|
|
Bağıştı, gönüllü borçtu… Bırakın bunları… Piyasaları dövmeyelim de sürünelim mi ? Patronlar cephesinde borç çatlağı Delikanlı Kardeşim Tayyip'e mektup Kim yahu bu "piyasalar?"… |
|||
Yalnız, panikten ve bağnazlıktan, yapılan eleştirileri de anlayamadılar, ya da anlamak işlerine gelmedi.. Bir kısmı, daha baştan, bırakın ya onları, onlar komünist, devletçi... dedi. Son örnek 6 Nisan 2003 Milliyette, Osman Ulagaydan. Diyor ki, sevgili dostumuz, Piyasa sözcüğüne ve piyasaya dayalı çözümlere tepki gösterenler de giderek artıyor. Bu ortamda dışa kapalı, devletçi ekonomiye dönüş önerilerinin ilgi görmeye başlaması da doğal. İLK REFLEKS Ulagayın hislerine tercüman olduğu çoğu sözde piyasa muhibi (Bunların köşe yazarı gibi görünmekle beraber, çoğunun bir banka yönetim kurulu başkanı, yönetim kurulu üyesi, banka danışmanı olduğunu geçerken ekleyelim ve piyasacılar ile ilgili bir portre çalışmasını yakında sunacağımızı da müjdeleyeyim!.), Kim yahu bu piyasalar? sorusundan öyle bir paniklediler ki, piyasaların üstünden çekilen örtüden geri kalan ayıbı örtmek için bir incir yaprağı arayışındalar.. İlk refleks, bunlar piyasa düşmanı, devletçi oldu. Baştan alalım. Eleştirimiz piyasaya değil, olmayan piyasayadır. Biz diyoruz ki, adına piyasalar dediğiniz, dövizin, faizin, hisse senedi fiyatının belirlendiği arenada çok sayıda alıcılar ve satıcılar yoktur. Sizin de kabul ettiğiniz gibi, bu piyasalar sığdır ve kontrolü, bir avuç bankanın, rantiyenin elindedir. Onlar da zaten bu ülkede sanayiden medyaya, ticaretten hizmete her alanı kontrol eden ve sayıları çok fazla olmayan sermaye grupları ailelerdir. Zaten, bu ülkedeki utanç verici gelir bölüşüm tablosu, piyasa, rekabet, denge gibi şeyleri baştan öldürmektedir. Sizin piyasa dediğiniz arena, daha doğarken belli güçlerin kontrolünde doğdu. Dolayısıyla ölü doğdu. Çünkü onlar zaten ekonomiye, mal piyasalarına hakimdiler. Faizin, dövizin, hisse senedinin fiyatı serbest bırakılınca, onlar, mal piyasalarının, bankaların hakimi olarak, bunların da fiyatını belirleme, manipüle etme gücüne, de facto sahip oldular. Bunu kullandılar ve hala kullanıyorlar. SAYILARLA KONUŞMUYORLAR Bu söylediklerime kim itiraz edebilir? Neden sayılarla konuşmuyorlar? Neden bankaların aktif büyüklükleri, mevduat ve kredi pazarındaki payları vb. verilerle konuşmuyorlar? Piyasa yapıcı 10 banka ne demek? Bana bunu açıklasınlar... Neden bölüşümle ilgili karşı argümanları yok? Neden ben borsada yatırımcıların yüzde 1i, portföyün yüzde 72sinin sahibi, dediğim zaman karşı tez sunamıyorlur? Çünkü hepsi doğru. Ben ve benim gibi düşünenler, piyasa ile ya da piyasaya dayalı çözümlerle ilgili değiliz. Biz, Türkiyede piyasalar denilen şeyin bir hurafe, bir söylence olduğu iddiasındayız. Olmayan piyasanın varmış gibi yutturulmasından, azınlığın belirlediği fiyatların, çoğunluk tarafından belirlendiği safsatasına karşı çıkıyoruz. Bu da onları çileden çıkarıyor. Çünkü kamuflaj bozuluyor, filler bütün iri bedenleriyle ortaya çıkıyorlar. Görevleri onları kamufle etmek olan medyadaki kalemşörler ve ideologlar da çıldırıyorlar: Bunlar devletçi, bunlar dışa kapanmak istiyorlar, safsatasından öte birşey de söyleyemiyorlar. DEVLETÇİ DEĞİLİZ Hayır, biz Tükiyede işlemeyen piyasaları eleştirenler, devletçi de değiliz, dışa da kapanmak istemiyoruz. Peki ne istiyoruz? Bunu da yazdık. Devletin, milli gelirin yüzde 90ına varan borç batağından kendini kurtarması gerektiğini savunuyoruz. Bunun için atılacak her adımın piyasaların tekerine çomak olacağını da biliyoruz. Yüzde 40 reel faizden kim mahrum kalmak ister? Vurun, piyasaları eleştirenlere!... Evet, borcu borçla kapatmaya son verin ve kaynak için vergiye dönün, bunun için de vergiyi tabana yayın diyen piyasacıların bu hurafesine de inanmayın, tabanda gelir yok ki, vergi olsun, gelir tepede, nüfusun yüzde 20si olmalırına karşın milli gelirin yüzde 55ini alanlar tepede, kaynak için, vergi için oraya yönelin. SERVET OBEZLERİ REJİME Özellikle rant kazançlarını vergileyin. Yukarıdakiler servet obezi, onları zayıflama rejimine sokun, hem onlar sağlığa kavuşsun hem toplum rahatlasın, diyoruz. Bunu duyan piyasalar küplere biniyor. Biz, servet vergisi alın deyince, onlar bağırıyor: Varlık vergisi hortlatılıyor!.. . Aldırmayın, bu obez azınlığı vergilerle zayıflatın, kamunun borç alacaklarını yeniden yapılandırın, tıpkı İstanbul Yaklaşımına giden 100 küsur firmanın 4 milyar dolarlık borcunun yeniden yapılandırılması gibi birşey bu. Firmalar yapınca yanlış olmuyor da neden kamu kendi borçları için bunu yapmasın? 32 SAYILI KARAR FANTEZİYDİ Biz sermaye hareketlerini kontrol altına alın, deyince Yasakçı!... diye bağırıyorlar. Diyoruz ki, sermaye serbestisini içeren 32 sayılı karar zaten çok erken konulmuştu, bir fantezi idi. Sıcak parayı çekmek için çıkarıldı ama bakın o sıcak para bizi ne hale getirdi. Sermaye kontrolünü, sizin göklere çıkardığınız Uzak Asya ülkeleri de uyguladı. Latin Amerikada da ülkeler, örneğin Şili uyguluyor. Anlamıyorlar, dünyayı da izlemiyorlar. Çünkü işlerine gelmiyor.. Çünkü yüzde 40 reel faizden başka gözleri hiçbirşeyi görmüyor. Yüzde 40 reel faiz tekerine çomak girecek diye ödleri kopuyor. TANRI AŞKINA YATIRIM YAPIN Biz diyoruz ki, rant ekonomisine son verin, borçları yeniden yapılandırırsanız, faizleri düşürürsünüz; o zaman da yeniden üretim ve yatırım başlar. Ülkenin ihtiyacı da budur. Çünkü işsiz sayısı 4 milyona dayandı. Bunların yüzde 30u eğitimli işsiz. Yatırımı, üretimi devletin yapması gerekmiyor, özel sektör yapsın, ama Tanrı aşkına yapsın!... Çünkü devlet yapmasın, biz yapalım dediniz ama ülkeyi sanayisizleştirdiniz. Sıkıysa, içlerinden biri çıksın da sanayi yatırımlarının özel sektörce arttığını, devletin boşalttığı alanın doldurulduğunu iddia etsin. Edemezler. En büyük 500 firmayı rantla ancak ayakta durur hale getirdiniz. Sanayiyi bile öyle rantkeş yaptınız ki, kimse piyasalara dokundurtmuyor, yüzde 40 reel faizden olmak istemiyor. Ama bu bir tuzak ve sonuna gelindi, korsan gemisi batıyor, görmüyor musunuz? Evet, biz üretim diyoruz, bunu da devletin yapması gerekmiyor. Özel sektör yapsın, devlet de yol göstersin, desteklesin. Ama rekabet gücü olan üretim olsun, teknoloji geliştirsin, köle emeği üretimi olmasın. Ancak bu sayede Türkiyenin bir geleceği olabilir; üreten bir ülke olarak saygınlık kazanır. DIŞA AÇILMA DEĞİL SAÇILMA Siz, sözde piyasaları savunanlar!.. Biz, dışa kapanalım demiyoruz. Sizin dışa açılma dediğiniz, 20 yıldır dışa saçılma oldu, kurda kuşa yem ettiniz koca memleketi.. Sonunda ABDnin kucağına oturttunuz. Borç batağına saplattınız koca ülkeyi.. Dışa tabii ki açık olalım. Dünya ile AB ile bütünleşelim. Ama sizin omurgasız, boynu bükük, teslimiyetçi duruşunuzla değil. Adam gibi bütünleşelim. Başımız dik, onurlu bir üye olarak. Bu da mümkün. Ne ile mümkün? Rantçı değil, üretici bir ülke olmakla mümkün. Ama sizin savunduğunuz sözde piyasa düzeni buna imkan vermiyor ki. Asıl bu memleketi, dünyadan izole eden sizin bu dar, bağnaz tekelci tutumunuz. Kırılgan olsun, ama bizim olsun... Borçlu olsun ama bizim olsun bencilliğindesiniz... Türkiyenin önünü tıkayan siz tepedeki bir avuç rantiye ve şakşakçılarısınız. Devletçi de değiliz, üçüncü dünyacı da... Üretimi, adil bölüşümü, sosyal devleti ve dünyayla onurlu bütünleşmeyi savunuyoruz. Oldu mu? Siz, şimdi sözde piyasacılar olarak, kendi medyanızda körler, sağırlar, birbirini ağırlar oyununu oynamaya devam edin. Devletçi, üçüncü dünyacı atışlarınız da boşa çıktı. Bakalım şimdi ne bulacaksınız? | ||||
Bankaların kara tahtaları siliniyor | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||