| | | İlk haritada Adanın kuzey burnunda yeralan Karpaz bölgesinde, Rumların yerleşeceğini ve Rum idaresine bırakılacak bir kanton oluşturulması öngörülüyor. Söz konusu Rum kantonu, Karpazda yaşayan Maruni azınlığın köyleriyle, Rumca adıyla Triyada, Türkçe adıyla Sipahi, Yalusa, yani Yeni Erenköy, Dip Karpaz ve Ortodoksların dünyaca ünlü manastırı Apostolos Sandeazı da içine alan bir bölgeyi kapsıyor.
MARAŞ RUMLARA BIRAKILIYOR
1974ten bu yana yerleşime kapalı olan ve turizm açısından çok büyük önem taşıyan Maraş bölgesi de Rumları veriliyor. İlk harita, Güzelyurt kentinin kuzeyindeki sahili hariç, iç kısımdaki bazı köylerin de Rumlara bırakılmasını öngörüyor. İkinci haritadaysa, Karpazdaki kanton yeralmıyor. Adanın kuzeydoğu ucundaki Karpaz bölgesi Türklerde kalıyor. Buna karşılık Rumlara, Mormenekşe, Grastiyo, Dörtyol ve Demirga bölgelerinden toprak veriliyor.
İki haritada da Adanın ortasında bulunan ve verimli ovaları olan Mesarya bölgesi Değirmenlik hariç Rumlara geçiyor. Maraş, Güzelyurt ve Magosa Lefkoşa hattının güneyinde kalan çok sayıda köy de Rumlara veriliyor. Haritalarda Lorijina, yani Akıncılar ve 1974 öncesinde Rumların yeralmadığı, yani karma olmayan diğer Türk köyleri, özel geçiş hatlarıyla Türk bölgesine bağlanıyor.
İDARE 3 YIL TÜRK TARAFINDA
Haritaların öngördüğü toprak düzenlemeleri, bölgelerin ilgili anlaşmaların yürürlüğe girmesinin ardından 90 gün içinde BM gözetiminde Rumlara verilmesini öngörüyor. Ancak, bu bölgelerin idaresi 3 yıl daha Türk tarafına bırakılıyor.
Türk tarafını çok ağır toprak tavizi vermeye zorlayan haritalara göre Rumlar, Türk tarafından yüzde 20 oranında toprak istiyorlar. Türk tarafı 1992deki müzakerelerde elinde bulundurduğu yüzde 35,6 oranındaki toprağın yüzde 29.6ya kadar indirilmesine razı olmuştu. Bundan geriye adım atılmamıştı. Bu yöndeki öneriler de reddedilmişti.
100 BİN RUM KUZEYE DÖNEBİLİR
Bir anlaşma olması durumunda her iki haritaya göre de KKTCdeki çok sayıda köyün Rumlara verileceği ve yaklaşık 100 bin Rumun kuzeye geri döneceği belirtiliyor. Bu da yaklaşık 80 bin Türkün yeniden göçmen durumuna düşmesi anlamına geliyor. Türk tarafının kabul edemeyeceği oranda bir toprak tavizinden sözediliyor. Bu konuda sıkıntıları KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş da dile getirmişti. Bu belki de, bu anlaşma metninin en büyük pürüzünü oluşturuyor. | |