|
|
Delikanlı Kardeşim Tayyip'e mektup Kim yahu bu "piyasalar?"… IMF'ye karşı Dünya Bankası ve TÜSİAD |
|||
Sosyal bilimcileri müthiş tahrik edecek bir bilinmezler yumağı dünya. Bu hem siyaset, hem ekonomi, hem de sosyal hayat için geçerli. Kestirmeden Türkiye ekonomisine gelelim. Neler oluyor, neler olacak? AKP iktidarı, sorunlarla nasıl başedecek ne tür önlemlerle sorunlar aşılacak? SİYASİ HARAKİRİ Artık belirginleşmeye başlayan bir gerçek var. 2003 için hedeflenen yüzde 5 büyüme, yüzde 16 enflasyon hedefleri gerçekçi değil. Bunu TÜSİAD bile söylüyor. Hele milli gelirin yüzde 6.5u oranında bir faiz dışı fazlaya ulaşmak!.. Tamamen hayal. Bu hedefe ulaşmak için AKP iktidarının siyasi harakiri yapmayı göze alması gerekiyor. Hiçbir siyasi parti, bunu göze almaz. Alsa da toplum yeni bir silindir anlamına gelecek bazı insafsız önlemelere rıza göstermez. İş dünyası bu gerçekler karşısında, özellikle borçların çevrilmesine odaklanan sorunların aşılması konusundaki yaklaşımda yavaş yavaş cepheleşiyor. Zaten, dışarıda NATOyu, AByi, BMyi çatlatan, ikiye bölen, içeride AKPyi tezkere sınavında erken çatlamaya uğratan şiddetli savaş rüzgarlarının, Türkiye iş alemini etkilememesi beklenebilir miydi? İŞ ALEMİNDE CEPHELEŞME Türkiye iş alemi de ekonomide karşılaşılan sorunlara teşhis ve çözüm yollarında farklılaşmaya ve bunu ifade etmeye başladı. Bir sonraki adım iktidara uygulatmak için baskı.. Taraflar ya da cepheler şöyle: Bir yanda küçük ve orta sermayeyi temsil eden TOBB ve ihracatçıların meslek kuruluşu TİM, -hatta- MÜSİAD, öte tarafta ise büyük holdinglerin çatı örgütü TÜSİAD. Şu an en önemli sorun, IMF politikaları ve borçların çevrilebilmesi konusundaki yaklaşım farklılığında... EKONOMİ İÇİN İKİ YOL VAR Aslında Türkiye ekonomisinde izlenecek yollar sadece iki tane; üç tane değil. Birincisi, bugüne kadar izlenen IMF eksenli ekonomi politika. Yani yine IMF ile ekonomiyi programlamak, IMFnin önerdiği kamu gelirlerini artırıcı, harcamaları azaltıcı önlemlerle borçları çevirmek. Bu formülün ana fikrinde, varsa yoksa borçları çevirmek var. Herşey bu hedefe kilitlenmiş durumda. Bu hedef için büyüme ihmal edilebilir, sosyal harcamalar daha çok kısılabilir. İşsizlik, gelir dağılımı, bölgesel kutuplaşma başta olmak üzere yaşanan sosyal sorunlar IMFnin hiç mi hiç umuru değil. Bu umursamazlık, en son Dünya Bankası Temsilcisini bile isyan ettirdi. Köylülere dönük sosyal transfereleri bile tırpanlama hırsı, Dünya Bankası projelerini sabote etmekle eşanlamlı görüldü. Ama, IMF programları zaten böyle bir içeriğe ve benzer sonuçlar yaratan özelliklere sahip. Sosyal boyut ve IMF, yanyana duramayan iki konsept. Bunlar birbirini dışlıyor (mutually exclusive). IMF programının Türkiye için alternatifi yok mu? Tabii ki var. Bazıları için radikal bir program. Ama zaten yaşanılan dönem de olağanüstü ve radikalizmi davet etmiyor mu? Bu alternatif program, çok özetle, borcu borçla kapatma yaklaşımına soğuk davranıyor, onun yerine vergileme ve kamusal tasarruflarla kaynak oluşturmayı, bu kaynakları da öncelikle borç ödeme için değil, ihmal edilmiş büyümeye, yatırıma, istihdama, sosyal dengelerle ilgili hedeflere veriyor. Program, borçları reddetmiyor ama borçları konsolide etmeyi, uzun vadeye yaymayı, bu konuda alacaklıların anlayışlı davranmasını istiyor. Verginin, rant gelirlerine sahip varlıklı sınıftan alınmasını öngören program, borsa kazançlarının, devlet kağıtları gelirlerinin vergilendirilmesini, varlıklı kesimlerden bir defaya mahsus servet vergisi alınmasını öngörüyor. Alternatif program, yanısıra, adına piyasalar denilen borsa-faiz-döviz üçgenine hakim kesimlerin hakimiyetini sınırlamayı, Türkiyenin ihtiyacı kaynaklara ziyadesiyle sahip bu kesimleri vergileyebilmek ve diğer önlemlerde engellerle karşılaşmamak için piyasayı kuşatmayı öneriyor. Bunun yolu da 1989da çıkarılan 32 sayılı sermaye heraketlerini liberalleştiren kararı askıya almak. Dövizi ise TEFEye endeksleyerek keyfilik ve spekülasyondan kurtarmak, programın başka bir önlemi. Öte yandan, iç borçların uzun vadeli kağıtlarla değiştirilmesi, programın önemli adımlarından biri. Sermaye kontrolü ve iç borç konsolidasyonundan sonra üçüncü adım dış borçların konsolidasyonu. DUYMAK BİLE İSTEMEDİKLERİ SÖZLER Bu alternatif program, ucu kendilerine dokunacak büyük sermaye kesimi ve onların kontrolündeki medya tarafından bir dehşet programı olarak etiketleniyor, TÜSİADda temsil edilen bu kesim, moratoryum, konsolidasyon, sermaye kontrolü önerisini duymaya bile tahammül edemiyor. Ancak, deniz tükendikçe, IMF programları ile mesafe almanın olanağı kalmadığı görüldükçe, bu alternatif programa ya da onun bazı unsurlarına yavaş yavaş iltifat edilmeye başlanıyor. Bunu da tabi ki TÜSİAD üyeleri değil, daha çok onların dışındaki sermaye grupları yapıyor. Örneğin, IMF programına itaatten artık sıkılmış olan TOBB, şu günlerde borç sıkıntısına çözüm getirmeyen IMF reçeteleri yerine çözümler hazırlıyor. Bir iç borç konsolidasyonunu hükümete önermiş bulunuyor. TOBB cephesinin bu öneri hazırlığı AKP için pek sürpriz değil... TOBB cephesi ABDden gelebilecek krediye fazla yakın durmuyor. Buna karşılık TÜSİAD, Bush parasına (bedelini önemsemeden) çok önem veriyor, herhangi bir borç konsolidasyonuna karşı duruyor, IMF programlarının da 2006ya kadar devam etmesini istiyor. ÇAĞLAYANDAN ÖNERİLER... TOBB Başkanvekili ve ASO Başkanı Zafer Çağlayan yüksek faiz oranı sebebiyle IMFnin yüzde 6.5luk faiz dışı fazla hedefinin de tutmasının zor olacağını, temel sorunun iç borçların çevrilmesinde yoğunlaştığını kaydediyor. Çağlayan, piyasalarda gözlemlenen panik havasının faiz, kur ve borsadan oluşan Bermuda Şeytan Üçgeninde kaybolmasına yol açacağını ekliyor. Çağlayan, Bunun için reel sektör, mali sektör, meslek kuruluşları güçlü ekonomi için gönüllü bir platform oluşturmalı, iç borçların gönüllü biçimde yeniden yapılandırılması için uygulanabilir senaryolar geliştirmelidir diyor. Çağlayan, ABDden Türkiyeye 8.5 milyar dolarlık kredi konusunda da çok erken konuşulmaya başlandığını, halbuki konunun ayrıntılarının henüz belli olmadığını da belirtiyor. Peki öneri ne? İşte burada, tam da günümüze uygun radikal bir formül Tayyip Erdoğana götürülmüş bulunuyor. ASO Başkanı Çağlayan, hükümetin ABDden gelecek kaynağın yerine en az üç yıl vadeli bir savaş tahvili çıkarmasını önerdi. Çağlayan, kısa vadeli ve yüksek faizli mevcut iç borçların, piyasa kurallarına uygun enflasyon hedefleriyle uyumlu bir faiz yapısına sahip ve en az 3 yıl vadeli savaş tahvili ile değiştirilmesinin, vesayet altına girmiş ve son derece kırılgan hale gelmiş Türk ekonomisine rahat bir nefes aldıracağını belirtiyor. TÜSİADIN GÖZÜ 8.5 MİLYAR DOLARDA TÜSİAD cephesine gelince TÜSİAD Başkanı Özilhan, IMF programı 2004-2006 dönemini kapsayacak şekilde yeniden düzenlenmeli diyor. Özilhan ABDnin gündemine aldığı 8,5 milyar dolarlık kaynakla Türkiyenin 10-15 yıllık vade içinde borçlarını erteleme ve zamana yayma imkanı bulacağını savunuyor. Özilhan, Türkiye, IMF programına sıkı sıkıya sarılmalı diyor ve ABDden -çok muhtemel Kuzey Cephesi ile ilgili olacağı ortaya çıkacak olan- 8,5 milyar dolarlık kredi için, Böyle bir kredinin iç borç çevirmede muhakkak katkısı olacaktır değerlendirmesinde bulunuyor. Borçları, IMF programına ve ABDye yakın durarak çevirmek isteyen TÜSİAD, IMF programlarından umudunu kesip, borç konsolidasyonu için düğmeye basan TOBB ve müttefikleri Çember daraldıkça gerilim artabilir, iktidar yeni bir baskı altında kalabilir | ||||
Bankaların kara tahtaları siliniyor | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||