|
|
Hükümet, bir süre önce 2004 sonunda IMF ile ilişkilerin bitirileceğini iddia etmişti. Kabinenin şakacı bakanlarından Ali Coşkun, bakanlık bütçesi görüşülürken 2004 yılı sonunda IMF ile yapılan stand-by düzenlemelerinin süresinin biteceğini ve yeni bir anlaşma yapılmayacağını ve IMF ile sadece istişare görüşmelerin yapılacağını belirterek, 2004 sonunda IMFden kurtulacağız diye konuşmuştu. Şakacı işte!.... IMF Birinci Başkan Yardımcısı Anne Krueger de IMF ile ilişkilerin devam edip etmemesine karar verecek tarafın Türk hükümeti olduğunu söylemişti. Geçen ay yapılan Forum İstanbul-Hedef 2023 toplantıları sırasında Krueger, Henüz, yeni program için sekiz ay gibi uzun bir süre var. Bu süre içerisinde ekonomik anlamda olan değişiklikleri değerlendirip, öyle karar vermek gerekiyor demişti. Krueger, IMFnin Türkiyede kalıp kalmayacağı yönündeki bir soru üzerine, Türkiyeye destek vermeyi sürdüreceklerini, ancak, son kararı Türk hükümetinin vereceğini yinelemişti. TAMAM MI, DEVAM MI ? Henüz vakit olmakla birlikte, biraz da beyhude bir tartışma sürdürülüyor. IMF ile tamam mı, devam mı? Her ne kadar Krueger nezaket gösterip son kararı Türk hükümeti verir dese de, herkes de bilir ki, son kararı IMF verir. Keşke, Türkiye böyle bir tercihi yapabilecek güce sahip bir ekonomik yapıya ve siyasi iradeye sahip olsaydı. Ama yok. Neden yok? Çünkü sırtında 147 milyar doları aşmış bir borç kamburu var ve başta IMF olmak üzere, alacaklılar bu borcun tahsilini garantiye almadan Türkiyenin peşini bırakmazlar. O nedenle doğru soru, IMF ile devam edecek miyiz? değil, IMF, peşimizi bırakır mı, şeklinde olmalıdır. Cevap: Dünyanın en borçlu ülkelerinden biri olarak, alacaklı, kolay kolay Türkiyenin yakasından düşmez. Türkiye, AB ile müzakere tarihi vs. den bağımsız olarak IMF ile 2005ten sonra da uzunca bir zaman birlikte gidecek, IMF programları yine hayatımızda olacaktır. DIŞ BORÇ GÖSTERGELERİ Bunun için başka göstergelere değil, dış borç stokunu dikkate almak yeterli. 2003 sonunda 147.2 milyar dolara ulaşan dış borçların dörtte biri özel kesim, kalanı kamu borcudur. Borçların yüzde 23ü kısa vadelidir ama orta ve uzun vadeli olanların da ödeme zamanı yakın bir takvime sıkışmıştır. Dış borçların anapara ve faizleri, yani borç servisleri 2004-2006 arasına yoğunlaşmıştır. Evet, bu üç yılda borç ve faiz ödemelerinin yüzde 57si yapılacaktır. Hazine verilerine göre, 2004te 31.3 milyar dolar, 2005te 26.3 milyar dolar, 2006da 25.7 milyar dolar olmak üzere dış borç servisi vardır. Bu borçların önemli bir kısmı da IMFye olan borçlardır. Bugün itibariyle IMFye kabaca 25-26 milyar dolar borcumuz var. 110 milyar dolarlık toplam kamu borcunun dörtte birinden fazla. Daha önemlisi kısa dönemli borçlar IMFye olan borçlar. Diğer kamu kesimi borcu genellikle Dünya Bankası ya da tahvil borçlanmaları ve vade olarak daha uzun. O halde Türkiyenin en kısa vadeli borç sorununu çözmesi gerek. FARKLI SENARYOLAR Şimdilerde bulunan ve bazı köşe yazarlarınca dillendirilen senaryo şöyle: Kendimizi zorlayarak, 2-3 sene içinde borçlarımızı ödeyeceğiz demek yerine 25 milyar doları daha rahat ödeyebilmek için IMF ile yeniden bir düzenleme yapmak lazım. Böyle bir zorlanmanın hiçbir anlamı yok. 25-26 milyar dolar borcu 2007-2008e kadar ödeyip çıkacağız. Bu sene 5 milyar dolar olan borç, sonraki yıllarda 6-7 milyar dolara kadar çıkıyor. Kabaca senede 9-10 milyar dolarlık borç ödememiz gerekiyor. Bu şekilde zorlanmamızın hiçbir anlamı yok. Bu düzenlemenin stand-by olması şart değil, mevcut borçlar yeni bir düzenleme içine sokularak yeni bir anlaşma ya da yeniden borç verilmiş gibi yapılabilir. Bunun için IMF ile konuşup, 3-4 yıl daha Stand-by gibi anlaşma yapıp borçları da katarak, böyle bir erteleme yapılabilir. Yeni bir Stand-by yaparken, para alınmaz ama, mevcut borç, sanki stand-by gibi tanımlattırılır. Bugünden başlıyormuş gibi vadelere yayılır. Bu yılın ödemesini yaptıktan sonra borç 22 milyar dolar civarında kalır, kalanı için anlaşma yapılmalı. O zaman yıl başına 5.5-6 milyar dolar civarı borç düşer ki Türkiye bunu rahatlıkla ödeyebilir. IMF ile 4-5 yıl daha anlamına gelen bu senaryonun, AB ile ilişkileri de olumlu etkileyeceği işlendikçe işleniyor. Şöyle deniyor: AB belli standartları empoze eden bir yer. Türkiye de o standartlara gireceği ve popülizm uygulamayacağı için IMF açısından yararlı olur. İkisi de birbirini tamamlayan, şımarıklığı önleyen kuruluşlar olduğu için iyi olur. AB ile müzakere sürecinde ilerleyen bir Türkiyenin IMF ile ilişkilerini bitirmesi yanlış olur. Görülüyor ki, sırtımızdaki borç kamburu ve onu çevirmenin ağır takvimi, zaten IMFden kopuşun önünü kesiyor. IMF ise, hem kendi alacağını hem de dünya finans kapitalinin alacaklarını tahsil için Türkiyenin peşini bırakacak değil. Bunun için bir baskı yapması da gerekmiyor. Türkiye, IMFnin koluna girmeden yürüyemeyecek kadar hasta ve bunca yoksulluk ve işsizlik bedeline karşın iyileşme yolunda pek bir ilerleme gösteremiyor. Bu gidişle biz IMF ile uzun yıllar halvet olup, bitmez tükenmez stand-bylı bir hayata kendimizi alıştırsak iyi olacak. | ||||
Bankaların kara tahtaları siliniyor | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||