|
![]() ![]() |
![]() ![]() |
|||
![]() |
![]() |
|||||||
|
|||||||
![]() |
Konuyla ilgili bir açıklama yapan Anayasa Profesörü Mümtaz Soysal, Anayasanın insan haklara ilişkin kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde kişi haklarına ve siyasal haklara ilişkin konuların hiçbir zaman Kanun Hükmünde Kararname konusu yapılamayacağı söyledi. Soysal şunları söyledi: Buna benzer açılmış davalarda daima anayasa gereği yasayla düzenlenmesi gereken konuların kanun hükmünde kararname konusu yapılmaması yolunda oy kullanmıştı. Bu konuda da aynı şekilde davranması normal. Biz vaktiyle KİGEMde bu özelleştirmelere karşı dava açtığımızda, bu gibi kararname yoluyla yapılmış olan konuların ancak yasayla olabileceğini söyleyerek dava kazanmıştık. Bu konuda özellikle memurların temizlenmesi konusunda daha da ilginç bir durum var. Çünkü kanun hükmünde kararnamelere ilişkin Anayasa maddesi bazı konularda bunun hiçbir şekilde yapılamayacağını söylüyor. İNSAN HAYSİYETİ Örneğin Anayasanın haklara ilişkin kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde kişi haklarına ve siyasal haklara ilişkin konuların hiçbir zaman kanun hükmünde kararname konusu yapılamayacağı söyleniyor. Halbuki bu durumda bir memurun sen şeriatçısın diye işten atılması ve ondan sonra kanun yoluyla bunu düzeltmeye çalışması biraz insan haysiyetine uymayan bir muamele olmuş oluyor. Kaldı ki devlet memurluğu yine siyasal haklara ilişkin bölümde belirtildiği gibi her vatandaşın hakkı ve bu konuda da rastgele ayırım gözetilemez. Şimdi tabi bunun ayrıntılı bir biçimde yasayla düzenlenmesi gerekiyor. Bu da ancak meclisin komisyonlarında etraflı çalışmayla olabilir. O bakımdan sayın Cumhurbaşkanı son derece haklı. Başka türlü davranmasını beklemek zaten yanlış olurdu. 28 ŞUBAT BOYUTU İşin bir de siyasi yönü var. O da şu: bu çeşit temizlikler hatırlayacaksınız 28 Şubat kararlarıyla istenen temizliklerdi. Yani devlet yönetimine sızmış şeriatçılar varsa onların da çıkartılması yine MGKda görüşülmüş olan bir konuydu. Buna evet demiş olan siyasilerin, hatta bu 28 Şubat kararları dolayısıyla iktidar değişikliği sonucunda yeniden iktidara gelmiş olan siyasilerin bu isteği anayasaya uygun olarak yerine getirmeleri gerekiyordu. Bunu yapmayıp anayasaya aykırılığı açıkça belli olan bir yolu seçmeleri olsa olsa bu konuda askerin istediği sonuçlar bakımından, ya Anayasa Mahkemesini ya da cumhurbaşkanını MGKndaki ağır basan kanatla karşı karşıya getirmek sonucunu doğurmaktaydı. Bir çeşit kaçış, kendi sorumluluklarından, böyle bir göğüslemeyi göze alamayışlarından kaçış. Bunu Anayasa Mahkemesi ve Cumhurbaşkanına yükleyiş biçiminde yorumluyorum. Bu da biraz dürüst siyasetçiliğe yakışmayan bir davranış. KARARNAMENİN KADERİ NE OLUR? Bundan sonra aynı konuyu hükümet ısrarlıysa bir yasa tasarısı olarak meclise getirmeleri gerekiyor. Mecliste bu üç partinin çoğunluğu var. Normal olarak da hükümetten gelmiş olan yasa tasarısının Meclisten geçmesi gerekiyor. Kaldı ki geçmişte hükümetin istediği bazı Anayasa değişiklikleri dahi muhalefetten bir grubun da katılımıyla 3de 2 çoğunlukla Meclisten geçebilmişti. Şimdi hükümetin yapacağı bu tasarıyı hazırlamak ve Meclise sevketmek. Onun için de Meclisin herhalde olağanüstü toplantıya çağrılmasını istemeyeceklerdir. Ama ekim başında bunu yapmaları mümkün. Yapamıyoruz diyorlarsa ki bazıları galiba onu söylüyor: Gruplarımıza söz geçiremiyoruz, diyorlarsa, o zaman da gruplarına söz geçiremeyenlerin hükümet olmak hakkı biraz tartışmalı oluyor. HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNÜN GEREĞİ İstanbul Üniversitesi (İÜ) Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku öğretim üyesi Prof. Dr. Bülent Tanör, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezerin, memurlarla ilgili kanun hükmündeki kararnameyi iade etmesini, Cumhurbaşkanının geri gönderme işlemi, hukukun üstünlüğünün bir gereğidir diye değerlendirdi. Prof. Dr. Tanör, A.A muhabirine yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Sezerin, söz konusu kararnameyi geri gönderme işleminin, Anayasal dayanaklara sahip olduğunu belirterek, şöyle dedi: Anayasanın 91. Maddesinin hükmü gereği olarak, kamu hizmetine girme ve kamu hizmetinde bulunma hakkı, kanun hükmünde kararnameyle düzenlenemez. Ancak kanunla düzenlenebilir. Zaten bu işe bir kanun tasarısı olarak başlanmıştı. Nedense Mecliste tıkanınca hükümet, kestirme yol düşüncesiyle bu kanun hükmünde kararnameye sarıldı. Anayasanın 128. Maddesinin 2 fıkrası, bir kere daha, kamu görevlilerinin özlük haklarının yasayla düzenlenmesini emreder. Kanun hükmünde kararname ile düzenlenemeyeceğini ifade eder. Buradaki özlük hakkı da kamu hizmetinde bulunma, göreve devam etme, keyfi nedenlerle atılmama hakkı gibi güvenceleri içerir. O bakımdan da Cumhurbaşkanının geri gönderme işlemi hukukun üstünlüğünün bir gereğidir. TEKRAR GELİRSE İMZALAR AMA... Cumhurbaşkanının kanunları geri gönderme yetkisi Anayasada var. Ama kanun hükmünde kararnameleri ya da başka türden işlemleri geri gönderme yetkisinden, Anayasa söz etmiyor. Acaba böyle bir yetkisi yok mu? şeklinde bir sorunun akla gelebileceğini ifade eden Prof. Dr. Tanör, şöyle devam etti: Anayasa her şeyi göstermek zorunda değildir. Kanunlarla ilgili geri gönderme yetkisini göstermesinin, açıkca düzenlemesinin gereği meydandadır. Cumhurbaşkanı, yasama işlemine bir şekilde müdahalede bulunmaktadır. Bunun Anayasada, cumhurbaşkanı yetkisi olarak açıkca gösterilmesi gerekli olgudur. Kanun hükmünde kararname, Bakanlar Kurulundan gelmektedir. YÜRÜTMENİN İKİ BAŞINDAN BİRİ Cumhurbaşkanı da yürütme organının iki başından biridir. Bir başı Cumhurbaşkanıdır, diğer başı hükümettir. Cumhurbaşkanı, Anayasanın 104. Maddesi 1. paragrafı gereği, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir. Eğer Bakanlar Kurulundan gelen bir metinde Anayasaya aykırılık görürse, bu düzenleminin yaratacağı sakıncayı hesaba katarak bir uyarı göreviyle geri gönderebilir. Ama Bakanlar Kurulu tekrar eski metinde ısrar ederse, bence bu işin siyasi sorumluluğu artık hükümete ait olur. Cumhurbaşkanlığı siyaseten sorumluluk makamı değildir. O durumda Cumhurbaşkanı, bence bu kararnameyi tekrar önüne gelirse imzalamak ve arkasından da Anayasa Mahkemesine başvurmak durumunda kalır. Dilerim ki hükümet hiç direnme yoluna gitmesin. Cumhurbaşkanının önerdiği, hukuk devletine uygun doğrultuda meseleyi, bir yasa meselesi olarak algılasın. 2-3 aylık bir gecikme önemli değildir. Ekimde Meclis açılıyor. O halde bu bir kanun konusu olsun. EN DOĞRUSU KANUNLA DÜZENLEMEK Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Erdoğan Teziç de Cumhurbaşkanı Sezerin görüşlerinin, geçmişte de bu doğrultuda olduğunu belirterek, şöyle dedi: En doğrusu hükümetin bu konuyu kanunla düzenlemesidir. Kanun taslağı olarak Parlamentoya sunması ve kanun olarak geçirmesidir. Kanun olarak gönderirse, Cumhurbaşkanının gerekçe beyanına da uymuş olacak. Cumhurbaşkanı bu gerekçeyle geri gönderdiğine göre kanun yapın diyor. Bunun anlamı budur. Kanunla düzenlenmesi için de bu kanun hükmünde kararname metninin Meclise sunulması lazım. Başka yapılacak bir şey yok. Bu kararın sürpriz olmadığını ifade eden Prof. Dr. Teziç, Cumhurbaşkanının kendi görüşleriyle tutarlı olması niye sürpriz olsun ki dedi. KHK İLE SİYASİ HAKLAR DÜZENLENEMEZ Yıldız Teknik Üniversitesi İktisadı ve İdari Bilimler Fakültesi Anayasa Hukuku Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fazıl Sağlam, kanun hükmünde kararnamelerle kişisel ve siyasal hakların düzenlenemeyeceğini söyledi. Sağlam, ANKAya yaptığı açıklamada, Sezerin, memurların işten çıkarılmasını kolaylaştıran KHKyi iade etmesine destek verdiğini bildirdi. Cumhurbaşkanının doğru bir karar aldığını, ancak gerekçesinde eksiklik bulunduğunu ifade eden Sağlam, gerekçede disiplin cezalarının KHK ile düzenlenemeyeceğinin belirtildiğini ancak esasta kararnamenin ceza değil, kişisel hakları ilgilendirdiğini kaydetti. Prof. Sağlam, şöyle devam etti: Kanun hükmünde kararnamelerle sosyal ve ekonomik haklar düzenlenebilir, kişisel ve siyasi haklar düzenlenemez. Kararname ile kişisel haklar düzenleniyor. Bu da kamu hizmetine girme hakkıdır. Cumhurbaşkanı, kararnamenin esasına bir şey söylemiyor. Ancak o tedbirlerin kanunla alınması gerektiğini söylüyor dedi. Hükümetin, Kararnameyi ikinci kez gönderebileceğini kaydeden Sağlam, Böyle bir yol izlendiğinde sayın Cumhurbaşkanı, Kararnameyi onaylamalı ve Anayasa Mahkemesine göndermelidir. SEZER DOĞRU OLANI YAPTI Ankara Barosu Başkanı Hakkı Suha Okay Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezerin memurlarla ilgili kanun hükmünde kararnameyi iade etmekle doğru olanı yaptığını söyledi. Okay, Siyasetin hukuksallaşması lazım, hukukun siyasallaşması değil dedi. Okay, A.A muhabirine yaptığı açıklamada, hükümetin, memurların ihracı yönünde kararname ile getirmek istediği düzenlemeyi, Anayasanın temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması konusunu içeren 15. maddesine göre yapabileceğini kaydetti. Okay, Anayasanın kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verme konusunu düzenleyen 91. maddesinin ise hükümetin hangi konularda kararname çıkarabileceğini düzenlediğini ifade etti. Okay, bu hükümetten önceki dönemlerde, memurların ihracı ile ilgili çalışmanın Meclisten yasa çıkarılarak yapılmak istendiğini, fakat çalışmanın tıkanması üzerine, hükümetin şimdi KHK ile gerekli düzenlemeyi yapma yoluna gittiğini söyledi. MEVCUT KANUN YETERLİ Hükümetin böyle bir düzenlemeye de ihtiyacı olmadığını belirten Okay, şöyle konuştu: Hükümet, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun kimlerin devlet memurluğu görevinin sona erdirilebileceği konusunu içeren 125. maddesine dayanarak, gerekli işlemleri yapabilir. Bölücülük ve şeriatçılık suçlamasıyla memurları görevinden atabilirsiniz. Ama bunun için KHK ya da yasaya ihtiyaç yok. Mevcut kanun var. Ona göre, eğer gerekli unsurlar varsa ihraç yapılabilir. Fakat, yargı kararıyla daha suçluluğu tam kesinleşmeyen kişiyi de görevinden atmak doğru değildir. Yarın, bu kararname demokrat kişilerin de görevden atılmasına neden olduğunda, o zaman kararnamenin gereksizliğini anlarlar. Memurluktan atılmak için, iki muhbir ve bir amir yeterli. O zaman herkes birbiri hakkında muhbirlik yapar ve amiri de onaylarsa görevinden uzaklaştırılır. Bu karmaşaya neden olur. KHK HUKUKA AYKIRI Eski İstanbul Barosu Başkanı Turgut Kazan, da kararnamenin hukuka aykırı olduğunu belirterek, Ancak bana göre Cumhurbaşkanı Sezerin yeminine dayanarak kararnameyi geri göndermesi de mümkün değildir. Kararnameyi imzaladıktan sonra Anayasa Mahkemesine iptal davası açabilirdi dedi. Kazan, A.A muhabirinin, sorularını yanıtlarken, Cumhurbaşkanı Sezerin KHKyı iade etmesinin ardından ortaya yeni bir sorun çıktığını savunarak, Çankaya ile hükümet arasında bir gerginlik yaşanmıştır. Hükümet bu KHKyı tekrar gönderirse bu gerilim daha da artar diye konuştu. KHK BÜYÜK AYIP Hükümetin, memurların meslekten ihraç edilmesi ile ilgili düzenlemeleri yasa ile değil de KHK ile çıkarmak istemesini büyük bir ayıp olarak nitelendiren Kazan, şunları söyledi: Hükümet TBMMyi aşarak, kararnameyi Cumhurbaşkanına sunmuştur. Tekrar, bu ayıbında ısrar olur mu? Buna bakmak lazım. İleride böyle durumla karşılaşıldığında ne yapılmalı. Cumhurbaşkanı başka bir kararname önüne geldiğinde ben yeminime sadık mı kalacağım diyecek, ya da Cumhurbaşkanının iade yetkisi var mıdır? Bunları değerlendirmek lazım. | ||||
![]() |
|||
![]() |
|||
![]() |
|||
![]() |
|
![]() |
|||||||||||||||
![]() ![]() ![]() |
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||
![]() |