaydı, bu sorun kolayca çözülebilirdi: Ancak böyle olmuyor, çünkü Kürt sorunu katı bir şekilde laiklik kavramı içinde ele alınıyor ve bu kavramların dışındaki hiç bir şey tartışılmıyor. Eskide seçkin bir grubun, “Kemalizm” olarak adlandırdığı devletin doktrinleri, artık sorunu çözmek için yeterli olmadığı gibi Türkiye’ye yüksek bir maliyete neden oluyor.
       Türkiye halkı giderek gelişiyor, sivil toplum zenginleşiyor ve büyüyor. Türkiye’de Batıdaki gibi birçok demokratik ve sivil kurum var. Eski Kemalist deyimle “cumhuriyetçilik” artık çağdaş, liberal demokrasi çerçevesinde ele alınmalıdır. Sadece cumhuriyetçilik değil, Türkiye toplumunun ihtiyaçları da bu çerçevede ele alınmalıdır. Aynı şekilde ekonomi üzerinde çok sıkı bir kontrol uygulayan Kemalist “devletçilik” anlayışı da eskide kalmıştır. Dışardan kurum ithal etme politikası ile Türkiye on yıllar boyunca biraz işlevsel bir altyapı kurmayı başardı, ancak ergenlik çağında olan bu ekonomi liberalleşme yönündeki gerçek önemli adımı, 1980’li yıllarda Cumhurbaşkanı Özal’ın özelleştirme ve ekonomiyi yabancı sermayeye açma politikaları ile birlikte atabildi. Nerdeyse Türklerin hepsi devletçi ekonomiyi ulusal pazar ekonomisine dönüştürme ihtiyacını görüyorlar. Aynı şekilde bir zamanlar köklü kültürel devrimin pederşahi programında yeralan “devrimcilik” ve “reformculuk”, bugün sivil toplumun sürekli gelişmesi ve devletin liberalleşmesi olarak anlaşılıyor.
       Atatürk’ün Mango tarafından yazılan hayatı, diğer devlet adamlarının daha az aydınlandığı ve daha az başarılı olduğu halklarını daha iyi bir geleceğe yönlendirmede başarısız olduğu bir dönemde, Atatürk’ün aydınlanmış devlet adamlığı üzerine bir çalışmadır. Atatürk başarıları nedeniyle daima saygı ve beğeniyi haketse de, 80 yıl önceki politikaları ciddi bir şekilde yeniden gözden geçirilmelidir. Herşeyden önce, Atatürk’ü diğer liderlerden ayıran en büyük gücü yeni koşulları önceden görme, farketme ve onlara adapte olmasıdır. “Kemalizm” deyiminin coşkulu ve çoğulcu bir toplum içinde kendi çıkarlarının peşinde olan tek bir seçkin grup tarafından kullanılmasına izin vermek, bu büyük kişiliğe zarar veren bir şeydir. Gerekli olan devletin liberalleşmesi ve ve zaman ve uzam içinde bir çok imparatorluğu yönetmiş Türk halkının tarihsel dehasının önünün, kendisini çağdaşlaştıracak şekilde açılmasına izin verilmesidir.
       
       
       
       
       
    TOP5 Ergenekon’da 16 kişi daha gözaltında  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları