|
|
İşte bu noktada, Ortadoğuda yeni oluşacak dengeler ve petrol piyasasına değerlendirmelerinin ışık tutacağına inandığımız Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü Üye Olmayan Ekonomilerle İlişkiler Bölüm Başkanı Mehmet Ögütçüyle söyleşi gerçekleştirdik. CNBC-ede yayınlanan söyleşiden kısa bir özet şöyle: - Dünya enerjisi dengeleri uzun vadeli perspektiften bakınca nasıl görünüyor, Irak ve diğer Körfez ülkelerinin geleceğini bu çerçevede nasıl değerlendiriyorsunuz? Öğütçü: Son yüzyıl içindeki sıcak çatışmaların hemen tamamının aslında enerji paylaşımı ya da güvenliği kaygıları ile yakından bağlantılı olduğunu biliyoruz. aslında bugün Irakta yaşanan, gelecekte Suudi Arabistan ve belki de İranda yaşanabilecek olayların temelinde, siyasi ve askeri hedefleri bir kenara bırakacak olursak, büyük ölçüde dünya enerji arz ve talebindeki koklu değişiklik beklentiler yatıyor. Dünya enerji haritası ve dengeleri yeniden biçimleniyor. Talebin yıllık ortalama yüzde 1.7 büyüdüğü varsayılırsa önümüzdeki 27 yıl zarfında bugüne kıyasla üçte-iki daha fazla enerji talebi olacağı anlaşılıyor. Halihazırda uluslararası petrol talebi günlük 77 milyon varil civarında ve 2020ye kadar bunun 120 milyon varile çıkması bekleniyor. Dünya enerji yatırım ve ticaretinde tam bir patlama meydana gelecek; enerjiyi tüketim merkezlerine ulaştırmak için uzak mesafeler katedilecek. Bu güzergahların askeri güvenliği ve kesintisiz ikmal amacı giderek daha fazla öne çıkacak. Yenilenebilir enerji kaynakları, enerji arzında sanıldığı kadar yüksek bir paya - ekonomik nedenlerle - ulaşamayabilir. Dolayısıyla, basta petrol ve doğal gaz olmak üzere fosil yakıtlar geleceğimizi belirlemeye devam edecek. - Irak savaşının temel belirleyici etkeninin petrol menfaatleri olduğu görüşüne katılıyor musunuz? Öğütçü: Ekonominin belkemiğini oluşturan, görünmez niteliği nedeniyle de ancak bunalım zamanlarında hatırlanılan, uğruna nice savaşların patlak verdiği enerji (ve özellikle de onun ikmal güvenliği) ülkelerin stratejik yönelimlerini, ekonomik yapılarını, tercihlerini, siyasi karar mekanizmalarını, askeri hazırlıklarını derinden etkiliyor, biçimlendiriyor. Önümüzdeki dönemde Kaynak Savaşları çağı yaşanacağı söyleniyor. Sadece petrol ve doğal gazda değil Nil, Fırat ve Ganj gibi başlıca su kaynaklarının denetimi üzerinde de ülkeler arasında silahlı çatışmalar çıkması olası. Bu yeni bölünmeler ışığında birçok ülke uluslararası ekonomik güvenliğe yaklaşımlarını yeniden gözden geçiriyor. |
||||
Ham petrol fiyatlarının 1998'den bu yana seyri. | Irakın halihazırdaki fiili üretimi Körfez Savaşı başlamadan önceki, yani Ağustos 1990daki, düzeyinin hayli gerisinde. BM yaptırımları ve tesislerin bakim ve yenilenmesinin yapılmaması en önemli neden bu gerilemede. Bu yıl 3.7 milyon varil üretti günlük ortalama ve bunun 2.3 milyon varilini ihraç etti. Yani, Irak dünya petrol talebinin sadece yüzde 3unu karşılıyor. Ancak, su hususun altını çizmek istiyorum: Irak, mevcut 73 petrol sahasından sadece 15inde üretim yapıyor. Muazzam bir yedek kapasite imkanı var. Eski Irak petrol bakanı Celebi, doğru yatırımların yapılması halinde, önümüzdeki 7-8 yılda günlük üretimin 6 milyon varile çıkmasının zor olmayacağı görüsünde. Zaten büyük güçler arasında Irak üzerinde sure giden asil kavga da bu yeni sahaların hangi ülkelerin firmalarına imtiyaz olarak verileceğinde düğümleniyor. - Büyük güçlerin petrol menfaatlerini nasıl tanımlıyorsunuz? Öğütçü: ABD, dünyadaki toplam petrol üretiminin yaklaşık dörtte birini tüketiyor (günde 20 milyon varil). Bunun da neredeyse üçte ikisi ithal ediliyor. Ortadoğunun payı zamanla azaldı; yüzde 10 civarına çekildi. Bölgeye asıl göbeğinden bağımlı olanlar Avrupa ülkeleri ve Japonya, Çin, Hindistan, Kore gibi Asya ülkeleri. ABD, ithalatını artan ölçüde Venezuela, Bati Afrikaya kaydırıyor. Rusyanın da başlıca arz ülkesi olabileceği hesapları yapılıyor. Ancak ABDnin petrol ithalatının 2030 yılına kadar günde 30 milyon varile çıkması kuvvetle muhtemel. Dolayısıyla, artan talep ve eski sahalarda azalan üretim ABDnin dış piyasalara bağımlılığını daha da arttıracak. OPECin kartel olarak dünya petrol fiyatlarını belirleyici olması Washingtonu rahatsız ediyor. Suudi Arabistan ile ilişkilerde 11 Eylül sonrasında yaşanan gerginlik ve Veliaht Prens Abdullahın İrana, Çine yaslanma politikası Washingtonu daha güvenilir ve kontrol edebileceği kaynaklara yöneltiyor. Hazar petrollerinde önemli kazanımlar elde etti. Irak da bu stratejinin en önemli unsurlarından birisi olarak sivriliyor. - Rusyanın ABDyi Iraka karsı dizginleme politikasının altında petrol menfaatleri yok mu? Öğütçü: Irak bunalımın mümkün olduğunca uzaması böylece petrol fiyatlarındaki tırmanışın devam etmesi önemli bir petrol ihracatçısı olan Rusyanın tabii ki isine geliyor. Petrol fiyatları varili en az 25 dolar düzeyinde kaldığı surece Putun Rus ekonomisindeki iyileşmeyi devam ettirme imkanına sahip olacak. Irakın tüm gücüyle petrol piyasasına girmesi bolluğa yol acacagindan fiyatlarin dusmesi gibi arzu edilmeyen bir sonuc doguracaktir. Her 1 dolarlik düşüşün Rus ekonomisine maliyetinin 2 milyar dolar olacağı hesaplanıyor. 10 dolarlik düşüş 20 milyar dolar kayıp demektir. Unutmayalım ki, 2004 ilkbaharında başkanlık seçimleri var. Bu yılın Aralık ayında da parlamento seçimleri. Halihazırda Lukoil dahil Rus şirketlerinin 30 milyar doları bulan yatırımları var Irakta. Yaptırımlar kalkmadan bunların faaliyete geçmesi güç. Saddam, Putinin politikasından pek memnun olmadığını göstermek için Lukoilin Batı Kurnadaki petrol sahasını isletme ruhsatını askıya aldı; ipleri koparmamak için diğer Rus firmalarının sözleşmelerine dokunmadı. Primakov yeniden Bağdat turları atmaya başladı. Özetle söylemek gerekirse, ABDnin petrol için savaş çıkartmakla suçlanmasına rağmen mevcut bunalımda Rusya için de petrolün önemsiz olduğunu kimse söyleyemez. FİYAT HAREKETLERİ ENDİŞE YARATIYOR - Petrol fiyatları daha savaş başlamadan dalgalanıyor. Önümüzdeki günler, fiyat hareketleri bakımından ne getirecek? Dünya ve bölge ekonomileri nasıl etkilenecek? Öğütçü: Aslında petrol fiyatları 1990da olduğu kadar dramatik artış göstermedi. Ağustos 1990da 20 dolar düzeyinde iken varil başına fiyat ayni yılın sonbaharında 40 dolara vurmuştu. Oysa, Kasım 2002de 1441 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararı alınmasından bu yana fiyatlar 10 dolar civarında arttı. Öncesinde 19-27 dolar aralığında seyrediyordu; bugünlerde 32-37 dolar bandında. Bir yıl öncesine göre kıyaslandığında yüzde 80 artış var. Bundan sonraki fiyat eğilimleri tamamen çeşitli senaryolar ışığında değişebilir. |
|||
Iraklı işçiler, Bağdat yakınlarındaki Dura rafinerisinde çalışmaya ara vermiyor. | Savaşın yeni bir BM kararı çıkmaması, yoğun kamuoyu baskısı nedenleriyle sürüncemede kalması belirsizlik ortamını körükleyeceğinden tüketici ülkeler ve petrol tacirleri sürekli stok yapma yoluna gideceklerdir. Bu da istikrarlı bir fiyat artısı anlamına geliyor. Süratli ve temiz bir savaş ile Irakta yeni bir rejim kurulması yumuşak geçiş getirecektir. Saddam kuvvetlerinin sert direnişi, kitle imha silahları kullanması, Körfezdeki diğer ülkelerin sevkıyatını da tehlikeye sokması, İsraili de savaşa çekme gayretleri tabii ki en kotu senaryo. Böyle bir durumda, eski Suudi petrol bakanı Zeki Yemeniye göre, petrol fiyatları 100 doları bile bulabilir. Petrol fiyatlarının artışı, ithal eden ülkelerde ciddi ekonomik hasara yol açacak, süratli düşüşü de Suudi Arabistan, Rusya, Iran gibi petrol gelirine bağımlı ülkeler de istikrarsızlığa yol açacaktır. Petrol firmaları da düşük fiyat ortamında yeni yatırımlara girmeye pek hevesli olmazlar. Teksasdaki birçok petrol şirketinin iflası bile gündeme gelebilir. Dolayısıyla iki tarafı da keskin bir kılıç üzerindeyiz. İdeali, 20-25 dolar aralığı dışına çıkmamak gibi görünüyor. TÜRKİYE ENERJİ İTHALATINA BAĞIMLI - Enerjide büyük ölçüde dışa bağımlı bir ülkeyiz. Peki, Türkiye petrol fiyatı artışlarından en az etkilenmek için neler yapmalı? Öğütçü: Türkiye, hem hızlı ekonomik gelişmesi nedeniyle ihtiyaç duyacağı enerji talebini karşılamak, hem de çevresindeki enerji zengini ülkelerin kaynaklarının uluslararası piyasalara ulaştırılmasından doğacak gelirleri kazanabilmek için enerji sektörüne çok geniş bir perspektiften bakmak ve enerjiyi hem dış politikada, hem dış ekonomik güvenlikte hem de makro-ekonomik dengelerde öncelikli bir konuma oturtmak zorunda. Bu ne ölçüde yapılıyor bilemiyorum. Enerji ithaline göbeğimizden bağlıyız. Enerji tuketiminde petrolün payı yüzde 40 civarında. Onu yüzde 20 ile doğalgaz izliyor. 31 milyon ton civarındaki petrol ihtiyacının yüzde 90unu, doğal gazın yüzde 96sini genellikle siyasi bakımdan istikrarsız bölgelerden ithal ediliyor. Dolayısıyla, petrol fiyatlarındaki oynamalar bizi birçok bakımdan olumsuz etkiliyor, daha da etkileyecek. |
|||
| Zaten durgunluk içindeki ekonomiye petrol fiyatlarındaki artışın olduğu gibi yansıtılması çok ciddi sonuçlar doğurur. IMF, mali disiplini nedeniyle sübvansiyon zor; kalıcı olmaz. 1970lerin deneyiminden ders aldık. Fiyat istikrar fonu daha etkili şekilde devreye sokulabilir. diğer OECD ülkeleriyle ortak hareket etmek de galiba en doğru yaklaşım gibi gözüküyor. Gerçi çoğu ülke acil önlem planlarını, savaşa doludizgin gidiliyor görüntüsünden kaçınmak için, net şekilde ortaya koymuyor ama ciddi önlemler alındığından kuşku yok. Petrol fiyatları artışından doğacak zararın telafisi ABD ile müzakerelerde masaya yatırıldı mı, onu bilmiyorum. Daha da geniş düşünüp, Bakü-Ceyhan Boru Hattının mevcut yüksek fiyat ortamında süratle tamamlanması ve Kerkükün yanısıra yeni açılacak Irak petrol sahalarından akacak petrolün de boru hatlarıyla Ceyhana yöneltilmesi kafamızın gerisinde olmalıdır. Umarım Türkiyede de savaş tamtamları çalar ve hükümet yoğun mesai yaparken benzeri acil önlem planları yapılıyordur. | |||
Bankaların kara tahtaları siliniyor | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||